Kontrol altında tutulamayan ekonomik kriz Avrupa'yı sarsmaya devam ediyor. Euro Bölgesi'nde büyüyen devlet borçlarından kaynaklanan krizler şimdiden beş ülkede iktidarın değişmesine yol açtı
Kriz kontrolden çıkıyor mu? Euro Bölgesi'nde büyüyen devlet borçlarından kaynaklanan krizler beş ülkede iktidarın değişmesine yol açarken, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve AB'ye karşı egemenliğin kaybedildiği algısı, hükümetlerin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açıyor. Krizin başladığı 2009'un sonundan bu yana İrlanda ve Portekiz'de borçlanma maliyetlerinin kontrolden çıkmasının ardından uluslararası mali yardım talebi sonrası hükümetler düştü. İrlanda ve Portekiz hükümetlerinden sonra halkın istemediği reformları ve tasarruf önlemlerini uygulamak isteyen Yunanistan ve İtalya hükümetleri halkın tepkisi ve muhalif partilerin direnci sonucu iktidarı terketmek zorunda kaldı. Yunanistan'da Yorgo Papandreu hükümetinin istifa etmesi ve yeni bir işbirliği hükümeti kurulmasıyla sonuçlanan siyasi süreç sonrası mali krizin aşılmasına yönelik reformlar çerçevesinde sağlıkla ilgili ödemelerin kısıtlanması, devletin yeniden yapılandırılması, kamu harcamalarının kısıtlanması ve kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi öngörülüyor. İtalya'da, Senato ve Temsilciler Meclisi'nin AB'nin istediği ekonomik reformları onaylamasından sonra 12 Kasım'da Başbakan Silvio Berlusconi hükümeti istifa etti. Berlusconi, 2010 yılına ilişkin devlet harcamalarıyla ilgili bilanço oylamasını, iktidar milletvekillerinin oylarıyla meclisten geçirmesine karşın, oylamada meclisteki çoğunluğunu partisinden ayrılan milletvekilleri nedeniyle kaybetti. Berlusconi, AB'nin istediği ekonomik reformların, Senato ve Temsilciler Meclisi'nde onaylanmasını takip eden süreçte istifasını sundu. İspanya'da ise dün yapılan seçimlerde aday olmayan Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero'nun Sosyalist İşçi Partisi hezimete uğrayarak iktidarı kaybetti. Ekonomik kriz nedeniyle vergileri artıran, ücret ve emekli maaşlarında kesinti yapan ve işgücü piyasasında reformlar uygulayan Madrid hükümeti de tüm çabalarına rağmen Yunanistan ve İtalya hükümetlerinin akıbetine uğradı. İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İtalya ve İspanya hükümetlerinin başına gelenler euro'yu korumak için siyasi değişimlerin dışardan empoze edildiği algısını da artırmaya başladı.
Yunanistan'a büyük baskı varAnalistler, IMF ve Avrupalı yetkililerin, mali yardım programlarına destek için siyasi uzlaşı sağlamak üzere özellikle de Yunanistan'a şiddetli baskı uyguladıklarını bildiriyor. Analistler, AB, IMF ve bazı yatırımcıların Yunanistan'da Lucas Papademos, İtalya'da ise Mario Monti başkanlığında teknokrat hükümetler kurulması için büyük çaba harcadığını ifade ediyor. Borç yükü nedeniyle hükümetleri çöken İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İtalya ve İspanya'dan sonra sıranın hangi Avrupa ülkesine geldiği tartışılırken, bazı uzmanlar Belçika ve İngiltere'nin de durumunun iyi olmadığını ileri sürüyor. Bu arada Avrupa'nın küçük ülkelerinden Slovenya'da hükümetin 20 Eylül'deki oylamada güvenoyu alamamasının ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Slovenya'nın "Aa3" olan uzun vadeli kredi notunu bir kademe düşürerek "Aa2"ye çekti, kredi not görünümünü ise "negatif" olarak belirledi. Slovenya parlamentonun eylül ayı sonunda Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSS) yetkilerini artıracak yasayı onaylamasının ardından Devlet Başkanı Danilo Turk, hükümetin güvenoylamasını atlatamamasını gerekçe göstererek parlamentoyu feshetti ve 4 Aralık'ta erken seçim yapılması kararı aldı.
