Sözlüklerin 'hamaset' hakkında verdikleri tanım üç aşağı-beş yukarı şöyle:
"Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak için yapılan abartılı anlatım."
Kitleleri coşturmak için yoğun olarak kullanılan bu metot kültürümüze, dilimize ve hitabet sanatımıza ne zaman girmiştir, ne zamandan beri hayatımızla iç içedir?
Ne zamandan beridir bu metot, olaylar üzerine akl-ı selim ile düşünmeyi, salim kafa ile sağlıklı bir değerlendirme yapmayı engellemek için kullanılmaktadır?
Bu soruların cevabını araştırmak elbette çok çok önemlidir.
Bu sorulara doğru cevaplar bulabilirsek özellikle son yarım asrın şifrelerini de çözmüş oluruz.
Tartışmasız bir gerçek olarak şunun altını çizelim ki; uzun zamandan beridir hamaset aklın önünde dans edip durmaktadır.
Toplumları yönetenler, kitleleri yönlendirenler sıkıştıkları, çıkmaza girdikleri zaman ve zeminlerde sıkça bu metodu kullanmaktadırlar.
Yapılan bir yanlışı, atılan yanlış bir adımı, hatta o anda sarf edilen mutlak yanlış bir cümleyi kitleler, akıl ve mantık süzgecinden geçirip yanlışları fark etmeye başladığı andan itibaren hamaset devreye giriyor.
Haliyle, hamaset devreye girince akıl ve mantık bir adım geri çekiliyor ve hamasetin dansını kitlelerle beraber seyre dalıyor.
Bir toplumda, bir kültürde ve bir medeniyette hamaset aklın ve akletmenin önüne geçirilmiş, hatta onun dansını seyretmek mecburiyetinde bırakılmışsa o toplumda, o kültürde ve o medeniyette yanlışlardan oluşan kartopu yuvarlanmaya başlamış demektir.
O kartopunun ne kadar büyüyeceğini ve nerede duracağını artık kimse kestiremez.
Yanlışlar yumak yumak, yanlışlar dağlar gibi ve elbette dertler de demet demet olmaya başlamış demektir.
İslam coğrafyasının mevcut perişanlığını ve hassaten Anadolu coğrafyasının dramını, ıstırabını, Anadolu analarının sele dönüşen göz yaşlarını lütfen biraz da bu açıdan değerlendirelim.
Son yarım asır, hele hele son çeyrek asır bu topraklarda aklın ve mantığın hamasete yenik düşürüldüğü, aklın ve akletmenin geri plana atılıp hamasetin ısrarla parlatıldığı, ısrarla köpürtüldüğü talihsiz örneklerle doludur.
Yıllardan beridir kitleleri yatırıp kaldıran nutuklar kulaklarımızda ve o nutukların koskoca ülkeyi getirip bıraktığı uçurumun korkunçluğu da bütün çıplaklığı ile işte önümüzde.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025