Ağca'nın tahliyesini bekleyenlereni Türk Bayrağı taşımaları da tenkitlere sebeb oldu. Bilhassa Altan Öymen bu noktaya dikkat çekti. Aslında, bayrak konusunda son zamanlarda ölçünün kaçırıldığına milletçe şahit olduk. Neredeyse uyuşturucudan ölenlerin tabutlarını da bayrağa saracağız. Halbuki bayrak asmak kanunla tâyin edilmiş hallerde olabilir. Ne var ki Ağca'nın bayrakla karşılanmasını hoş görmeyenler de ayrı bir ölçüsüzlüğün kahramanıdırlar. Nitekim Ağca'nın tahliyesi etrafında kopartılan fırtına, bu ölçüsüzlüğün en bariz ve canhıraş delilidir. Bütün basın, Ağca'nın Af Kanunu'ndan istifade etmemesi için âdeta seferber oldu.. Halbuki daha önce toplumu sarsan olayların faillerinin affedilmesi için savaşmışlardı bunların çoğu. Başka misali aramayın, 35 bin insanımızın kanına girmiş Öcalan'a Sayın Başkan ve Aman idam edilmesin, idam çok ilkel bir cezadır diyenler ellerinden gelse Ağca'yı idam ettirecekler. Biraz geriye giderseniz 27 Mayıs'ta seçilmiş bir başbakan ile iki bakanı asıldılar diye göbek atanlardır bunlar.Neden bu feryat? ŞİMDİ ne istiyorlar. Neden bu feryat ve telaş? Niçin?Bir insan öldürdüğü için mi? Hayır! Kendilerinden saydıkları bir insanı öldürdüğünü kabul ettikleri için. İşte adaletle zulmü birbirinden ayıran çizgi budur. Bizim ülkemizde bu çizginin kimse umurunda değil. Başta basınımız; herkes âdeta bir kan davası peşinde.Aslında adaletin gözünde Abdi İpekçi'nin hayatıyla, her hangi başka bir insanın hayatı arasında ne fark var? Hiç! Herkes, ülkemizin tanınmış bir gazetecisini nasıl öldürür diye söze başlıyor, kimse memleketin en tanınmamış bir gazetecisini de öldürmemelidir, öldürürse aynı reaksiyonla karşılaşmalıdır. O zaman bunun örneğini de en önce basın vermelidir. Van Üniversitesi Rektörü'ne yapılan yersiz muamele için de yazdığım yazıda YÖK için, her türlü adaletsizliğe karşı çıkınız, sadece kendinize mensup olanların uğradığına değil demiştim. Çünkü adaletin garantisi budur. Kendine âdil olmak yetmez. Sadece kendine âdil olmak adaletsizliktir.Kaldı ki basınımız âdeta medyatik bir oligarşi kurmuştur. Abdi İpekçi'nin öldürülmesi elbette bir cinayettir ama kaç tane sokağa, parka, okula Abdi İpekçi adı verilmiştir? Bir cinayete kurban gittiği için bu kadar iltifat ne büyük ölçüsüzlük? İpekçi'nin bir kitabı, bir özellikli büyük tarafı var mıydı? Hayır! Fikirlerini ılımlı görünerek vermekten başka marifeti yoktu. Bir fikir adamı da değildi. Bir Ahmet Emin Yalman ayarında donanıma da malik değildi.Çifte standartlı basınÜSTELİK bizim basınımız, bu adaletsizliğinde bile ayrıca adaletsizdir. Yâni başka basın mensuplarının cinayete kurban gitmesi karşısında suskunluğa bürünür. Nitekim, İlhan Darendelioğlu, İsmail Gerçeksöz ve solcu olmayan mensuplarının cinayete kurban gitmesini normal karşılar. Çünkü basınımız çoktan AB'ye girmiş, çifte standart sahibi olmuştur. Ağca elbette bayrakla karşılanmamalı idi. Ama bazı şeyleri ayrıntılamak ve şunu da tesbit etmek adalet olur ki Ağca, bu kadar yanlışları içinde, Türk Bayrağı'na Abdi İpekçi'den çok daha saygılı bir sima vermişti. Basını bilenler bilir. Bayrağı oraya getirenlerin tek mazeretleri de bu olabilir.Ergun Göze/ Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.