"Ben sürünün sahibiyim, onun için sürümü istiyorum, Kâbe'ye sıra gelince O'nu da sahibi korur."
İşte bu tarihî sözün sahibi bir Abdülmuttalip aranıyor.
Önce olayı bir daha yazayım.
İnsanların bölük bölük Mekke'ye, Kâbe'yi ziyarete gittiğini ve o beldenin ekonomik yapısına katkı sağladığı gören Hıristiyan Yemen ahalisi (NATO'yu, İMF'yi, Dünya Bankası'nı değil tabii ki) bir durum değerlendirmesi yapar ve çözüm arar.
Uzun süren bir dizi toplantı sonrası şöyle bir radikal çözüm bulunur;
Yemen'in başkanti Sana'da büyük bir kilise yapalım ve insanları Kâbe'yi ziyaretten Sana'daki kiliseyi ziyarete yönlendirelim.
Çalışmalara hemen başlanılır ve planlandığı gibi büyük bir kilise inşa edilir.
Gaye ekonomik.
"Dinlerarası Diyalog" çalışmalarının o tarihlerde olmamasından mı, yoksa başka sebeplerden mi bilinmez, bir Mekke'li Sana'ya varır ve kilisenin içine pisler, hızını alamaz pisliklerini duvarlara da sıvazlar.
Durumu öğrenen Sana ahalisi kumandan Bush'a pardon Ebrehe'ye bir rapor sunup olayı anlatır.
Terör karşısında son derece duyarlı olan BUSH, pardon Ebrehe hemen NATO'ya, pardon yetkililere en güçlüsünden bir ordu hazırlaması talimatını verir.
Gaye terörü önlemek.
Orduda en modern silahlardan hepsi var, -B52, F14, Z44, C53... ağır bombardıman uçakları başta olma üzere ne istersen yok, ama- o zamanın en güçlü tankı olan filler var.
Çevreye saygılı, doğanın dengesine ve yengesine bir zarar vermeyen, sessiz sedasız.
Yola çıkar ordu. Yol boyunca önüne ne çıkarsa, yakıp yıkar Ebrehe'nin ordusu. Tabii ki gaye terörü error/arıza yapmak.
Mekke'ye yaklaştıkları sırada Hz. Peygamber'in dedesi Abdulmuttalip'in sürülerini de gasp ederler. Gaye aynı, terörün kökünü kazıyıp dazlak yapmak.
Durum Abdulmuttalip'e haber verilir.
Ebrehe'den, gasp edilen sürüsünü ister. Ebrehe güler ve;
"Ben de sandım Kâbe'yi yıkmamamı isteyecektin, oysa sen sürünün derdine düştün."
Abdülmuttalip'in cevabı peygamber soyuna yakışacak düzeydedir:
"Ben sürümün sahibiyim, sürümü istiyorum, Kâbe'ye sıra gelince, O'nu da sahibi korur."
Rivayete göre Hz. Peygamberin (as) teşrifinden kısa bir süre önce meydana gelen bu fil vakasını bakın Kur'an nasıl haber veriyor:
"Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?
2. Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
3. Onların üstüne sürü sürü kuşlar gönderdi.
4. O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
5. Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi."
Bütün bunları, içinde 24 sahabenin, yüzlerce Allah dostunun, binlerce ağzı dualının ve onlarca Osmanlı padişahının yattığı, Hz. Peygamber'in, Bizans'tan fethedilip alınmasına "ne güzel ordu ve ne güzel asker" methiyelerini dizdiği, bu ölçülerden yola çıkınca "sevilmesi imandan olan" İstanbul, bu hafta, dünyayı kana bulayan, masumları katleden, kadınların ırzına geçen, mabetleri yakan-yıkan, ülkeleri işgal eden ve bütün bunları yalan gerekçelerle yapan bir anlayışa ev sahibi yapacak diye yazdım.
Bütün bunlara rağmen; İmam-Hatipli bir Başbakan, Hacıefendinin oğlu pekmezcizade bir dışişleri Bakanı, çoğu "şakirt" bir kabine, dindar kesim tarafından seçilip oluşturulmuş bir meclis...ne yapsın ebabil kuşları diyorsanız o zaman bu yazıyı okumayın.
BasındanBaşbakan: En büyük tehlike terör. (Medya)
Bush'un İngilizce söylediği cümlenin Türkçe'ye çevrilmişi. Irak savaşından önce de sayın Başbakan: Komşuda yangın var, bu yangına seyirci kalamayız, yoksa bizi de yakar demişti. O konuşmayı da ABD'de bulunan aile fertlerini ziyaretten dönünce yapmıştı.
