Peygamber Efendimiz (sav) verdiği sözde duran, yaptığı anlaşmaya bağlı kalan en kamil insandır. Bu hususta dostuna da, düşmanına da yalancı çokmamıştır. Dostuna verdiği bir sözde durup, onu yerine getirdiği gibi, düşmanlarıyla yaptığı anlaşmaya da sadık kalmış, her ne pahasına olursa olsun, aykırı hareket etmemiştir. Peygamberliğinden önce ticarî hususta bir dostuna verdiği sözü tutmak için üç gün beklediği meşhurdur. O adam unutup gelmediği halde, "Nasıl olsa artık gelmez" diyerek çekip gitmemiştir. Verdiği sözde durmanın en müstesna örneğini vermiştir. Peygamberimizin vefası aile içinde de açıkça yaşanıyordu. Hz. Âişe anlatıyor: "Yaşlı bir kadın Resulullahın ziyaretine gelmişti. Şöyle konuştular: - Sen kimsin?- Müzeyne'den Cüsame.- Sen Hasene misin? Nasılsın, ne haldesin, bizi görmeyeli ne yapıyorsun?- Anam babam size feda olsun, iyiyiz.Kadın çıkınca sordum: - Ya Resulallah, bu kadına çok alâka gösterdiniz, sebebi ne idi?- Hatice hayâtta iken bize gelir, giderdi. Yâ Âişe, ahde vefa imandandır.Peygamberimiz en sıkışık ve en zor şartlar altında bulunsa dahi, verilen sözde durmayı, hiçbir surette vefasızlık göstermemeyi tavsiye etmiştir. Abdullah bin Amr bin As anlatıyor: "Bir gün mescitte oturuyordum. Bazı fakir kimseler bir köşeye toplanmış sohbet ediyorlardı. Resulullah içeri girdi. Başka bir tarafa yönelmeden doğruca fakirlerin yanına gitti. Ve onlara, fakir muhacirlere zenginlerden önce Cenneti müjdeledi. Hepsinin de yüzü güldü. Ben de onlardan birisi olmadığım için üzüldüm." Peygamberimiz, kendisini, toplumun zayıf ve kimsesizlerinden üstün görme duygusuna kapılanları da uyarır; her tabakanın devamlı birbirlerine muhtaç olduklarını söylerdi. Sa'd bin Ebi Vakkas'ın kendisini fakirlerden üstün gördüğünü hissedince, onu şöyle ikaz etti: "Sizin elde ettiğiniz başarı ve bereket fakirlerin emeklerinin eseridir. Siz, varlığınızı bu fakir insanlara borçlusunuz." Peygamberimizin Mescidini temizleyen fakir, zenci bir kadın vardı. Bir gün Resulullah onu göremeyince nerede olduğunu sordu. Öldüğünü söylediler. Onun ölümüne kimse önem vermemişti. Resulullah, "Bana haber vermeniz gerekmez miydi?" dedi ve mezarına gitti, iki rekât namaz kıldı. Sonra şöyle dua etti: "Allah'ım, bu mezarın içini nurla doldur, benim kıldığım namaz sebebiyle nurlandır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.