Almanya'nın Bonn kentinde 2001 yılının Aralık ayında gerçekleştirilen ilk Petersberg Konferansı'nda alınan kararların tamamen uygulanamaması, Afganistan'ın modern ve istikrarlı bir devlet olması yönündeki umutları zayıflattı.
Afganistan'ın almak zorunda olduğu mesafenin, BM ve ülkenin yeniden yapılanmasına destek vermeyi taahhüt eden devletlerin sandığından çok daha uzun olduğu ifade ediliyor. Geçtiğimiz yıl, Afganistan'a 2 milyar dolarlık yardım yapılması kararlaştırılmasına rağmen, bu paranın şimdiye kadar ancak 90 milyon doları ulaştı. Bunun üzerine Kabil yönetimi de birçok kalkınma projesini ertelemek zorunda kaldı. Bir başka sorunun de merkezi hükümetin sadece Kabil'de sözünü geçirip, ülkeyi felakete sürükleyen aşiret reisleriyle anlaşmadan diğer bölgelere müdahalede bulunamaması olduğu bildiriliyor. Bu düzenin Hamid Karzai tarafından değiştirilmesinin devrim anlamına geleceği, ancak Karzai'nin bunu başaramayacağı savunuluyor. Buna sebep olarak da başkanı olduğu hükümetinin, başta Kuzey İttifakı olmak üzere çeşitli halk grupları ile nüfuzunun azalmasına hiçbir zaman göz yummayacak olan etnik çıkar gruplarının temsilcilerinden meydana gelmesi gösteriliyor. Taliban sempatizanlığının da sona ermiş olmaması bir diğer neden. ABD'nin El Kaide ile mücadelesi sonuçsuz kaldığı ve hayat standardı yükselmediği sürece, Taliban rejimini savunan demagogların halkı kandırmaya devam edeceği öngörülüyor. Bu gelişmelerin önlenmesinin, Afganistan'a yardım etmeyi arzulayan bütün devlet ve kuruluşların bu ülkeyi modern ve laik bir devlete dönüştürme hayalinden vazgeçmelerine bağlı olduğu ileri sürülüyor. Din ve törelerin kökler saldığı Afganistan'da batılı hayat tarzını benimseyen burjuva kesim nüfusun çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Karzai'nin anlaşma yoluna gitmesi ve Harat'ta Taliban yasalarının kısmen yeniden yürürlüğe girmesi ve devletin adının 'Afganistan İslam Cumhuriyeti' olması da buna bağlanıyor.
Afganistan'ın almak zorunda olduğu mesafenin, BM ve ülkenin yeniden yapılanmasına destek vermeyi taahhüt eden devletlerin sandığından çok daha uzun olduğu ifade ediliyor. Geçtiğimiz yıl, Afganistan'a 2 milyar dolarlık yardım yapılması kararlaştırılmasına rağmen, bu paranın şimdiye kadar ancak 90 milyon doları ulaştı. Bunun üzerine Kabil yönetimi de birçok kalkınma projesini ertelemek zorunda kaldı. Bir başka sorunun de merkezi hükümetin sadece Kabil'de sözünü geçirip, ülkeyi felakete sürükleyen aşiret reisleriyle anlaşmadan diğer bölgelere müdahalede bulunamaması olduğu bildiriliyor. Bu düzenin Hamid Karzai tarafından değiştirilmesinin devrim anlamına geleceği, ancak Karzai'nin bunu başaramayacağı savunuluyor. Buna sebep olarak da başkanı olduğu hükümetinin, başta Kuzey İttifakı olmak üzere çeşitli halk grupları ile nüfuzunun azalmasına hiçbir zaman göz yummayacak olan etnik çıkar gruplarının temsilcilerinden meydana gelmesi gösteriliyor. Taliban sempatizanlığının da sona ermiş olmaması bir diğer neden. ABD'nin El Kaide ile mücadelesi sonuçsuz kaldığı ve hayat standardı yükselmediği sürece, Taliban rejimini savunan demagogların halkı kandırmaya devam edeceği öngörülüyor. Bu gelişmelerin önlenmesinin, Afganistan'a yardım etmeyi arzulayan bütün devlet ve kuruluşların bu ülkeyi modern ve laik bir devlete dönüştürme hayalinden vazgeçmelerine bağlı olduğu ileri sürülüyor. Din ve törelerin kökler saldığı Afganistan'da batılı hayat tarzını benimseyen burjuva kesim nüfusun çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Karzai'nin anlaşma yoluna gitmesi ve Harat'ta Taliban yasalarının kısmen yeniden yürürlüğe girmesi ve devletin adının 'Afganistan İslam Cumhuriyeti' olması da buna bağlanıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.