İşte bu tarihî sözün sahibi bir Abdülmuttalip aranıyor.
Önce olayı bir daha yazayım.
İnsanların bölük bölük Mekke'ye, Kâbe'yi ziyarete gittiğini ve o beldenin ekonomik yapısına katkı sağladığı gören Hıristiyan Yemen ahalisi (NATO'yu, İMF'yi, Dünya Bankası'nı değil tabii ki) bir durum değerlendirmesi yapar ve çözüm arar.
Uzun süren bir dizi toplantı sonrası şöyle bir radikal çözüm bulunur;
Yemen'in başkanti Sana'da büyük bir kilise yapalım ve insanları Kâbe'yi ziyaretten Sana'daki kiliseyi ziyarete yönlendirelim.
Çalışmalara hemen başlanılır ve planlandığı gibi büyük bir kilise inşa edilir.
Gaye ekonomik.
"Dinlerarası Diyalog" çalışmalarının o tarihlerde olmamasından mı, yoksa başka sebeplerden mi bilinmez, bir Mekke'li Sana'ya varır ve kilisenin içine pisler, hızını alamaz pisliklerini duvarlara da sıvazlar.
Durumu öğrenen Sana ahalisi kumandan Bush'a pardon Ebrehe'ye bir rapor sunup olayı anlatır.
Terör karşısında son derece duyarlı olan BUSH, pardon Ebrehe hemen NATO'ya, pardon yetkililere en güçlüsünden bir ordu hazırlaması talimatını verir.
Gaye terörü önlemek.
Orduda en modern silahlardan hepsi var, -B52, F14, Z44, C53... ağır bombardıman uçakları başta olma üzere ne istersen yok, ama- o zamanın en güçlü tankı olan filler var.
Çevreye saygılı, doğanın dengesine ve yengesine bir zarar vermeyen, sessiz sedasız.
Yola çıkar ordu. Yol boyunca önüne ne çıkarsa, yakıp yıkar Ebrehe'nin ordusu. Tabii ki gaye terörü error/arıza yapmak.
Mekke'ye yaklaştıkları sırada Hz. Peygamber'in dedesi Abdulmuttalip'in sürülerini de gasp ederler. Gaye aynı, terörün kökünü kazıyıp dazlak yapmak.
Durum Abdulmuttalip'e haber verilir.
Ebrehe'den, gasp edilen sürüsünü ister. Ebrehe güler ve;
"Ben de sandım Kâbe'yi yıkmamamı isteyecektin, oysa sen sürünün derdine düştün."
Abdülmuttalip'in cevabı peygamber soyuna yakışacak düzeydedir:
"Ben sürümün sahibiyim, sürümü istiyorum, Kâbe'ye sıra gelince, O'nu da sahibi korur."
Rivayete göre Hz. Peygamberin (as) teşrifinden kısa bir süre önce meydana gelen bu fil vakasını bakın Kur'an nasıl haber veriyor:
"Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?
2. Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
3. Onların üstüne sürü sürü kuşlar gönderdi.
4. O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
5. Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi."
Bütün bunları, içinde 24 sahabenin, yüzlerce Allah dostunun, binlerce ağzı dualının ve onlarca Osmanlı padişahının yattığı, Hz. Peygamber'in, Bizans'tan fethedilip alınmasına "ne güzel ordu ve ne güzel asker" methiyelerini dizdiği, bu ölçülerden yola çıkınca "sevilmesi imandan olan" İstanbul, bu hafta, dünyayı kana bulayan, masumları katleden, kadınların ırzına geçen, mabetleri yakan-yıkan, ülkeleri işgal eden ve bütün bunları yalan gerekçelerle yapan bir anlayışa ev sahibi yapacak diye yazdım.
Bütün bunlara rağmen; İmam-Hatipli bir Başbakan, Hacıefendinin oğlu pekmezcizade bir dışişleri Bakanı, çoğu "şakirt" bir kabine, dindar kesim tarafından seçilip oluşturulmuş bir meclis...ne yapsın ebabil kuşları diyorsanız o zaman bu yazıyı okumayın.
BasındanBaşbakan: En büyük tehlike terör. (Medya)
Bush'un İngilizce söylediği cümlenin Türkçe'ye çevrilmişi. Irak savaşından önce de sayın Başbakan: Komşuda yangın var, bu yangına seyirci kalamayız, yoksa bizi de yakar demişti. O konuşmayı da ABD'de bulunan aile fertlerini ziyaretten dönünce yapmıştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024