Yeni dönemde, 200 yıllık Batı hayranlığı kesinlikle bir yana bırakılmalı; menfaatlerimiz dikkate alınarak gayri milli bütün projeler terk edilmeli
Geride bıraktığımız 2001 yılı globalleşen dünya düzeninde dengelerin yeniden belirlenmeye başladığı bir yıl olmuştur.
20. yüzyılın ilk yarısı sanayi devrimini tamamlamış pazar kaygısındaki emperyalist devletlerin ekonomik nedenli savaşlarına sahne olurken, 2. Dünya Savaşı sonrası, can kaybına sebep olmayan, mal kaybını en aza indirgeyen "küreselleşme" kavramı ortaya atılarak, bu pazarlar daha kolay yollarla elde edilmeye başlanmıştır.
Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin her türlü kaynağını emperyalist güçlerin sömürmesi anlamındaki "küreselleşme" kavramı, bugün uyguladığı taktiklerle ülkelerin bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehdit etmektedir.
Dış borca dayalı kalkınma modelleri, dış destekli ekonomik programlar, tarım, sanayi, maliye vs. sahalarda sözde tavsiye edilen reformlarla amaçlanan sadece o ülkenin kaynaklarına sahip olmaktır.
Üretimi sıfırlayan, parayla para kazanmayı hedefleyen bir yaklaşımla piyasalara hakim olan, yön veren bu sistemde, alınan borçlar karşılığı siyasi ve sosyal talepler bir ülkenin modern sömürge olmasını hızlandırmaktadır.
2001 yılının son günlerinde küreselleşmenin ekonomik ayağını oluşturan IMF ve Dünya Bankası'na olan borçlarını ödeyemeyerek konkordato ilan eden Arjantin bunun canlı bir örneğidir.
IMF ile önümüzdeki sene 19. stand-by anlaşmasını yapmaya hazırlanan Türkiye'nin geride bıraktığı yılı ve geleceğini de bu düzende değerlendirmek yerinde olacaktır.
Bilindiği gibi 2001 yılının en önemli olayı süper güç ABD'ye yapılan 11 Eylül saldırısıdır. Bu saldırının ardından başlayan süreçte, Afganistan bugün uluslararası bir barış gücünün denetimine bırakılmıştır.
Terör ve terörist tanımlarını yeniden belirlemeye çalışan barış yanlısı (!)
AB ülkeleri de, ABD'nin bu operasyonuna sessiz kalmayı ve yeni düzende söz sahibi olmayı tercih etmişlerdir.
Rastgele atılan bombaların altında can veren Afgan halkı, tıpkı Bosna'da, Çeçenistan'da hayatını kaybeden masum Müslümanlar gibi dünyayı, insan hakları konusunda hareket geçirmeye yetmemiştir.
ABD, şimdilerde dünyanın başka bölgelerinde barış güçleri tesis etme, istikrarı sağlama projelerindedir. Somali ve Irak'ın adı müdahale edilebilecek ülkeler arasında geçmektedir.
Lütfen Yazının Devamı İçin Prof. Dr. Haydar Baş Beyin Yazarlar Bölümündeki Linkine Tıklayınız...
Geride bıraktığımız 2001 yılı globalleşen dünya düzeninde dengelerin yeniden belirlenmeye başladığı bir yıl olmuştur.
20. yüzyılın ilk yarısı sanayi devrimini tamamlamış pazar kaygısındaki emperyalist devletlerin ekonomik nedenli savaşlarına sahne olurken, 2. Dünya Savaşı sonrası, can kaybına sebep olmayan, mal kaybını en aza indirgeyen "küreselleşme" kavramı ortaya atılarak, bu pazarlar daha kolay yollarla elde edilmeye başlanmıştır.
Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin her türlü kaynağını emperyalist güçlerin sömürmesi anlamındaki "küreselleşme" kavramı, bugün uyguladığı taktiklerle ülkelerin bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehdit etmektedir.
Dış borca dayalı kalkınma modelleri, dış destekli ekonomik programlar, tarım, sanayi, maliye vs. sahalarda sözde tavsiye edilen reformlarla amaçlanan sadece o ülkenin kaynaklarına sahip olmaktır.
Üretimi sıfırlayan, parayla para kazanmayı hedefleyen bir yaklaşımla piyasalara hakim olan, yön veren bu sistemde, alınan borçlar karşılığı siyasi ve sosyal talepler bir ülkenin modern sömürge olmasını hızlandırmaktadır.
2001 yılının son günlerinde küreselleşmenin ekonomik ayağını oluşturan IMF ve Dünya Bankası'na olan borçlarını ödeyemeyerek konkordato ilan eden Arjantin bunun canlı bir örneğidir.
IMF ile önümüzdeki sene 19. stand-by anlaşmasını yapmaya hazırlanan Türkiye'nin geride bıraktığı yılı ve geleceğini de bu düzende değerlendirmek yerinde olacaktır.
Bilindiği gibi 2001 yılının en önemli olayı süper güç ABD'ye yapılan 11 Eylül saldırısıdır. Bu saldırının ardından başlayan süreçte, Afganistan bugün uluslararası bir barış gücünün denetimine bırakılmıştır.
Terör ve terörist tanımlarını yeniden belirlemeye çalışan barış yanlısı (!)
AB ülkeleri de, ABD'nin bu operasyonuna sessiz kalmayı ve yeni düzende söz sahibi olmayı tercih etmişlerdir.
Rastgele atılan bombaların altında can veren Afgan halkı, tıpkı Bosna'da, Çeçenistan'da hayatını kaybeden masum Müslümanlar gibi dünyayı, insan hakları konusunda hareket geçirmeye yetmemiştir.
ABD, şimdilerde dünyanın başka bölgelerinde barış güçleri tesis etme, istikrarı sağlama projelerindedir. Somali ve Irak'ın adı müdahale edilebilecek ülkeler arasında geçmektedir.
Lütfen Yazının Devamı İçin Prof. Dr. Haydar Baş Beyin Yazarlar Bölümündeki Linkine Tıklayınız...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.