Bugün son 16 yıllık enerji politikamıza göz atalım. Malum doğalgazdan elektrik üreten dünyanın öbür ucundan kömür ithal eden muhteşem, akıl almaz bir enerji politikamız var!
Dünya ne yapıyor peki, dünyada yenilenebilir enerjiden tüm elektrik ihtiyacını karşılamayı başarmış üstüne üstlük ürettiği fazla enerjiyi dışarıya satan Kuzey Avrupa ülkelerini birçoğunuz duymuşsunuzdur. Türkiye için Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya'yı örnek olarak vermek çok doğru olmaz. Nüfus olarak aramızda uçurum var. Bu yazının son kısmını bizimle aynı nüfusa sahip Almanya'yla karşılaştırarak son verdiğimde aslında ne kadar saçma sapan bir enerji politikamız olduğunu, nükleer santralden tutun da termik santral teknolojilerinde tamamen dışa bağımlı ve çok geç kalınmış adımlar olduğunu göreceksiniz.
Peki, biz gelecek beş yılda ne yapmayı planlıyoruz kısaca ondan bahsedelim. Önceliğimiz Rusya'daki şirketler tarafından inşa edilen fisyon teknolojisini temel alan (uranyumun parçalanarak açığa çıkan enerjiden elektrik üretimi) 2 adet nükleer santral inşası, ki şu an kullandığımız elektrik fiyatından çok daha pahalı bir antlaşmaya imza attık. Dünyadaki gelişmiş ülkeler neler yapıyor derseniz oldukça verimli olan füzyon reaktörleri geliştirmekle uğraşıyorlar. Çin, Amerika ve Avrupa'daki ülkeler Fransa merkezli olarak bu teknolojiye yoğunlaşmış durumda. Peki, nükleere neden karşısınız diyenleriniz olabilir, nedeni çok basit, bu teknoloji 1950'lerden beri biliniyordu ve sınır komşumuz olan Bulgaristan ve Ermenistan'da SSBC döneminde inşa edilmiş reaktörler bulunmakta zaten. Bu kadar pahalı ve tamamen ithal bir teknolojiye ihtiyacımız yok.
Bir diğer konu kömürle çalışan termik santral meselesi. Bu konu o kadar absürt bir konu ki, uzun uzun anlatsam hakaret kelimeleri yetersiz kalır. Özel şirketlerce işletilen birçok termik santral doların artmasından dolayı elektrik üretimine ara verdiğini duyurdu. Sadece tek bir amaca hizmet etmek için inşa edilmiş koskoca santrali kapatmak bir tek bizim gibi ileri bir zekâya(!) sahip ülkeye nasip olsa gerek. Peki diğer termik santraller ne yapıyor derseniz, enerji bakanlığına bağlı Elektrik Üretim AŞ yerli kömürle ithal kömürü karıştırarak elektrik üretiyor. Kullanılan kömürün yarısı ithal. Maalesef paramızın bu kadar ilkel bir teknolojiyle çarçur edilmesi hâlâ çözülebilmiş değil ve cari açıktaki en büyük kalemlerden biri ithal kömür. Kömür nerden geliyor derseniz bu da çok komik mi desem içler acısı mı desem bilemedim.
Birinci sırada Rusya, 2. sırada dünyanın öbür ucundan Kolombiya, 3. sırada yine dünyanın öbür ucundan Avustralya ki, Avustralya çıkardığı kömürü kullanmıyor, bizim gibi çok ama çok gelişmiş ülkelere satıyor. Bu üç ülke toplam ithalatın %50'sinden fazlasını oluşturuyor.
Bir de kömürün çevreye verdiği zarardan biraz bahsedelim. Yeraltı kömür işletmelerinin çevreye çok fazla zarar verdiği söylenemez. Bu da asıl parmak basmamız gereken konu. Soma ve Ermenek'teki kazalar ve emek sömürüsü. Bir diğer konu gerek devlet işletmeleri gerekse özel işletmeler çok fazla kayıpla kömürü yeraltından çıkarıyorlar. Ne kadar kayıp derseniz minimum yüzde 40, nerdeyse çıkardığımız kömürün yarısını bırakıyoruz.
