İnsan sadece Allah'a ibadet etmek ve yalnız O'nun emir ve yasaklarına riayet etmek için yaratıldı. Bu yüce gayeye ulaşmak için her türlü gayreti göstermeli ve hiçbir fedakârlıktan da geri durmamalıdır. İnsanın tek amacının "kulluk" olduğunu, diğer bütün işlerin buna ulaşmak için birer araç olduğunu bilmeli ve ona göre hayatını devam ettirmeli.Allah insanı sadece kendine kul olsun, halife olsun, insanlar arasında daha çok iyi amel etsin, eziyet ve cefalara sabretsin, Allah'ın davasına öncelik verip dünya işlerini ikinci plana atması için yarattı. Yine her an onu gördüğünü ve işittiğini bilsin ona göre hareket etsin, kendisine rızık olarak verilenden infak etsin ve Allah'ın kendisi adına kefil olduğu rızık için endişe taşımasın diye yarattı. En önemlisi ise sadece kendisini tanısın, O'nun dışındaki sevgileri O'na ulaşmak için birer vesile olduğunu kabul etsin ve bilsin diye dünya sahnesine gönderdi. Durum bu iken insan çoğu zaman amacını unutur ve araç olan şeyleri amaç haline getirir. Yaptığı ve yapacağı tüm işleri Allah için yapması, sevdiklerini Allah için sevmesi gerekirken; insan işlerini veya sevdiklerini "?Allah'ı sever gibi sevmeye başlar...". (Bakara, 165). Bu konuda bazen o kadar ileri gider ki, işlerini ve sevdiklerini Allah'a eş ve ortak koşmaya başlar. Tarihin bazı dönemlerinde insanlar sevdiklerine veya korktuklarına bizzat Allah gibi; yaratan, öldüren ve rızık veren gibi bağlanmış ve ona inanmıştır. Bazen de onun emirlerini emir, yasaklarını da yasak kabul etmiş, onun yaptığı ve yapacağı işler Allah'ın emir ve yasaklarına açıkça karşı olmasına rağmen; insanlığın zafiyeti gereği onlarda bir hikmet arama yolunu seçmiştir. Bu seçim üzülerek ifade edelim ki, bir dünya menfaati karşılığında yapılmıştır. Doğrunun bu olmadığını bilerek, doğru gibi kabul etmiş ve kendini kandırmıştır.Tâbi olduğu insana o kadar bağlanmış ki, onun her yaptığını doğru kabul etmiş ve her hareketinde bir hikmet arar olmuştur. Ondaki yanlışları, eksiklikleri ve aşırılıkları gördüğü halde dünya menfaati onları sorgulamaya müsaade etmemiştir. Kendi yanlışını düzeltmesi ve doğruyu bulması gerekirken aksine diğer insanların da o yanlışa sürüklenmesi için elinden gelen bütün gayreti sarf etmiştir.Hâlbuki insanların tâbi oldukları, peşinden gittikleri ve "Allah'ı sever gibi sevdikleri" o insanlar kıyamet gününde azabı görünce onlardan uzaklaşacak ve aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. O gün geldiğinde, "Uyanlar şöyle derler: "Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık." Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir." (Bakara, 167). Bu tecellinin gerçekleştiği gün artık ölüm öldürülmüş ve Tevbe kapıları çoktan kapanmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Aydın / diğer yazıları
- Gazi Mustafa Kemal farkı / 10.10.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023