Başbakan, Rahmi Koç'tan neden korktu?

Nerede ise havada uçan kuşlara ismimi zikretmiyor diye dava açacak durumda olan yani kendine zerre laf eden herkesi adliyeye havale eden Tayyip Erdoğan'ın Rahmi Koç'un ettiği o malum sözü sineye çekmesi asla anlaşılır değildir. Bilindiği gibi Rahmi Koç "Tayyib Bey'in İsviçre Bankalarında 1 milyar doları var. Nereden buldu" diye bir açıklama yapmıştı. Dediğimiz gibi zerre eleştiri getiren herkesi dava eden Erdoğan kendisine böylesine ağır bir ithamda bulunan ve o ifadesi ile manşetlere oturan Rahmi Koç'u dava etmedi. Şimdi soralım: Şahsen Rahmi Koç'tan çok hoşlanmadığı bilinen Erdoğan'ın bu tavrı acaba, dava açsaydı ilgili mahkeme İsviçre Merkez Bankası'na yazı yazıp "Erdoğan'ın hesabı var mı yok mu" diye sorar endişesinin sonucu muydu? Bilindiği gibi İsviçre Merkez Bankası Deniz Baykal örneğinde olduğu gibi istenirse hesap bilgilerini paylaşıyor. Bir ara Baykal için "İsviçre'de parası var" dendiğinde Deniz Bey hemen müracaat edip parasının olmadığını resmi yazı ile kanıtlamıştı? Tayyip Erdoğan bunu yapmadığı gibi Rahmi Koç'u da dava etmemesi kafaları karıştırdı? İlaveten aynı şeyler hatırlanacağı üzere Wikileaks belgelerine de malzeme olmuştu.Peki, şimdi bunu niçin mi hatırladık? Oğlu Bilal ile yaptığı telefon konuşmasındaki ifadelerinin montaj değil gerçek olabileceğine karine olabilir diye!  Alo-CemilKemal Kılıçdaroğlu'nun Meclis'teki konuşması Meclis TV tarafından kesilince CHP'li milletvekilleri soluğu Cemil Çiçek'in yanında aldı ve hesap sordu. Çiçek şu cevabı vermiş: "Özel hayatı alakadar eden konuların yayınına izin vermeyiz." Pardon ama bu ana muhalefet liderine sansür değil midir? Hem böylesine bir konu nasıl özel hayat olur? Başbakan'ın oğlu yolsuzluk soruşturmasında ifade veren sanık değil mi? Yoksa Başbakan Cemil Çiçek'e de Alo-Cemil bey o 'tape'leri yayınlatma mı dedi?   8 PKK şehitliği ve isyan Jandarma yetkilileri İçişleri Bakanlığını şöyle uyarmış: - "Bölgede PKK 8 ayrı şehitlik inşa etti. Devlete başkaldıranlara şehitlik inşası demek örtülü olarak Kürdistan'ın ilanıdır. İzin verin bu şehitlikleri dümdüz edelim." Bakanlıktan cevap: - Başbakanımıza soralım. Aradan haftalar geçti tık yok. Belli ki yolsuzluk iddiaları ile boğuşan iktidar seçim öncesi PKK'ya bulaşmak istemiyor. Söylemedi demeyin: Bu yaz Güneydoğu'da PKK isyanı var zira örgüt böyle bir ortamı değerlendirecektir.  Tayyip Erdoğan böyle kaybedecek!  Altını çizerek yazıyorum, mümkün değil ya, AKP 30 Mart'ta yüzde 50 alsa bile Türkiye'ye barış ve huzur gelmez kaos kapıdadır. Öyle çünkü Erdoğan ülkenin Başbakan gibi değil, bir cephenin önderi gibi algılanıyor. Bu durum tabiatıyla onu bir kesimin gözünde öcü yapıyor. Zaten etnik, inanç ve mezhepsel eksende sıkıntıları olan bu ülke böyle bir Başbakan'ı artık zor taşır. Peki, ne mi olur? Sokaklar alevlenir. Daha da vahimi toplum adım adım iç savaşa sürüklenir. Tayyip Erdoğan'ın en akıllı kararı tam da bu süreçte, "Aklanmak istiyorum" deyip siyaseti bıraktığını açıklamasıdır ama hırsını bildiğimiz Erdoğan bunu yapmaz ve Erbakan Hoca 28 Şubat akşamı istifa etmeyerek nasıl kaybetti ise o da kaybedecek.   Telefon şirketleri ve ABD montajı  Kraldan çok kralcılar görev başında. Tayyip Erdoğan-Bilal Erdoğan görüşmesini aklamak için önce "Sümeyye Erdoğan Konya'daydı, işte yalanın belgesi" diye ortaya çıktılar. Çok sürmedi Sümeyye'nin Konya'da olmadığı ispatlandı. Ardından "Görüntüleri ABD'de inceletti, montaj" diye açıklama yaptılar ama saat farkını dikkate almadılar. İncelettik dediklerinde ABD'de saat gece yarısı idi ki o saat de CIA'nin laboratuvarları bile kapalıydı? Oysa hadise yalansa onu çıkarmanın çok basit bir yolu var: Telefon şirketlerinden kayıtlara bakılır ve sızan konuşmaların o saat de yapılıp yapılmadığı ortaya çıkar? Nedense o yapılmıyor, niye acaba?