Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ısrarla emeklilere ve asgari ücretlere zam yapmaktan çekiniyor.
Mehmet Şimşek'e göre asgari ücrete ve emeklilere zam yapılması halinde ekonomideki bütün dengeler alt üst olacak, enflasyon çığırından çıkacak ve ücret-fiyat sarmalı denen ahtapot boynumuzu sıkarak bizi nefessiz bırakacak.
Fakat aynı hükümet, Kur Koruma Mevduat Sistemi ile 900 milyar TL'ye yakın parayı bir çırpıda fakirden alıp zengine aktardı.
Kur Korumalı Faiz Sistemi enflasyonu azdırmıyor mu? Ekonomiyi daraltmıyor mu?
Hükümetin ekonomideki en büyük yanılgısı sıkı para politikası ile paranın piyasadan çekilmesi sayesinde işlerin düzeleceğini zannetmesidir.
Bu amaçla emekliye, memura, işçiye ve sabit gelirliye zam yapmayarak enflasyon canavarını dizginleyeceğini zannediyor.
Hâlbuki gelir dağılımı adil bir şekilde dağılmadan kesinlikle ekonomide hiçbir dengenin oturması mümkün değildir.
Uygulanan sıkı para politikası sonucu uygulanan çok yüksek faiz nedeniyle düşük gelirli kesimlerden yüksek gelirli kesimlere doğru devamlı bir para transferi söz konusu olmaktadır.
Mevzu bahis bu para transferinin en büyük tahribatı tüketim kabiliyetini yitiren milyonların artık çarşıya pazara çıkamaz hale gelmesidir.
Faizin yol açtığı gelir dağılımındaki uçurum sıkı para politikasıyla daha da katmerlenerek bir kördüğüme dönüşmektedir.
Diğer taraftan aldığı maaş ancak ilk 10 gününe yeten sabit gelirli, kredi kartına ve kredilere başvurmaktadır.
İşin sonunda her ay gelirinin ortalama %10'undan fazlasını faize yatırmak zorunda kalan sabit gelirlinin harcayabildiği gelir de azalmaktadır.
Yılda 12 maaş alan bir sabit gelirli böylece sadece 10 veya 11 maaşını harcayabilmektedir.
Yıl içerisinde aldığı 12 aylık maaşının en az 2 tanesini faize yatırmakla harcayabildiği gelir azalmakta ve böylece piyasada kıt olan nakit girdisi bu sayede daha da azalmaktadır.
Bunun sonucunda zincirleme reaksiyon şeklinde üretici ile toptancı ile ve çevresinde oluşan ekonomik paydaşlarla büyük bir kriz herkesin kapısını çalıyor.
Gelir dağılımı adaletsizliğini bir türlü çözemeyen kapitalist sistem faiz kanalını çok fazla önemseyerek ve ekonominin merkezine oturtarak aslında ekonominin canına okuyor.
Ama olsun toplumun sadece %5'ini oluşturan krem krema tabakası yaşasın diyorsanız sorun yok. Ama gelir dağılımının bozulması ekonomide hiç de azımsanmayacak çok ciddi problemleri bir kanser gibi önümüze seriyor.
Tüketim kabiliyetini yitiren milyonlar adeta ölü hücreler gibi ekonomiye can vermek bir tarafa kanserin bütün organlara yayılmasını sağlıyor.
Nasıl ki bir vücutta dolaşım sisteminin iflası hayatın sona ermesi anlamına geliyorsa ekonomide de dolaşım sistemine eşdeğer olan paranın piyasada dolaşımının tıkanması da ekonomide büyük buhranların ve iflasların temel sebebidir.
Eğer vücutta kan sadece bir organda yoğunlaşıp kılcal damarlar vasıtasıyla diğer organlara ulaşmıyorsa hayatiyeti sürdürmek de mümkün olmuyor.
Aynı şekilde paranın belli ellerde tekelleşip en ücra köşelere kadar akması önleniyorsa vücuttaki krizler gibi ekonomiyi de çıkmaza sokacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde tarif ettiği tüketim yanlı model işte bu krizleri önlemek için tasarlanmış mükemmel bir modeldir.
Prof. Dr. Haydar Baş'a göre paranın belli ellerde tekelleşmemesi ve kılcal damarlar mesabesinde bulunan nihai tüketicinin elinde olması gerekir.
Paranın tüketim kabiliyetini yitiren tüketiciye ulaşması ve tüketicinin bununla beraber ihtiyaçlarını karşılaması ekonominin ayağa kalkmasının ilk işaretidir.
Eğer bir ekonomide tüketici katlediliyorsa, ücret-fiyat sarmalı gibi saçmalıklarla sözüm ona teoriler üretiliyorsa ve parasız bırakılıyorsa bu ekonominin ayağa kalkma ihtimali yüzde sıfır bile değildir.
Bu yüzden Prof. Dr. Haydar Baş, toplumun en dezavantajlı grupları olan emekli, ev kadını, öğrenci, işçi, sabit gelirli, memur ve ekonomik sıkıntı içerisinde olan esnafın finansal problemlerini çözmekle işe başladı.
Ekonomi modelini anlatırken cafcaflı ifadeler kullanmak yerine şunu söyledi:
"Ben vatandaşımın karnını doyuracağım.
Sırtını giydireceğim.
Ev sahibi yapacağım.
Eğitim meselesini halledeceğim.
Sağlık hizmetlerini bedava yapacağım.
Bütün iktisadi faaliyetleri bir kuruş dahi borç almadan senyoraj karşılığı basacağım Milli Para'yla gerçekleştireceğim."
Bu cümle ekonominin tamamını kuşatan, amacını ortaya koyan ve problemleri çözen devasa bir cümledir.
Milli Ekonomi Modeli'nin ruhu, kalbi ve her şeydir.
Lütfen artık bir yıl değil, iki yıl değil, 10 yıl değil yüzyıllardır bizi aldatan ve faizi ekonominin gerçeğiymiş gibi gösteren batılı madrabazları bir kenara koyalım da Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamayı kendisine siyasi hedef seçmiş olan BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'a kulak verelim.
Aksi takdirde yüz yıllarımız ve nesillerimiz batıdan esen yalan rüzgârları ile savrulup yok olacak.
- Trikopis'in kahvesi / 03.09.2024
- Milli Mücadele'de fetva savaşları / 01.09.2024
- İran ve ABD kontrollü gerilim politikası güdüyor -2- / 19.08.2024
- İran ve ABD kontrollü gerilim politikası güdüyor -1- / 18.08.2024
- Nihai hedef Türkiye'dir -2- / 05.08.2024
- Nihai hedef Türkiye'dir -1- / 03.08.2024
- Kıbrıs vatandır / 28.07.2024
- Kerbela'da hak, batılla mücadele etmiştir / 22.07.2024
- Kerbela'da hak batılla mücadele etmiştir / 21.07.2024