Kriz kontrolden çıkıyor mu? Euro Bölgesi'nde büyüyen devlet borçlarından kaynaklanan krizler beş ülkede iktidarın değişmesine yol açarken, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve AB'ye karşı egemenliğin kaybedildiği algısı, hükümetlerin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açıyor. Krizin başladığı 2009'un sonundan bu yana İrlanda ve Portekiz'de borçlanma maliyetlerinin kontrolden çıkmasının ardından uluslararası mali yardım talebi sonrası hükümetler düştü. İrlanda ve Portekiz hükümetlerinden sonra halkın istemediği reformları ve tasarruf önlemlerini uygulamak isteyen Yunanistan ve İtalya hükümetleri halkın tepkisi ve muhalif partilerin direnci sonucu iktidarı terketmek zorunda kaldı. Yunanistan'da Yorgo Papandreu hükümetinin istifa etmesi ve yeni bir işbirliği hükümeti kurulmasıyla sonuçlanan siyasi süreç sonrası mali krizin aşılmasına yönelik reformlar çerçevesinde sağlıkla ilgili ödemelerin kısıtlanması, devletin yeniden yapılandırılması, kamu harcamalarının kısıtlanması ve kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi öngörülüyor. İtalya'da, Senato ve Temsilciler Meclisi'nin AB'nin istediği ekonomik reformları onaylamasından sonra 12 Kasım'da Başbakan Silvio Berlusconi hükümeti istifa etti. Berlusconi, 2010 yılına ilişkin devlet harcamalarıyla ilgili bilanço oylamasını, iktidar milletvekillerinin oylarıyla meclisten geçirmesine karşın, oylamada meclisteki çoğunluğunu partisinden ayrılan milletvekilleri nedeniyle kaybetti. Berlusconi, AB'nin istediği ekonomik reformların, Senato ve Temsilciler Meclisi'nde onaylanmasını takip eden süreçte istifasını sundu. İspanya'da ise dün yapılan seçimlerde aday olmayan Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero'nun Sosyalist İşçi Partisi hezimete uğrayarak iktidarı kaybetti. Ekonomik kriz nedeniyle vergileri artıran, ücret ve emekli maaşlarında kesinti yapan ve işgücü piyasasında reformlar uygulayan Madrid hükümeti de tüm çabalarına rağmen Yunanistan ve İtalya hükümetlerinin akıbetine uğradı. İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İtalya ve İspanya hükümetlerinin başına gelenler euro'yu korumak için siyasi değişimlerin dışardan empoze edildiği algısını da artırmaya başladı.
Yunanistan'a büyük baskı varAnalistler, IMF ve Avrupalı yetkililerin, mali yardım programlarına destek için siyasi uzlaşı sağlamak üzere özellikle de Yunanistan'a şiddetli baskı uyguladıklarını bildiriyor. Analistler, AB, IMF ve bazı yatırımcıların Yunanistan'da Lucas Papademos, İtalya'da ise Mario Monti başkanlığında teknokrat hükümetler kurulması için büyük çaba harcadığını ifade ediyor. Borç yükü nedeniyle hükümetleri çöken İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İtalya ve İspanya'dan sonra sıranın hangi Avrupa ülkesine geldiği tartışılırken, bazı uzmanlar Belçika ve İngiltere'nin de durumunun iyi olmadığını ileri sürüyor. Bu arada Avrupa'nın küçük ülkelerinden Slovenya'da hükümetin 20 Eylül'deki oylamada güvenoyu alamamasının ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Slovenya'nın "Aa3" olan uzun vadeli kredi notunu bir kademe düşürerek "Aa2"ye çekti, kredi not görünümünü ise "negatif" olarak belirledi. Slovenya parlamentonun eylül ayı sonunda Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSS) yetkilerini artıracak yasayı onaylamasının ardından Devlet Başkanı Danilo Turk, hükümetin güvenoylamasını atlatamamasını gerekçe göstererek parlamentoyu feshetti ve 4 Aralık'ta erken seçim yapılması kararı aldı.