2012’nin büyüme rakamları açıklandı. Yüzde 2.2 büyümüşüz. Tabii üç tarafı denizlerle çevrili, yer altı ve yerüstü kaynakları ile dopdolu, genç nüfusa sahip olan bir coğrafya da % 2.2 büyüme değil, ufalmadır.
Hükümet bu rakamı aylar öncesinden biliyordu ki, uluslararası (ekonomi) derecelendirme kuruluşlarına ısrarlı bir sitem ve suçlamalar yapıyorlardı. Bizim notumuzu neden yükseltmiyorsunuz?
Bu derecelendirmeler filan beni pek enterese etmiyor. Ben halime ve halkıma bakarım ve ona göre bir derecelendirme yaparım. Şimdi hükümete bağlı TÜİK ve medyaya yansıyan rakamlara hep beraber bakalım.
*Sosyal yardımlardan yararlanan kişi sayısı 2012 itibarıyla 6 milyon 370 bin kişiye ulaştı. Yani her 12 kişiden 1’i devletten yardım alarak geçimini sağladı. Toplam 19 milyar 595 milyon TL’lik kaynak yardımlar için kullanılırken her yardım kalemi, önceki yıla göre yüzde 10-30 arasında arttı. Yalnızca aşevlerindeki kuyruklara 14 bin yeni kişi eklendi.
Ekonomisi iyi olan 75 milyonluk bir ülkede, her 12 kişiden biri yardıma muhtaç olur mu?
* 2011’de 106 milyon TL’lik yardım dağıtılırken geçen yıl bu rakam 131 milyon TL’ye ulaştı.
* 2003-2011 arasında 13 milyon 510 bin ton kömür dağıtıldı vs. (Makarna, pirinç, sıvı yağlar seçim zamanı dağıtılacak)
Bu tablodan daha vahim olan ise ülkemizde 6-14 yaş arası çalışan çocuk sayısı 292 bin, 15-17 yaş grubunda ise 601 bin kişi oldu.
Yoruma gerek var mı? Bu kadar insanın kafasına yılda 10 küsur bin dolar düşseydi, bu yaşta çalışmak zorunda kalırlar mıydı veya başkasının eliyle, başkasının yardımıyla hayatta kalma mücadelesi verirler miydi? Bu millet dilenci mi?
Ama Erdoğan’ın her zaman söyleyecek bir lafı vardır. Yine vardı. Tabi en sıklıkla kullandığı 2002’de şöyleydi, şimdi böyle. Yine öyle oldu.
Erdoğan; Türkiye’de kişi başına milli geliri 2002’de 3 bin 500 dolar iken, 10 yılda yaklaşık 3 katı bir artışla 2012’de 10 bin 504 dolara yükseldiğini hatırlattı. Konuşmasının devamında ise sanki yukarıdaki tablo başkasının yönettiği bir ülkenin tablosuymuş gibi şöyle dedi;
“… Nüfus artış hızımızın kesinlikle yüzde 2’nin üzerinde olması şart. 2’de kalır aşağı düşersek 2040 yılı bizim için tehlikedir. Çünkü yaşlanmış bir nüfusla değil genç dinamik nüfusla kalkınma olur. Ekonominin sırrı insandadır. Eğer genç, dinamik insanınız varsa o ülke evelallah alır başını gider. Ve biz şu anda güçlü isek güçleniyorsak bunun tek sebebi genç nüfusumuzun oluşundandır.”
Geçen haftaki ekonomi değerlendirmesinde ise Sayın Erdoğan’ın vurguları ilginçti.
“Öyle meslekler vardır ki, cesaret ister, yürek ister. İşadamlığı, yatırımcılık, girişimcilik, ihracatçılık hiç kuşkusuz aynen bu şekilde, cesaret isteyen, yürek isteyen bir mevkidir. Eğer korku varsa, büyüme olmaz. Korku varsa, yatırım olmaz. Korku, tereddüt varsa, risk alınmaz… Aynı şey siyaset için de geçerlidir, aynı şey iktidar için de geçerlidir. Siyaset de, iktidar da, korkaklara göre bir yer değildir.”
Erdoğan bu sözlerini teyit etmek ve ne kadar cesur olduklarını anlatmak için verdiği örnekte ilginçler arasındaydı.
Erdoğan; “Bizde değişim yerine, reform yerine, statükoya dayanmayı, statükoya yaslanmayı, onu daha da güçlendirmeyi seçebilirdik. Milletten yetkiyi alır, koltuğumuzda oturur, geçici tedbirlerle, makyajlarla, göz boyamayla konfor içinde, lüks içinde günümüzü gün edebilirdik” dedi.
Hemen aklınıza 700 kattan fazla artan servetler, gemiciklerin filo olma yolunda ilerlemeleri, villalar, villalardan helikopterle namaz seferleri aklınıza gelmesin…
Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan ise katıldığı birçok uluslararası toplantıda Türk ekonomisinden övgüyle söz edildiğini açıklıyor ve “Türkiye ekonomisine konu gelince kusura bakmayın, kasıla kasıla anlatıyorum” diyor.
Geçen bir sosyal paylaşım sitesinde güzel bir temsili söz vardı; “Yaşı küçük iki çocuktan biri “babam bana ay sonu 2 bin 500 TL’ye ayfon alacak” diyor. Diğeri ise “benim babam da ay sonu 650 TL alacak” diyor. Artık hesabınızı siz yapın; Ayfon mu, ayson mu?