Bir de açık ocaklardan çıkartılan kömür meselesi var ki, bu ilerde çok başımızı ağrıtacak. Global etkilerini iklim değişiklikleriyle görmeye başladık. Açık ocak kömür üretimini birkaç adımda açıklamak gerekirse öncelikle çok büyük bir kütleyi delme patlatmayla daha küçük parçalara ayırıyorsunuz, kamyon ve bant konveyör yardımıyla depolanan alana getirip gerekliyse yıkama yapıyorsunuz. Termik santrale direkt bu şekilde vermiyorsunuz tabii. Termik santralde yakılması için mikron (milimetrenin 1000'de 1'i) seviyesinde öğütmeniz lazım, eğer içeriğinde kükürt gibi zehirli gaz oluşturabilecek maddeler varsa ki var (Bkz. Çanakkale Çan Elektrik Üretim AŞ.) o zaman kireç ilavesiyle kömürü yakmanız lazım ki verimsiz bir teknolojiyi daha da verimsiz bir hale getiriyorsunuz, elde edilen enerjinin maksimum %40'ı elektrik enerjisine çevrilebiliyor.
Peki, biz ne yapıyoruz, termik santral açmaya devam ediyoruz. Kömürü önceliklerimiz arasına aldık. İnanmıyorsanız bakanlığın sitesine girip bakın.
AKP dönemindeki HES rezaletini yazıp başınızı ağrıtmak istemiyorum ki, üretilen enerji çok komik, zaten kurumuş derelerden aşina olmanız lazım.
Yenilenebilir enerji ile ilgili de kısa bir gelişmeden bahsedelim. Danimarka merkezli MHI Vestas 85 metre kanat uzunluğunda 10 MW üretim gücüne sahip rüzgâr tribünlerini tanıttı. 10.000 evin tükettiği enerjiye denk. Facebook ve instagramda harcadığınız zamanın küçük bir kısmını ayırın. Bu ve buna benzer şirketler ne yapıyor diye bakın. Malum ülkemizdeki rüzgâr tribünlerinin tümü ithal..
Peki, Almanya ne yapıyor derseniz nüfusu ve sahip olduğu toprak miktarı bizimle hemen hemen aynı, iklimi ise bizimle karşılaştırılamayacak kadar kötü, bizden 4 kat daha az güneş gören, genç nüfusu yok denecek kadar az, bitki türü bizimkinin yanına bile yaklaşamayacak kadar fakir, tarım toprakları bizden daha az ancak nasıl oluyorsa bizim bir yılda yaptığımız ihracatı bir ayda yapıyorlar. Peki enerji üretimini nasıl hallediyorlar. 2018 yılındaki elektrik ihtiyacının %38'ini yenilenebilir enerjiden karşıladılar. Kömür madenlerini kapattılar. Nükleer santrallerini 2023 yılında kapatacaklar. Bizi kıskanmalarının nedeni bu olabilir! Bu kadar şey yazdık ama Almanya ne kadar elektrik üretiyor derseniz bizim ürettiğimizin 2 katı elektrik üretiyorlar. Buradan çıkarılacak onlarca ders var ama en önemlisi yenilenebilir enerjiyle elektrik ihtiyacımızın tamamına yakınını karşılamamız hayal değil.
Ahmet Haydar Birinci / diğer yazıları
- İmam Ali / 22.05.2020
- O bize dik durmayı öğretti / 19.05.2020
- Muhabirimiz Çanakkale cephesinden bildiriyor / 29.03.2020
- Almanlar bizi kıskanıyor! / 26.02.2019
- O bize dik durmayı öğretti / 19.05.2020
- Muhabirimiz Çanakkale cephesinden bildiriyor / 29.03.2020
- Almanlar bizi kıskanıyor! / 26.02.2019