Denebilir ki, Cumhuriyet tarihinin en kısır döngü seçim tartışmalarına tanıklık ediyoruz.
Hayatımda bu kadar bunaldığım bir başka seçim süreci ve boş tartışmaları hatırlamıyorum.
Yine aynı bağlamda, Türk milletinin bu kadar hafife alındığı başka bir seçim dönemi görmüş ve geçirmiş değilim.
"Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım" diyenlerin en milliyetçi geçindiği, 'Türklük' adına mangalda kül bırakmayanların, andımız kaldırıldığında ve halen okunmadığında ağızlarını bile açmadığı çok garip bir süreç ve karanlık bir dönemi yaşıyoruz.
Dindarmış gibi gözükenlerin, FETÖ'cüleri baş tacı yaparak nasıl dinin içerisini boşalttıklarını bütün Türkiye gördü.
Milliyetçiyim ayaklarına yatanların, nasıl milliyetçiliği tartakladığı ve yok ettiğini son 20 yılda çok net gördük.
"Ben Kürt'leri temsil ediyorum" diyenlerin, nasıl NATO karargâhlarının planları doğrultusunda yol yürüdüklerini net bir şekilde gördük ve yaşıyoruz.
Somutlaştırıyorum:
HDP asla Güneydoğulu vatandaşlarımızı ve seçmenin iradesini temsil etmemektedir ve edemez.
Türkiye'de yaşayan herkes öz be öz, TÜRK'tür.
Daha önce de çok ciddi bir tarihi araştırma yazısı ile de aktarmıştım, detayına girmiyorum.
Atatürk demeyen,
Türk milleti diyemeyen,
Türkiye Cumhuriyeti devleti diyemeyen hiçbir siyasi hareket, Türk topraklarında, Türk'ün vatanında tabela asamaz, siyaset yapamaz, parti kuramaz.
Dolayısıyla, Güneydoğulu vatandaşlarımızın da artık ayık olması ve yaşanmakta olan olayların arka planını okuma noktasında uyanık olması lazımdır.
Atatürk Cumhuriyeti ve ilkeleriyle savaş halinde olan hiçbir irade, Türkiye'de siyaset yapamaz, yapmamalıdır da.
Bu yönü itibariyle son günlerin en yoğun tartışma konusu ve odağı haline getirilen HDP'nin, Atatürk ve Cumhuriyet değerleriyle tam bir kucaklaşma ve barışık olduğunu ilan etme zorunluluğu hâsıl olmuştur.
Artık bu iş böyle gidemez, gitmemelidir.
Güneydoğulu asil Türk vatandaşlarımızın temiz duygularıyla oynayanların kendilerini ciddi bir öz eleştiriye tabi tutmalarının zamanı gelmiştir.
Cumhuriyeti kuran iradeye herkesten daha fazla sahip çıkması gereken, HDP'dir.
Hiçbir siyasi hareket, Türkiye'nin bir bölgesini içeren ayrıştırıcı bir dil kullanamaz, tüzüğünü buna münhasır oluşturamaz.
Bu hangi görüş ve siyasal hareket olursa olsun, hiçbir şekilde değişmez ve de fark etmez.
HDP ile görüşene, "PKK'lısın" damgası vurulamaz.
HDP'nin çok açık ve net bir şekilde, PKK'yı lanetlemesi ve terör örgütü olduğunu açıklaması kendi yararına olacaktır.
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bulunan şanlı Türk ordusu için, 'işgalci' ifadesini kullanan bir yapıya Yargıtay'ca; "siyaset yapmalarında bir sakınca yoktur" şeklinde bir değerlendirme yapılmasına ise hiç girmiyoruz.
Sonuç olarak denilebilir ki, ülkemizin içerisinde bulunduğu yıkıcı deprem ve gerekse ekonominin yarattığı ağır tablo karşısında muhatap olduğumuz bu kısır döngüden bizi ancak Türk gençliği çıkarabilir.
Genç siyasetçilerin mutlaka bir araya gelmeleri ve ülke yönetimini ele almaları, gelinen son süreçte bence kaçınılmaz olmuştur.
"Atatürk Vatandır" diyen tüm siyasi oluşumların artık milli bir platform oluşturmaları, konjonktürün önümüze koyduğu tek seçenek gibi durmaktadır.
Böyle olması halinde her türlü istismarın önüne geçilir ve toplumsal barış da sağlanmış olur.
Hareketin öznesi, ekonomi olmalıdır.
Ekonomi modeli olan dinlenmeli, katkı sağlanacaksa eklemeler yapılmalıdır.
Tam bağımsız Türkiye için ya bu şekilde hareket edilecektir, ya da zifiri karanlıkta el yordamı ile karınca adımı ile yürünecektir.
Öyle sadece, "Ben de adayım" demeyle ülke kurtulmaz Sn. Muharrem İnce.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025