Hükümet bu rakamı aylar öncesinden biliyordu ki, uluslararası (ekonomi) derecelendirme kuruluşlarına ısrarlı bir sitem ve suçlamalar yapıyorlardı. Bizim notumuzu neden yükseltmiyorsunuz?
Bu derecelendirmeler filan beni pek enterese etmiyor. Ben halime ve halkıma bakarım ve ona göre bir derecelendirme yaparım. Şimdi hükümete bağlı TÜİK ve medyaya yansıyan rakamlara hep beraber bakalım.
*Sosyal yardımlardan yararlanan kişi sayısı 2012 itibarıyla 6 milyon 370 bin kişiye ulaştı. Yani her 12 kişiden 1’i devletten yardım alarak geçimini sağladı. Toplam 19 milyar 595 milyon TL’lik kaynak yardımlar için kullanılırken her yardım kalemi, önceki yıla göre yüzde 10-30 arasında arttı. Yalnızca aşevlerindeki kuyruklara 14 bin yeni kişi eklendi.
Ekonomisi iyi olan 75 milyonluk bir ülkede, her 12 kişiden biri yardıma muhtaç olur mu?
* 2011’de 106 milyon TL’lik yardım dağıtılırken geçen yıl bu rakam 131 milyon TL’ye ulaştı.
* 2003-2011 arasında 13 milyon 510 bin ton kömür dağıtıldı vs. (Makarna, pirinç, sıvı yağlar seçim zamanı dağıtılacak)
Bu tablodan daha vahim olan ise ülkemizde 6-14 yaş arası çalışan çocuk sayısı 292 bin, 15-17 yaş grubunda ise 601 bin kişi oldu.
Yoruma gerek var mı? Bu kadar insanın kafasına yılda 10 küsur bin dolar düşseydi, bu yaşta çalışmak zorunda kalırlar mıydı veya başkasının eliyle, başkasının yardımıyla hayatta kalma mücadelesi verirler miydi? Bu millet dilenci mi?
Ama Erdoğan’ın her zaman söyleyecek bir lafı vardır. Yine vardı. Tabi en sıklıkla kullandığı 2002’de şöyleydi, şimdi böyle. Yine öyle oldu.
Erdoğan; Türkiye’de kişi başına milli geliri 2002’de 3 bin 500 dolar iken, 10 yılda yaklaşık 3 katı bir artışla 2012’de 10 bin 504 dolara yükseldiğini hatırlattı. Konuşmasının devamında ise sanki yukarıdaki tablo başkasının yönettiği bir ülkenin tablosuymuş gibi şöyle dedi;
“… Nüfus artış hızımızın kesinlikle yüzde 2’nin üzerinde olması şart. 2’de kalır aşağı düşersek 2040 yılı bizim için tehlikedir. Çünkü yaşlanmış bir nüfusla değil genç dinamik nüfusla kalkınma olur. Ekonominin sırrı insandadır. Eğer genç, dinamik insanınız varsa o ülke evelallah alır başını gider. Ve biz şu anda güçlü isek güçleniyorsak bunun tek sebebi genç nüfusumuzun oluşundandır.”
Geçen haftaki ekonomi değerlendirmesinde ise Sayın Erdoğan’ın vurguları ilginçti.
“Öyle meslekler vardır ki, cesaret ister, yürek ister. İşadamlığı, yatırımcılık, girişimcilik, ihracatçılık hiç kuşkusuz aynen bu şekilde, cesaret isteyen, yürek isteyen bir mevkidir. Eğer korku varsa, büyüme olmaz. Korku varsa, yatırım olmaz. Korku, tereddüt varsa, risk alınmaz… Aynı şey siyaset için de geçerlidir, aynı şey iktidar için de geçerlidir. Siyaset de, iktidar da, korkaklara göre bir yer değildir.”
Erdoğan bu sözlerini teyit etmek ve ne kadar cesur olduklarını anlatmak için verdiği örnekte ilginçler arasındaydı.
Erdoğan; “Bizde değişim yerine, reform yerine, statükoya dayanmayı, statükoya yaslanmayı, onu daha da güçlendirmeyi seçebilirdik. Milletten yetkiyi alır, koltuğumuzda oturur, geçici tedbirlerle, makyajlarla, göz boyamayla konfor içinde, lüks içinde günümüzü gün edebilirdik” dedi.
Hemen aklınıza 700 kattan fazla artan servetler, gemiciklerin filo olma yolunda ilerlemeleri, villalar, villalardan helikopterle namaz seferleri aklınıza gelmesin…
Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan ise katıldığı birçok uluslararası toplantıda Türk ekonomisinden övgüyle söz edildiğini açıklıyor ve “Türkiye ekonomisine konu gelince kusura bakmayın, kasıla kasıla anlatıyorum” diyor.
Geçen bir sosyal paylaşım sitesinde güzel bir temsili söz vardı; “Yaşı küçük iki çocuktan biri “babam bana ay sonu 2 bin 500 TL’ye ayfon alacak” diyor. Diğeri ise “benim babam da ay sonu 650 TL alacak” diyor. Artık hesabınızı siz yapın; Ayfon mu, ayson mu?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025