Arjantin zorlanarak yoluna devam ediyor

Dünya Kupası tüm heyecanıyla devam ediyor.

Şöyle cuma günü maçlarını düşünürsek ilk önce ev sahibi Katar'ın yarattığı hayal kırıklığı aklıma geliyor.

Dendiğine göre Katar bu turnuvaya 10 senedir hazırlanıyormuş. Bu nasıl hazırlık ben anlamadım.

Senegal'e de 3-1 kaybederek üst tur ümitlerini yok ettiler. Katar'da akılda kalan oyuncu Akram Afif oldu.

İkinci yarının ortalarında Afif'in etkili olduğu anlarda Katar gol buldu.

Günün diğer bir hayal kırıklığı da Hollanda idi. Hollanda, Ekvador ile 1-1 berabere kaldı.

Fakat Hollanda taktik disiplinden taviz vermeden oynayan Ekvador karşısında son derece statik ve hareketsiz oynadı.

Benim beğendiğim Atalantalı Koopmeiners son derece etkisizdi. Pasör özelliklerini sergileyemedi.

De Blind o kadar şuursuzdu ki Hollanda'nın yediği gol öncesi orta sahanın solunda top kafasına rastgele çarpıp boş alana düştü.

Gelişen hücum Hollanda kalesinde gol olarak sonuçlandı.

Ekvador'da Valencia dışında Moises Caicedo var. Takımını çok iyi organize etti.

Diğer önemli maçta ABD ve İngiltere arasındaydı. İki takım golsüz berabere kaldı.

İki takımı değerlendirirsek şunu söyleyebiliriz.

ABD İngiltere'den daha kaliteli takım görüntüsü verdi.

ABD orta sahasında Weston McKennie gibi son derece hareketli ve göz dolduran bir oyuncu var.

McKennie revaçta olan direkt kaleye giden oyuncu tarzında. Ayrıca yanında oyuna başlayan Tyler Adams ve Yunus Musah taktik disipline uyan pasör oyuncular.

Böyle bir orta saha ile ABD tempo ve pas oyunu dengesini çok iyi oluşturmuş. Ben diyorum ki ABD bu gruptan çıkar ve rakiplerine göre turları geçerek ilerleyebilir.

ABD turnuvanın kaliteli takımlarından biri. İngiltere ise statik ve hareketsiz bir görüntü verdi.

İran maçında övgüler alan Bellingham bu maçta yürümekte zorlandı. İngiltere'de orta sahada kaliteli bir pasör oyuncu olan Declan Rice var.

Fakat o da statik ve hareketsiz. Oyunu fazla organize edemedi.

Cumartesi gününün maçlarına gelirsek. Tunus-Avustralya karşılaşmasını iki vasat takımın mücadelesi olarak niteleyebiliriz.

Fakat maçı kaybetmesine rağmen Tunus ikinci yarıdaki üstün oyunu ile Avustralya'dan daha iyi takım görüntüsü verdi.

Avustralya maç boyunca net gol pozisyonu bulamamasına rağmen Tunus, Avustralya kalesinde ciddi tehditler oluşturdu.

Örneğin 41'de Tunus çok ciddi bir gol pozisyonundan yararlanamadı ki Avustralya'nın böyle net bir pozisyonu yok.

Üstelik Tunus ilk yarıda çok kötü performans sergiledi. Gerçi Avustralya'nın 71'de Leckie'nin zamanlama hatası ile boş kaleye yollayamadığı bir pozisyonu var.

Tunus'ta dikkat çeken oyuncular Msakni, Drager, Sliti ve Jebali idi. Avustralya ise McGree, Mooy ve sol kanatta Goodwin dikkat çeken oyuncular idi.

Polonya-Suudi Arabistan maçı için söylenebilecek şey bence Suudi Arabistan'ın maç genelinde Polonya'ya üstün oynamasıydı. Ne var ki Polonya maçı 2-0 kazandı.

