‘Âgâh olun, o et parçası kalptir’
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Âdemoğlunun cesedinde bir et parçası var ki, o iyilik bulduğu zaman, bütün vücut iyiliğe erer. O fesada varınca da, bütün vücut fesat olur; agâh olunuz, o et parçası kalptir"
13.07.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri, kalbin halleriyle ilgili olarak buyurdu ki:
Kalp halleri, insanın maddî ve manevî hayat bulmasına sebep olduğu gibi, yıkımına da sebep olur. Bundandır ki, insanı maddî ve manevi yıkan haller bu bölümde anlatılacaktır.
Kalbin önemi Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifinden anlaşılır.
"Âdemoğlunun cesedinde bir et parçası var ki, o iyilik bulduğu zaman, bütün vücut iyiliğe erer. O fesada varınca da, bütün vücut fesat olur; agâh olunuz, o et parçası kalptir."
Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, insan varlığında esas olan kalptir. O, ceset âleminde kendisine itaat olunan bir şahtır. Diğer duygular onun emrinde yaşar.
Bu bölümde biz; kalbin, ruhun, nefsin ve aklın ne gibi haller ve manalar taşıdığını anlatmaya çalışacağız.
Başta kalbi ele alıyoruz...
Kalp lâfzı iki mana taşımaktadır. Birincisi, sol canibde meme altına yerleştirilen, malûm şekilli et parçasıdır, iç boşluğunda siyah bir kan vardır. Ruhun kaynağı orasıdır. Zikrettiğimiz bu kalp, yaşayan insanlarda, hayvanlarda hatta ölülerde dahi mevcuttur.
İkinci manaya gelince; ruhanî ve Rabbani bir letafet/incelik olarak anlatabiliriz. Bu et parçası o ilâhî incelikle birleşmektedir. Allah Teâlâ'nın zatını, sıfatını bilmeye kabiliyet taşıyan o inceliktir.
O ilâhî incelikle idrak edilen ve bilinen şeye; hayâl, vehim giremez. Çünkü insanlığın gerçek yüzü odur ve Allah Teâlâ zatına onu muhatap kılmaktadır.
Anlatmak istediğimiz manaya şu ayet-i kerime işaret eder: "Kalbi olan için bunda muhakkak ayıktırıcı zikirler var." (Kaf, 37). Bu ayet-i kerimeden murad, malûm şekilli kalp olamaz. Çünkü o, hayvanlarda da var. Hâlbuki onlar Hakk'ın muhatabı değil...
Bu durumu anladıktan sonra, şunu kat'i olarak bil; malûm şekilli kalbin bu ilâhî incelikle olan ilgisi çok derinlere gider. Açıklamakla anlaşılması kabil değildir. Müşahede ve o ilâhî incelikten hâsıl olan gözle derinliğine erilebilir.
Anlatılması kabil olan şu ki; kalp bir padişahtır. Onun kendisine göre evi ve ülkesi vardır. O ilâhî inceliğin bu kalbe gelişini bir araz olarak kabul edemeyiz; öyle olsaydı şu ayet-i kerimenin manası hiç olurdu: "Şüphesiz O, kulla kalbi arasında zatî varlığı ile tecelli eder." (Enfal, 24).
Ruh da kalp gibi iki mana taşır.
Birincisi, tabiî ruh... Bu ince, dıştan sezilmeyen bir duman gibidir. Kaynağı kalp boşluğunda bulunan kara kandır. Bu kanın bulunduğu kalbin tarifi, yukarıda geçti.
Bu kandan gelen hayat, damar yolu ile cana dağılır. Bunun misali, evde yanan bir lambanın etrafı aydınlatmasıdır. Anlatmak istediğimiz bu ruh hali doktorların anlatmak istediği ruhtur.
