Nur Batur'un foyasını yine kendi gazetesinden Murat Bardakçı ortaya çıkardı... 8 Şubat tarihli Hürriyet gazetesinde Nur Batur imzalı bir haberde, Trabzon'daki papaz cinayetiyle, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş arasında bağlantı kurulmak istenmişti. Nur Batur'un bu maksatlı iftira haberinin nasıl uydurma olduğunu, 4 gün sonra (12 Şubat 2006) kendi gazetesinden tarihçi Murat Bardakçı tarihi belge ve olaylarla ortaya koyuyordu. Murat Bardakçı, geçmişten bugüne Türkiye'deki papazları Avrupa'nın öldürtüp, bize müdahale vesilesi olarak kullandığını belirtiyor ve bu tip olaylardan birkaç örnek veriyordu. Bardakçı'nın bu haberinin, hem de Nur Batur'un iftira haberinden 4 gün sonra aynı gazetede yer alması anlamlıydı ancak; bu haberi vatandaştan önce, Hürriyet'in kendi yazarları, yani Nur Batur gibi dünyadan ve tarihten haberi olmayan yazarları okumalıydı. Papazların canlarına kıyılması hadisesi bizde pek yeni bir iş değildir. Özellikle son iki asırdan buyana Türkiye'yi sıkıntıya sokmak yahut Avrupa karşısında zor duruma düşürmek ve Batı'nın müdahalesini sağlamak isteyen çevreler, zaman zaman papazları katledip ortalığı gayet güzel karıştırmayı becermişlerdir.İşte, geçmişte yaşadığımız bu şekildeki bazı tatsızlıklardan birkaç örnek: Yunanistan'a karşı zafer kazanan ordumuzun bir papazın öldürülmesi bahanesiyle geri çekilmeye zorlanmasının ve kendi rızalarıyla Müslüman olan papazlar yüzünden başımıza gelenlerin kısa öyküsü...KATOLİK rahip Andrea Santoro'nun Trabzon'da katledilmesiyle başlayan karmaşa ve tartışma, daha uzun müddet devam edeceğe benziyor.Papazların canlarına kıyılması hadisesi bizde pek yeni bir iş değildi. Özellikle son iki asırdan buyana Türkiye'yi sıkıntıya sokmak yahut Avrupa karşısında zor duruma düşürmek ve Batı'nın müdahalesini sağlamak isteyen çevreler, zaman zaman papazları katledip ortalığı gayet güzel karıştırmayı becermişlerdi.Bu çevrelerin işi geçmişte papazların canını almaktan medet ummaya kadar vardırmalarının sebebi, batılı güçlerin o devirde din konusunda oynadıkları roller, siyasi maksatlarla dinden medet ummaları ve dini ortalığı karıştırma vasıtası olarak kullanmalarıydı. Özellikle Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Katolikler'in, Rusya'nın da Ortodokslar'ın "hámisi" rolüne soyunmaları üzerine ayrılıkçı unsurlar bu ülkelerin dikkatini çekip müdahalelerini sağlayabilmek için denedikleri türlü türlü yolun yanısıra papazların canına da kasdetmişler, suçu daha sonra Türk yönetiminin üzerine atmışlar, defalarca işlenen böyle cinayetlerle ortalık birbirine girmiş ve neticede suçlu taraf hep biz olmuştuk. İşte geçmişte yaşanan papaz cinayetlerinden birkaç örnek:Papaz öldürüldü, ordumuz geri çekildi:Yunanistan'la 1897'de giriştiğimiz savaşı kazandık ama Atina'ya girmek üzere olan ordumuz Avrupa devletlerinin müdahalesiyle durduruldu ve küçük bir tazminat karşılığında geri çekilmeyi kabul ettik.Trakya'da ve Balkanlar'da büyük bir gerilim hüküm sürerken, Teselya'daki Yunan ordusunun ikmal merkezi olan Galos'ta Katolik bir Rum papaz, 1898 Mart'ında bir gece vurularak öldürüldü. Yunanlılar, papazın Türk askerleri tarafından vurulduğunu iddia ettiler, iddiaya Fransız konsolosu da destek verince ortalık daha da karıştı.Yapılan soruşturma, cinayetten hemen önce papazın evine giden bir kişinin "Beni, Fransız konsolosu gönderdi" diyerek kapıyı açtırdığını ve papazı hemen oracıkta öldürdüğünü gösterdi. Bu bilginin elde edilmesinden sonra, hadisenin kilit adamı haline gelen konsolos, Galos'tan apar topar ayrılarak Fransa'ya döndü ama çıkan karışıklık son bulmadı. Bábıáli, yani zamanın Türk hükümeti, Avrupa ülkelerinin İstanbul'daki elçiliklerini durumdan belgelerle beraber haberdar etti ama elçilikleri olayın komplo olduğu konusunda iknayı bir türlü başaramadı. Baskılar devam etti, karışıklıklar sona ermedi ve nihayet Osmanlı birlikleri Galos'tan çekilmek zorunda kaldılar. Papazın öldürülmesi, Teselya'nın bir bölümünün elimizden gitmesiyle neticelenmişti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.