Allah onlara 'Ehl-i Beyt' dedi
Ehl-i Beyt olarak Cenab-ı Hakk'ın hitabına mazhar olanlar, Resûlullah'ın kızı, damadı ve iki torunudur: "Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor"
14.12.2016 00:00:00
Kur'an-ı Kerim'in, akrabalık hakkına sahip olduklarını, açıkça vurguladığı kimseler Ehl-i Beyt'tir: "Akrabaya hakkını ver..." (İsra, 26).
Ve her Müslüman'ın ödemek mecburiyetinde olduğu, "akraba hakkını" ödemediği takdirde sorumluluğunu yerine getirmemiş olması ve beşte bir hakkın sahiplerinden olanlar; "Biliniz ki kâfirlerden ganimet olarak aldığımız herhangi bir şeyin muhakkak beşte biri Allah içindir. O da, Peygambere ve onun akrabalarına, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir." (Enfal, 41).
Ve yine kâfirlerin, memleketlerinden gönüllü olarak verdikleri mallarda hakları olanlar da onlardır: "Allah'ın, Peygamberine kâfir memleketler ahalisinden verdiği ganimet (veya vergi) Allah ve Peygamber için ona yakın olan akraba içindir."
Ayrıca "Ehl-i Beyt" olarak Cenab-ı Allah'ın hitabına mazhar olanlar da yine onlardır: "Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab, 33).
Bu ayet İbn-i Hacer'in Sevaik'in 11. babında irad ettiği ayetlerin üçüncüsüdür. İbn-i Hacer ayrıca müfessirlerin çoğunun İbn-i Abbas'a dayanarak, Âl-i Yasin'in manasını Âl-i Muhammed olarak tefsir ettiklerini nakletmektedir. İbn-i Hacer, Fahri Razi'nin de şunları zikrettiğini yazıyor:
Ehl-i Beyt, beş şeyde Peygamberin seviyesinde sayılmışlardır:
1- Selamda? Buyuruyor ki: "Selam sana ey Nebi" ve "Selam bizden Âl-i Yasin'e."
2- Teşehhüd'de? Kendisine ve onlara salavat getirmekte...
3) Taharette? Allah Teâlâ buyuruyor ki: "Ta-Ha" yani "Ey Tahir" ve "yutahhirakum tathira."
4- Sadakayı tahrim etmekte?
5- Sevgide? Buyuruyor ki: "Bana tâbi olun, Allah sizi sever" ve "De ki: Bu risalete karşılık sizden akrabalarımı sevmenizden başka hiçbir mükâfat istemiyorum."
Ve yüce Allah'ın, Kur'an-ı Kerim'de Âl-i Yasin diye selamladığı, "Selam olsun Yasin'e" buyurduğu ve üzerine salat ve selamı şu ayetle farz kıldığı insanlar yine onlardır:
"Allah ve melekleri, Peygambere salavat getirirler, ey iman edenler siz de ona salat ve selam edin." (Ahzab, 56).
Resûlullah'a sorarlar: "Ya Resûlallah! Sana selam okumayı biliyoruz fakat nasıl salavat getireceğiz, onu bilmiyoruz."
Şöyle buyuruyor: "Deyin ki: Allahümme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed."
Ehl-i Beyt'e salavat getirmek namazın bir parçasıdır. Onun için alimler, bu ayeti onların hakkında inen ayetlerden biri saydılar. Hatta İbn-i Hacer onların ayetlerinden olduğunu kabul ederek Savaik'inde yazmıştır. Buhari, Sahih'inin Kur'an tefsiri kitabı, Ahzab Suresi tefsirinde; Müslim, Salat kitabının, Peygambere salavat babında ve daha birçok muhaddis bu hadisi tahric etmiştir.
Allah'ın selamı onların üzerine olsun?
Ve her Müslüman'ın ödemek mecburiyetinde olduğu, "akraba hakkını" ödemediği takdirde sorumluluğunu yerine getirmemiş olması ve beşte bir hakkın sahiplerinden olanlar; "Biliniz ki kâfirlerden ganimet olarak aldığımız herhangi bir şeyin muhakkak beşte biri Allah içindir. O da, Peygambere ve onun akrabalarına, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir." (Enfal, 41).
Ve yine kâfirlerin, memleketlerinden gönüllü olarak verdikleri mallarda hakları olanlar da onlardır: "Allah'ın, Peygamberine kâfir memleketler ahalisinden verdiği ganimet (veya vergi) Allah ve Peygamber için ona yakın olan akraba içindir."
Ayrıca "Ehl-i Beyt" olarak Cenab-ı Allah'ın hitabına mazhar olanlar da yine onlardır: "Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab, 33).
Bu ayet İbn-i Hacer'in Sevaik'in 11. babında irad ettiği ayetlerin üçüncüsüdür. İbn-i Hacer ayrıca müfessirlerin çoğunun İbn-i Abbas'a dayanarak, Âl-i Yasin'in manasını Âl-i Muhammed olarak tefsir ettiklerini nakletmektedir. İbn-i Hacer, Fahri Razi'nin de şunları zikrettiğini yazıyor:
Ehl-i Beyt, beş şeyde Peygamberin seviyesinde sayılmışlardır:
1- Selamda? Buyuruyor ki: "Selam sana ey Nebi" ve "Selam bizden Âl-i Yasin'e."
2- Teşehhüd'de? Kendisine ve onlara salavat getirmekte...
3) Taharette? Allah Teâlâ buyuruyor ki: "Ta-Ha" yani "Ey Tahir" ve "yutahhirakum tathira."
4- Sadakayı tahrim etmekte?
5- Sevgide? Buyuruyor ki: "Bana tâbi olun, Allah sizi sever" ve "De ki: Bu risalete karşılık sizden akrabalarımı sevmenizden başka hiçbir mükâfat istemiyorum."
Ve yüce Allah'ın, Kur'an-ı Kerim'de Âl-i Yasin diye selamladığı, "Selam olsun Yasin'e" buyurduğu ve üzerine salat ve selamı şu ayetle farz kıldığı insanlar yine onlardır:
"Allah ve melekleri, Peygambere salavat getirirler, ey iman edenler siz de ona salat ve selam edin." (Ahzab, 56).
Resûlullah'a sorarlar: "Ya Resûlallah! Sana selam okumayı biliyoruz fakat nasıl salavat getireceğiz, onu bilmiyoruz."
Şöyle buyuruyor: "Deyin ki: Allahümme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed."
Ehl-i Beyt'e salavat getirmek namazın bir parçasıdır. Onun için alimler, bu ayeti onların hakkında inen ayetlerden biri saydılar. Hatta İbn-i Hacer onların ayetlerinden olduğunu kabul ederek Savaik'inde yazmıştır. Buhari, Sahih'inin Kur'an tefsiri kitabı, Ahzab Suresi tefsirinde; Müslim, Salat kitabının, Peygambere salavat babında ve daha birçok muhaddis bu hadisi tahric etmiştir.
Allah'ın selamı onların üzerine olsun?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.