Meclis'teki 2006 Bütçe görüşmeleri sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Lideri Deniz Baykal arasında fındık kabuğunu doldurmayan ve ne millete ne de memlekete faydası olmayan tartışmalar yaşanıyor. Fındık kabuğunu doldurmuyor, çünkü tartışılan konular yapay, milletin gerçeklerinden uzak ve popülizm kokuyor. Milletimize faydası yok, çünkü Başbakan Erdoğan milletin dertlerine ve ülkenin gerçek gündemine bir hayli uzak; kendi cam fanusunda tıpkı kendisi gibi gelişip değiştirmek suretiyle büyüttüğü tozpembe Türkiye'nin tozpembe başbakanlığını yapıyor. Başbakan bu tozpembe ülkesinde vatandaşlarını günde bir simit bir çayla beslemenin ve bu harcamaların ardından 30 YTL'lik bir tasarruf sağlatmanın haklı(!) gururunu ve dayanılmaz lezzetini yaşıyor! Bırakın yaşasın! Sakın dokunmayın!Deniz Baykal'a gelince; tek kelimeyle özetlersek, muhalefet adına ortaya koyduğu hiçbir şey yok. Pardon var; açılan onbinlerce kilise ev ve Hıristiyanlaştırılan onbinlerce gencimize gözlerini kapayarak, açılan camileri saymak, Kur'an kurslarından şikayet etmek ve imamların aldıkları paranın hesabını sormak!Muhalefetin ve muktedir bir iktidarın olmadığı Meclis'te bütçe tartışmaları da, takdir edersiniz ki anlamsızlaşıyor. Ancak bütçe görüşmelerinde Başbakan Erdoğan ile Deniz Baykal'ın tartıştıkları bir konu yaralarımın deşilmesine ve birkaç aydır yazmak isteyip de bir türlü yazamadığım bir konuyu yazmama vesile oldu.Konu şu; Başbakan Erdoğan ve Baykal AKP hükümeti döneminde açılan okul ve derslik sayısında bir türlü anlaşamadılar. Milli Eğitim Bakanı Çelik'in verdiği bilgiye göre 2003 ile 2005 yılları arasında ülke çapında açılan derslik sayısı 70 bin 987. Üç yılın ortalaması 23 bin 662 oluyor. Baykal rakamlara itiraz ettikçe, Erdoğan bastırıyor ve kendi devr-i iktidarlarında açılan okul sayısıyla övündükçe övünüyor. Eee ne de olsa bütçede aslan payı MEB'e ayrıldı, Erdoğan da havasını atıyor!Bırakın atsın! Sakın dokunmayın!İşte bu tartışmalardan sonra, Ağustos 2005'te Ağrı'nın Tutak ilçesinde açılan 10 derslikli bir ilköğretim okulunun acıklı hikayesine dair uzun zamandır ertelediğim yazıyı yazmaya karar verdim. Ağrı'nın Tutak ilçesi? Doğup büyüdüğüm yer, ceddimin toprağı, çocukluğumun büyülü ve efsanevi kasabası, Osmanlı'nın serhad boyu, memleketimin taa diğer ucu?Ortaokul çağlarında her gün önünden geçerek ileri tepedeki okuluma vardığım, önündeki toprak sahada yaz aylarında deli gibi sabahtan akşama top peşinde koştuğum, kış aylarında bir metreye varan karın içinde debelendiğim cezaevi? Tutak'taki 30 yıllık cezaevi 2005'in Ağustos'unda Tutak Belediye Başkanı Bülent Osmanağaoğlu'nun çabaları sonucu 10 derslikli bir ilköğretim okuluna dönüştürülmüş. İsmi de Adalet İlköğretim okulu olarak değiştirilmiş. Bir ilçe için bundan daha onur verici bir gelişme olabilir mi? Suçlu sayısı azalıyor, okul sayısı, okumuş yazmış genç sayısı artıyor. Cezaevi kapanıyor, okul açılıyor; koğuşlar sınıf oluyor, tutukluların volta attığı bahçe cıvıl cıvıl çocukların çılgınlar gibi koşup oynadığı okul bahçesi oluyor?4 yıl öncesine kadar adaletin tecelligâhı olan cezaevi, şimdi Adalet İlköğretim okulundan yetişecek hakimlerle, savcılarla, polislerle, avukatlarla adalet dağıtacak ülkenin dört bir köşesine.Ama Adalet İlköğretim okulu, öyle Başbakan Erdoğan'ın esip gürlediği gibi rahat değil. Binası tamam ama kitabı yok, bilgisayarı yok, fotokopi makinası yok, yazıcısı yok?Erdoğan 70 bin derslikle övünüyor ancak 10 derslikli bir ilköğretim okulunun "minnacık" denebilecek ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz. Milli Eğitimin dev bütçesinden minicik, devede kulak değil, devede tüy mesabesinde pay istiyor Adalet İlköğretim okulu. Hatta onlar istemiyor, biz istiyoruz. Onlar halktan, duyarlı vatandaşlardan yardım istiyor. Daha açık konuşalım; Adalet İlköğretim okulu 1 adet fotokopi makinası, 1 adet bilgisayar, 1 adet yazıcı ve kitap istiyor. Hani Başbakan Erdoğan'ın devamlı övündüğü "bedava kitap" kampanyası var ya, işte o kitaplardan istiyor. Kısacası Adalet ilköğretim okulu adalet istiyor adalet. Eğer siz bu adaleti temin edemezseniz, milletimiz elbette adaleti tecelli ettirecektir. Ne demiş Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, "Ekmek-su, aş bulmak gecikebilir/ Temele taş bulmak gecikebilir/ Ülkeye baş bulmak gecikebilir/ Adalet gecikmez tez verilmeli!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012