Davutoğlu gerek dışişleri bakanlığı ve gerekse başbakanlığı döneminde Suriye ve Kuzey Irak'ta yaşanan gelişmelerin farkında olduklarını ve kendilerinden habersiz bu bölgede yaprak kımıldamayacağını, iddia ediyordu.
Arap Baharıyla bu topraklara huzur, saadet ve demokrasi geleceğini müjdeliyordu. Nasıl bir baharsa ortada ne yaprak kaldı, ne de ağaç. Bahar yağmurları yerine bomba yağıyor bu coğrafyada.
Herkes bu gerçeğin farkında ve herkes izlenen siyasetin, Türkiye'yi bu bataklığa sürüklediğinin de farkında. Ama itiraf edemiyorlar. Yanıldık, diyemiyorlar. Çünkü yanıldık, kelimesi bu bataklığı kurutamaz.
% 49 oy ile başbakanlık koltuğuna oturan ve 18 ay sonra bir gece ansızın istifa eden Ahmet Davutoğlu'dan çok uzun süre ses, seda çıkmadı.
Hatta Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi önemli isimlerle birlikte alternatif bir parti arayışı içinde olduklarını yandaş medya yazdı. Hatta yandaş kalemler bu isimlere demedik laf bırakmadılar. Ama yine gördük ki, bir gece ansızın Ahmet Davutoğlu, Erdoğan'ın yanında oturuyor. Tabi herkes bu tabloda hikmet aramaya başladı. Tabi herkes açtığı pencereden gördüğünü yazdı, söyledi.
Benim gördüğüm ise başta da dediğim gibi, 'Afrin harekâtı uzayınca ABD, ülkemize karşı terör örgütlerinin yanında yer alınca milletimiz; "Biz, Ortadoğu'da kimin ile birlikte olmalıydık? Biz, Esad ile niye düşman olduk? Bu operasyonlar ne kadar sürecek" gibi sorularla olayları ve dünü sorgulamaya başladı.
Tabi bu sorgulamalar neticesinde her şık AKP'ye çıkıyor. Ortada resmi olmasa da bir seçim atmosferi de var. Haliyle bugünkü AKP yönetimi zor durumda kalmamak için aynen büyükşehirlerde olduğu gibi Suriye konusunu da birilerine fatura etmesi lazım. Haliyle o kişi de dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu oldu.
Başka hesaplar var mı bilmem ama Davutoğlu bu faturayı kabullendi ve TRT World yayınında; "Suriye'yle ilgili hiçbir pişmanlığım yok. Her zaman olduğu gibi son 7 yıldaki Suriye politikamız dürüst, prensipli ve stratejik olmuştur" dedi.
Bu açıklama ile gerek siyaset üzerinden ve gerekse medya üzerinden yapılacak eleştirilerin odağı Ahmet Davutoğlu oldu. Bugünkü AKP yönetimi aklandı. Sizce?..
Kıbrıs efelenmesi ne kadar sahici?
Rum kesimi ve İsrail 2011'de Akdeniz'de doğalgaz aramaya başladı. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan "Bizim de yapacaklarımız var resti" çekti.
Rum yönetimi ve İsrail aramalarına devam ettiler. 2012 yılında Afrodit adı verilen ihtilaflı bölgede 100 milyar dolar değerinde doğalgaz yatakları buldular. Rumlar çıkarma karşılığı bu kaynağın % 30'nu İsrail'e vererek, anlaştı.
2016'da İsrail bu gazın Avrupa'ya taşınması için Yunanistan ve Rum Kesimi ile görüşmelere başladı. 2017'de ise İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması gündem oldu.
Diğer taraftan 2004'ten beri Ege'de işgal edilmiş adalar, bu adalarda konuşlandırılan Yunan birlikleri, bu adalarda Yunan bakanlarının şov yapması, bu adalardan denize haç atma törenleri, mangal partilerini vs. hep beraber izledik.
Daha birkaç ay önce Yunanistan'a yapılan ziyaret, Lozan'ın güncellenmesi filan sözleri de ortada. Bitmeyen Kıbrıs görüşmeleri ve AKP iktidarlarının toprak vermeye kadar giden duruşu da ortada.
Şimdi Sayın Erdoğan'ın; "Sanılmasın ki Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz arama ve Ege'deki kayalıklarla ilgili fırsatçı girişimler dikkatimizden kaçıyor. Kıbrıs'ta ve Ege'de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda buradan ikaz ediyoruz? Bizim için Afrin neyse Kıbrıs'taki, Ege'deki haklarımız da odur" açıklaması bana pek inandırıcı gelmiyor. Ya size?
