İlk sayısından itibaren yazarları arasında bulunduğum, aylık ilim ve fikir dergisi İCMAL'in 1983 yılının Eylül ayında yayın hayatına başlamasıyla tanıdık Ahmet'i.
Ahmet Şimşek, daha bıyıkları yeni terlemiş bir genç, yüzünden asla eksik olmayan tebessümüyle gelen misafirlere çay ikram ederdi, yaşıtlarıyla ve daha küçük arkadaşlarıyla bazen derin sohbetlere dalar giderdi.
Derginin yazılarını tamamlardık ve Ahmet'e teslim ederdik, dizgiye götürmek, dizilen yazıları matbuat tabiriyle pikajcıya ve montajcıya ulaştırmak, montajı tamamlanan sayfaların filmlerini çektirip matbaaya teslim etmek onun her ay aksatmadan yaptığı işlerdi, bu aşamanın baş koordinatörü elbette Cevdet Öztürk idi.
Ahmet'e en çok sorduğumuz soruların başında; 'dergi ne zaman çıkıyor?' sorusuydu ve sürekli gülen çehresiyle cevap verirdi, 'abi, en geç hafta sonu dergi elimizde'.
Her ayın başında yeni sayısını elimize almamız yetmiyordu, çünkü bütün bir Anadolu İCMAL'in yeni sayısını dört gözle bekliyordu.
Her ay yeni sayıyı, sıcağı sıcağına matbaadan alıp, derginin temsilciliği olan bütün şehirlere otobüslerle, kamyonlarla göndermek de Ahmet Şimşek'in her ay yaptığı rutin işlerindendi.
Elbette ona yardım eden başka başka arkadaşlarımız da vardı, mesela, bir-kaç defa Topkapı'daki otobüs terminalinde, karlara bata-çıka dergi kolilerini, hareket halindeki otobüslere yetiştirmek için koşturduğumuzu hatırlıyorum.
Elinde liste, gönderdiği illeri işaretlerdi, hem çizer hem de söylenirdi; 'Erzurum tamam, Erzincan tamam, Bayburt, Gümüşhane tamam, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon tamam, hepsini aynı otobüse verdik'…
Bütün illerdeki temsilciliklerde görev yapan, dergi dağıtan arkadaşların İstanbul'daki ilk muhatapları Ahmet idi, son sayının hangi otobüse verildiğini, dergiyi taşıyan otobüsün saat kaçta hareket ettiği hep ondan sorarlardı.
Son yıllarda, özellikle BTP'nin kurulmasının ardından bizim Erzurum'a gitmemizden sonra Ahmet Şimşek'le pek görüşemedik, bazen salon programlarında ve mitinglerde selamlaştık, kucaklaştık ve hasret giderdik.
Merhum Ali Gedik Hoca, Ahmet'in demlediği çayı yudumlarken hep takılırdı;' benim birinci mesleğim kahvecilik, çaycılık ama Ahmet'in demlediği çayların tadını, lezzetini hiç yakalayamadım' derdi.
Vefat haberini duyunca, bir kez daha içim burkuldu, sarsıldım, sendeledim ve yarım asra yaklaşan dostluğumuz, arkadaşlığımız, kardeşliğimiz bir film şeridi gibi aktı gitti gözümün önünden.
Kardeşimize nice rahmetler, aile efradına, yakınlarına ve tüm dostlara baş sağlığı diliyorum.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025