İkinci manaya gelince, o da kalpte olduğu gibi ilâhî ve Rabbanî bir inceliktir ki, buna kalbin gerçek yüzü derler. Gerek ruh, gerekse kalp, gerçek üzerine yeknesak devam etmektedir. "Sana ruhtan soracaklar, onlara, ruh Rabbimin işlerinden bir iştir, de" (İsra, 85) ayet-i kerimesi bu manaya gelir.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den…)
Kalp halleri, insanın maddî ve manevî hayat bulmasına sebep olduğu gibi, yıkımına da sebep olur. Bundandır ki, insanı maddî ve manevi yıkan haller bu bölümde anlatılacaktır.
Kalbin önemi Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifinden anlaşılır.
"Âdemoğlunun cesedinde bir et parçası var ki, o iyilik bulduğu zaman, bütün vücut iyiliğe erer. O fesada varınca da, bütün vücut fesat olur; agâh olunuz, o et parçası kalptir."
Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, insan varlığında esas olan kalptir. O, ceset âleminde kendisine itaat olunan bir şahtır. Diğer duygular onun emrinde yaşar.
Bu bölümde biz; kalbin, ruhun, nefsin ve aklın ne gibi haller ve manalar taşıdığını anlatmaya çalışacağız.
Başta kalbi ele alıyoruz...
Kalp lâfzı iki mana taşımaktadır. Birincisi, sol canibde meme altına yerleştirilen, malûm şekilli et parçasıdır, iç boşluğunda siyah bir kan vardır. Ruhun kaynağı orasıdır. Zikrettiğimiz bu kalp, yaşayan insanlarda, hayvanlarda hatta ölülerde dahi mevcuttur.
İkinci manaya gelince; ruhanî ve Rabbani bir letafet/incelik olarak anlatabiliriz. Bu et parçası o ilâhî incelikle birleşmektedir. Allah Teâlâ'nın zatını, sıfatını bilmeye kabiliyet taşıyan o inceliktir.
O ilâhî incelikle idrak edilen ve bilinen şeye; hayâl, vehim giremez. Çünkü insanlığın gerçek yüzü odur ve Allah Teâlâ zatına onu muhatap kılmaktadır.
Anlatmak istediğimiz manaya şu ayet-i kerime işaret eder: "Kalbi olan için bunda muhakkak ayıktırıcı zikirler var." (Kaf, 37). Bu ayet-i kerimeden murad, malûm şekilli kalp olamaz. Çünkü o, hayvanlarda da var. Hâlbuki onlar Hakk'ın muhatabı değil...
Bu durumu anladıktan sonra, şunu kat'i olarak bil; malûm şekilli kalbin bu ilâhî incelikle olan ilgisi çok derinlere gider. Açıklamakla anlaşılması kabil değildir. Müşahede ve o ilâhî incelikten hâsıl olan gözle derinliğine erilebilir.
Anlatılması kabil olan şu ki; kalp bir padişahtır. Onun kendisine göre evi ve ülkesi vardır. O ilâhî inceliğin bu kalbe gelişini bir araz olarak kabul edemeyiz; öyle olsaydı şu ayet-i kerimenin manası hiç olurdu: "Şüphesiz O, kulla kalbi arasında zatî varlığı ile tecelli eder." (Enfal, 24).
Ruh da kalp gibi iki mana taşır.
Birincisi, tabiî ruh... Bu ince, dıştan sezilmeyen bir duman gibidir. Kaynağı kalp boşluğunda bulunan kara kandır. Bu kanın bulunduğu kalbin tarifi, yukarıda geçti.
Bu kandan gelen hayat, damar yolu ile cana dağılır. Bunun misali, evde yanan bir lambanın etrafı aydınlatmasıdır. Anlatmak istediğimiz bu ruh hali doktorların anlatmak istediği ruhtur.
İkinci manaya gelince, o da kalpte olduğu gibi ilâhî ve Rabbanî bir inceliktir ki, buna kalbin gerçek yüzü derler. Gerek ruh, gerekse kalp, gerçek üzerine yeknesak devam etmektedir. "Sana ruhtan soracaklar, onlara, ruh Rabbimin işlerinden bir iştir, de" (İsra, 85) ayet-i kerimesi bu manaya gelir.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.