Arap Baharıyla bu topraklara huzur, saadet ve demokrasi geleceğini müjdeliyordu. Nasıl bir baharsa ortada ne yaprak kaldı, ne de ağaç. Bahar yağmurları yerine bomba yağıyor bu coğrafyada.
Herkes bu gerçeğin farkında ve herkes izlenen siyasetin, Türkiye'yi bu bataklığa sürüklediğinin de farkında. Ama itiraf edemiyorlar. Yanıldık, diyemiyorlar. Çünkü yanıldık, kelimesi bu bataklığı kurutamaz.
% 49 oy ile başbakanlık koltuğuna oturan ve 18 ay sonra bir gece ansızın istifa eden Ahmet Davutoğlu'dan çok uzun süre ses, seda çıkmadı.
Hatta Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi önemli isimlerle birlikte alternatif bir parti arayışı içinde olduklarını yandaş medya yazdı. Hatta yandaş kalemler bu isimlere demedik laf bırakmadılar. Ama yine gördük ki, bir gece ansızın Ahmet Davutoğlu, Erdoğan'ın yanında oturuyor. Tabi herkes bu tabloda hikmet aramaya başladı. Tabi herkes açtığı pencereden gördüğünü yazdı, söyledi.
Benim gördüğüm ise başta da dediğim gibi, 'Afrin harekâtı uzayınca ABD, ülkemize karşı terör örgütlerinin yanında yer alınca milletimiz; "Biz, Ortadoğu'da kimin ile birlikte olmalıydık? Biz, Esad ile niye düşman olduk? Bu operasyonlar ne kadar sürecek" gibi sorularla olayları ve dünü sorgulamaya başladı.
Tabi bu sorgulamalar neticesinde her şık AKP'ye çıkıyor. Ortada resmi olmasa da bir seçim atmosferi de var. Haliyle bugünkü AKP yönetimi zor durumda kalmamak için aynen büyükşehirlerde olduğu gibi Suriye konusunu da birilerine fatura etmesi lazım. Haliyle o kişi de dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu oldu.
Başka hesaplar var mı bilmem ama Davutoğlu bu faturayı kabullendi ve TRT World yayınında; "Suriye'yle ilgili hiçbir pişmanlığım yok. Her zaman olduğu gibi son 7 yıldaki Suriye politikamız dürüst, prensipli ve stratejik olmuştur" dedi.
Bu açıklama ile gerek siyaset üzerinden ve gerekse medya üzerinden yapılacak eleştirilerin odağı Ahmet Davutoğlu oldu. Bugünkü AKP yönetimi aklandı. Sizce?..
Kıbrıs efelenmesi ne kadar sahici?
Rum kesimi ve İsrail 2011'de Akdeniz'de doğalgaz aramaya başladı. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan "Bizim de yapacaklarımız var resti" çekti.
Rum yönetimi ve İsrail aramalarına devam ettiler. 2012 yılında Afrodit adı verilen ihtilaflı bölgede 100 milyar dolar değerinde doğalgaz yatakları buldular. Rumlar çıkarma karşılığı bu kaynağın % 30'nu İsrail'e vererek, anlaştı.
2016'da İsrail bu gazın Avrupa'ya taşınması için Yunanistan ve Rum Kesimi ile görüşmelere başladı. 2017'de ise İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması gündem oldu.
Diğer taraftan 2004'ten beri Ege'de işgal edilmiş adalar, bu adalarda konuşlandırılan Yunan birlikleri, bu adalarda Yunan bakanlarının şov yapması, bu adalardan denize haç atma törenleri, mangal partilerini vs. hep beraber izledik.
Daha birkaç ay önce Yunanistan'a yapılan ziyaret, Lozan'ın güncellenmesi filan sözleri de ortada. Bitmeyen Kıbrıs görüşmeleri ve AKP iktidarlarının toprak vermeye kadar giden duruşu da ortada.
Şimdi Sayın Erdoğan'ın; "Sanılmasın ki Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz arama ve Ege'deki kayalıklarla ilgili fırsatçı girişimler dikkatimizden kaçıyor. Kıbrıs'ta ve Ege'de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda buradan ikaz ediyoruz? Bizim için Afrin neyse Kıbrıs'taki, Ege'deki haklarımız da odur" açıklaması bana pek inandırıcı gelmiyor. Ya size?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025