‘Asla ona icabet etmem!’
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah şöyle buyuruyor: İzzetim ve celalime and olsun ki, bir mazlum kendisine zulmedilen bir hak hususunda Bana dua ederde, kendisi de aynı zulmü başkasına işlerse asla kendisine icabet etmem”
18.04.2019 00:00:00





İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah, İsa b. Meryem'e (a.s) şöyle vahyetti: İsrailoğullarının önde gelenlerine şöyle de: Ben sizlerden birinin ve boynunda kul hakkı olan hiç kimsenin duasına icabet etmem." (el-Hisal, 337/40).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah'ın keremi hikmetiyle çelişmez. Bu yüzden her dua müstecab olmaz." (Gurer'ul-Hikem, 3478).
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul Allah'tan bir hacet dilerse Allah da yakın gelecekte ve biraz ertelemeyle o hacetini giderir. Ama kul sonradan günaha düçar olur. Bunun üzerine Allah (c.c.) meleğe şöyle der: Onun hacetini giderme ve onu mahrum kıl, zira o kendini Benim gazabıma maruz bıraktı ve Benden taraf mahrumiyete müstahak oldu." (el-Bihar, 73/329/11).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah şöyle buyuruyor: İzzetim ve celalime and olsun ki, bir mazlum kendisine zulmedilen bir hak hususunda Bana dua ederde, kendisi de aynı zulmü başkasına işlerse asla kendisine icabet etmem." (el-Bihar, 75/312/20).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teâlâ İsa'ya (a.s) şu öğütü vermiştir: Ey İsa! İsrailoğullarının zalimlerine şöyle de: Ayaklarınızın altında haram ve evlerinizde put varken sakın Bana dua etmeyin. Zira Ben, Bana dua edene icabet edeceğime dair yemin ettim, Benim ona icabetim (dua yerinden) dağılıncaya kadar kendileri için lanet olacaktır." (a.g.e. 93/373/16).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birisine zulmedilip de kendisine zulmedene beddua ettiğinde Allah şöyle buyurur: Başka birisi de senin ona zulmettiğini söyleyerek beddua ediyor, istersen ikinizin de bedduasını kabul edeyim ve istersen de affıma uğraman için erteleyeyim." (Emali'el-Saduk, 262/3).
İbn-i Sina şöyle diyor: "Duanın icabet sebebi, sebeplerin ilahi hikmetle uyuşmasıdır. Yani bir şey hakkında dua eden birinin duası ile Allah tarafından o şeyin gerçekleşme sebebi bir araya gelmektedir. Dolayısıyla eğer, 'O şey dua ve o duayla uyuşması olmaksızın vücuda gelebilir mi?' diye sorulursa şöyle deriz: Hayır, zira her ikisinin de sebebi birdir ve bu sebep duayı o şeyin vücuda geliş sebebi kılan Allah'tır. Nitekim ilaç kullanmayı da, hastanın sıhhat bulma sebebi kılmıştır. Hasta ilaç kullanmadıkça asla iyileşmez. Gerçekleşmesi için dua ettiğimiz şey bir hikmet esasınca, ilahi kaza ve kader minvali üzeri o şeyin varlık sebebiyle buluşur. Dolayısıyla dua etmek gerekir. Duanın icabetini beklemek de farzdır." (el-Bihar, 93/361/23). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah'ın keremi hikmetiyle çelişmez. Bu yüzden her dua müstecab olmaz." (Gurer'ul-Hikem, 3478).
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul Allah'tan bir hacet dilerse Allah da yakın gelecekte ve biraz ertelemeyle o hacetini giderir. Ama kul sonradan günaha düçar olur. Bunun üzerine Allah (c.c.) meleğe şöyle der: Onun hacetini giderme ve onu mahrum kıl, zira o kendini Benim gazabıma maruz bıraktı ve Benden taraf mahrumiyete müstahak oldu." (el-Bihar, 73/329/11).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah şöyle buyuruyor: İzzetim ve celalime and olsun ki, bir mazlum kendisine zulmedilen bir hak hususunda Bana dua ederde, kendisi de aynı zulmü başkasına işlerse asla kendisine icabet etmem." (el-Bihar, 75/312/20).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teâlâ İsa'ya (a.s) şu öğütü vermiştir: Ey İsa! İsrailoğullarının zalimlerine şöyle de: Ayaklarınızın altında haram ve evlerinizde put varken sakın Bana dua etmeyin. Zira Ben, Bana dua edene icabet edeceğime dair yemin ettim, Benim ona icabetim (dua yerinden) dağılıncaya kadar kendileri için lanet olacaktır." (a.g.e. 93/373/16).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birisine zulmedilip de kendisine zulmedene beddua ettiğinde Allah şöyle buyurur: Başka birisi de senin ona zulmettiğini söyleyerek beddua ediyor, istersen ikinizin de bedduasını kabul edeyim ve istersen de affıma uğraman için erteleyeyim." (Emali'el-Saduk, 262/3).
İbn-i Sina şöyle diyor: "Duanın icabet sebebi, sebeplerin ilahi hikmetle uyuşmasıdır. Yani bir şey hakkında dua eden birinin duası ile Allah tarafından o şeyin gerçekleşme sebebi bir araya gelmektedir. Dolayısıyla eğer, 'O şey dua ve o duayla uyuşması olmaksızın vücuda gelebilir mi?' diye sorulursa şöyle deriz: Hayır, zira her ikisinin de sebebi birdir ve bu sebep duayı o şeyin vücuda geliş sebebi kılan Allah'tır. Nitekim ilaç kullanmayı da, hastanın sıhhat bulma sebebi kılmıştır. Hasta ilaç kullanmadıkça asla iyileşmez. Gerçekleşmesi için dua ettiğimiz şey bir hikmet esasınca, ilahi kaza ve kader minvali üzeri o şeyin varlık sebebiyle buluşur. Dolayısıyla dua etmek gerekir. Duanın icabetini beklemek de farzdır." (el-Bihar, 93/361/23). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.