Allah’ın ateş vaat ettiği kimseler
İmam Sâdık (a.s.) buyurdu ki: “Kim bir mü’minin bir fiilini kendi gözüyle gördüğü ya da kulağıyla kendisinden duyduğu şeyi söyler ve başkasına da naklederse Allah’ın bu ayette kendilerine ateş vaat ettiği kimselerden olur”
31.01.2024 08:52:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
![Allah’ın ateş vaat ettiği kimseler](resimler/haberler/29/allahin-ates-vaat-ettigi-kimseler-H1516682-11.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![Allah’ın ateş vaat ettiği kimseler](resimler/haberler/29/allahin-ates-vaat-ettigi-kimseler-H1516682-12.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
Hz. imam Ca'fer Sâdık'tan (a.s.), "O gün, ki ne mal fayda verir, ne oğullar! Allah'a kalb-i selim ile gelen başka" (Şuara, 8889) ayetinin tefsirini sorduklarında imam Sâdık (a.s.) şöyle buyurdu:
"Kalb-i selim, Allah'ın huzuruna çıktığında orada Allah'tan başkasının sevgisinin olmadığı kalptir. içinde şirk ya da şüphe olan kalp helak olur." (Usul-i Kâfi, Bâb: ihlas, hadis 5, s. 14).
Hasan b. Harun şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık Aleyhisselam), "Kulak, göz ve kalp, bunların tümü sorumludur" (isra, 36) ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu:
"Kulak işittikleriyle ilgili olarak, göz baktığı şeylerle ve kalp içinde yer edinen (düşünce)lerle ilgili olarak sorgulanır." (Usul-i Kâfi, c. 2, s. 76).
"Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız)." (Furkan, 23).
İmam Sâdık'a (a.s.) bu ayetin manasını sorduklarında şöyle buyurdu:
"Yani onu kabul etmemiş, ona hiçbir sevap vermemiştir."
İmam sözlerinin devamında şöyle buyurdu: "Haberiniz olsun, Allah'a yemin olsun ki, onların amelleri her ne kadar Mısır üretimi beyaz parçalardan daha faydalı ve güzel de olsa herhangi bir günahla karşı karşıya kaldıklarında o günahtan sakınmazlardı." (tddetu'd-Daî, Usul-i Kâfi).
"Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din) kardeşleri hakkında iyi zan besleyip de, "Bu, apaçık bir iftiradır" deselerdi ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki, şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir. Eğer size dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu! Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır. Bu iftirayı işittiğiniz vakit, "Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım! Bu çok büyük bir iftiradır" deseydiniz ya! Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor. Allah, size ayetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. İnananlar arasında hayasızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Nur, 12-19).
Hz. imam Sâdık (a.s.) şöyle buyurdu: "Kim bir mü'minin bir fiilini kendi gözüyle gördüğü ya da kulağıyla kendisinden duyduğu şeyi söyler ve başkasına da naklederse Allah'ın bu ayette kendilerine ateş vaat ettiği kimselerden olur." (Usul-i Kâfi, Bâb-ı Gıybet ve Buht, c. 2, s. 226).
"Kalb-i selim, Allah'ın huzuruna çıktığında orada Allah'tan başkasının sevgisinin olmadığı kalptir. içinde şirk ya da şüphe olan kalp helak olur." (Usul-i Kâfi, Bâb: ihlas, hadis 5, s. 14).
Hasan b. Harun şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık Aleyhisselam), "Kulak, göz ve kalp, bunların tümü sorumludur" (isra, 36) ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu:
"Kulak işittikleriyle ilgili olarak, göz baktığı şeylerle ve kalp içinde yer edinen (düşünce)lerle ilgili olarak sorgulanır." (Usul-i Kâfi, c. 2, s. 76).
"Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız)." (Furkan, 23).
İmam Sâdık'a (a.s.) bu ayetin manasını sorduklarında şöyle buyurdu:
"Yani onu kabul etmemiş, ona hiçbir sevap vermemiştir."
İmam sözlerinin devamında şöyle buyurdu: "Haberiniz olsun, Allah'a yemin olsun ki, onların amelleri her ne kadar Mısır üretimi beyaz parçalardan daha faydalı ve güzel de olsa herhangi bir günahla karşı karşıya kaldıklarında o günahtan sakınmazlardı." (tddetu'd-Daî, Usul-i Kâfi).
"Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din) kardeşleri hakkında iyi zan besleyip de, "Bu, apaçık bir iftiradır" deselerdi ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki, şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir. Eğer size dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu! Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır. Bu iftirayı işittiğiniz vakit, "Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım! Bu çok büyük bir iftiradır" deseydiniz ya! Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor. Allah, size ayetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. İnananlar arasında hayasızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Nur, 12-19).
Hz. imam Sâdık (a.s.) şöyle buyurdu: "Kim bir mü'minin bir fiilini kendi gözüyle gördüğü ya da kulağıyla kendisinden duyduğu şeyi söyler ve başkasına da naklederse Allah'ın bu ayette kendilerine ateş vaat ettiği kimselerden olur." (Usul-i Kâfi, Bâb-ı Gıybet ve Buht, c. 2, s. 226).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.