Neden Suudi Arabistan iyi oynadığı maçı kazanamadı derseniz ben derim ki Polonya çok sağlam bir savunma yaptı.

Tabii Suudi Arabistan bir penaltı kaçırdı ve ikinci golde Al-Malki, Lewandowski'ye affedilemeyecek bir ikram yaptı.

Polonya'nın direkten dönen topları da var. Halbuki Suudi Arabistan, Arjantin'i yenmenin özgüveni ile maça başlamıştı ve maç boyunca en azından bir beraberlik elde edebilecekleri görüntüsü verdiler.

Suudi Arabistan'da ben Mohammed Kanno'yu beğendim.

Örneğin 13'te kendi başlatıp auta yolladığı bir şutla bitirdiği bir hücum üretti.

55'te Nawaf Al-Abed ceza sahasında ayağına gelen topa zamanında vuramayınca Suudi Arabistan bir kere daha beraberliği sağlayamadı.

İşin açıkçası Polonya'nın oynadığı oyunu Dünya Kupası seviyesine yakıştıramadım.

Öne çıkan bir oyuncu da görmedim. Gerek ilk maçta gerekse ikinci maçta iyi oynayan takımlar kaybetti. Bu neyi anlatır düşünmek lazım.

Fransa Danimarka maçını kazanan Fransa bir üst tura çıktı. Şimdi herkes iki gol atan Mbappe'yi konuşacak ama ben derim ki bir de Griezmann'ı görmek lazım.

Deschamps basit bir plan yapmış. Rabiot ve Tchouameni defansın önünde kazandıkları topu Griezmann'a iletecekler.

Griezmann da kanatlarda Dembele ve Mbappe'yi görecek. Bu plan ilk yarı eksiksiz çalıştı.

Aksadığı anlarda aslında aksayan ve oyundan düşen Griezmann idi.

Nitekim Griezmann'ın oyunda etkili olmadığı anlarda Danimarka beraberliği bile yakaladı.

Fakat Fransa'nın ikinci golü bu planın özetiydi.

Orta Griezmann'dan ve gol de MBappe'den geldi. Fransa bu plan işledikçe finali dahi zorlayabilir.

Yalnız orta sahada Rabiot ve Tchouameni'yi de daha çok devreye sokması gerekiyor ve tempoları yeterli değil.

Bu grupta artık Avustralya-Danimarka maçı ikinciyi belirleyecek.

Günün son maçında ise Arjantin ve Meksika çok kritik bir maça çıktılar.

Arjantin Meksika'yı 2-0 mağlup etti. Bu sonuçla elenmekten kurtuldu. Ne var ki şunu söylemek lazım.

Bu futbolla Arjantin'in kupayı kazanması mümkün değil.

Öyle ki Arjantin 64'te ilk golü atana kadar pozisyon bulamadı.

Arjantin sanki bu maçı kazanmak zorunda olduğunu ilk golden sonra hatırladı.

Arjantin bir tempo takımı değil. İlk yarıda daha tempolu oynayan Meksika, Arjantin'e fırsat tanımadı.

İlk yarıda Arjantin'in futbolunu tanımlayacak bir şey söyle dense yaptıkları top kayıpları diyebilirim.

Arjantin teknik direktörü Scaloni Messi'yi santrfor gibi kullanıyor. O pozisyonda Messi'nin meziyetleri boşa gidiyor.

Kaleye direkt gidebilen bir oyuncu daha geride kullanılmalı.

Şimdi Arjantin-Polonya ve Meksika-Suudi Arabistan maçları var.

Bu grupta her takımın ilk ikiye girme şansı var.

Fakat şunu söylemek lazım ki çok güçlü savunma yapan Polonya karşısında Arjantin statik oyununu sürdürürse maçı kazanabilmesi zor.

Polonya'nın o maçı kazanma şansı yüksek. Bakalım Messi ve arkadaşları yollarına devam edebilecek mi?