Türkiye’de 28 Şubat 1997’de başlayan özellikle siyaset ve ülke yönetimindeki karanlık süreç 27 Şubat 2013’te bitmiştir. Zaten 28 Şubat 2013’te de karanlık geçen 16 yılın itirafı, hükümetin umut ışığı, yol arkadaşı, “bebek katili” tarafından dile getirilmiştir.
28 Şubat 1997’de adına “darbe” dedikleri bir bildiri, açıklama vs. yaşadık. Bu olayın akabinde hala mağdurları oynayan anlayış Türk siyasetinin başına getirildi. Hemen hemen bütün belediye başkanlıklarını aldı. Ve hala 28 Şubat mağdurunu oynuyorlar.
Din üzerinden siyaset yapan dincilerin, “28 Şubat bize, yani İslam’a yapılmıştır” diye insanımızı kandırdığı, gerçekte ise bu darbenin, dincilere değil dindarlara yapıldığı aşikârdır. Eğer bugünkü iktidar dinci değil de dindar olsaydı, ABD’nin kadim dostu olmazdı. Çalacağı kapı AB kapısı olmazdı. Bebek katilinin ağzına bakmazdı…
Türk siyasetinin ABD ve AB’ye tam teslimiyetinin ve İslam coğrafyasının işgal harekâtının başlangıcı olan bu darbenin ardından neler oldu kısaca bir hatırlayalım…
* Dinlerarası Diyalog açıkça ortaya çıktı. Kendine siyasi ve sosyal zeminler buldu. AKP ile de ülkemizde çalmadık kapı bırakmadı.
* Irak işgali başladı ve AKP desteği ile ABD istediği sonuca ulaştı.
* BOP ve medeniyetler ittifakı hayata geçti. Ortadoğu’ya haçlı seferleri başladı. Yine AKP hükümetiyle Türk milleti ve askeri haçlının yanında, Müslüman’ın karşısında oldu.
* Afganistan’daki haçlı işgaline AKP, Türk milletini, Türk askerini ortak etti.
* Lübnan’da, İsrail’in varlığını muhafaza etmek isteyen haçlı gücüne yine AKP iktidarıyla Türk milleti, Türk askeri ortak oldu.
* Emperyalist ABD ve AB, Erdoğan’a “devleti küçülteceksin” dedi. Erdoğan en çok satanlar listesinde birinci sıraya çıktı. Öyle ki, sadece toprak satışında bile Cumhuriyet hükümetlerinin tam on katı toprak sattı. Devletin gelir getiren tüm kurumlarını sattı. Ne hikmetse devletin borcu biteceğine dört kat daha arttı.
Hülasa Erdoğan, Gül ve AKP, 28 Şubat mağduru değil tam aksine ürünüdür. Çok basit bir soru; 28 Şubat’ın öne çıkan ismi Çevik Bir ile Erdoğan bu darbenin hemen ertesinde niçin bir araya geldi? Ne görüştüler?
Evet, geldiğimiz nokta ortada. Artık TBMM’de ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atacak icraatlar yapılıyor. Federasyon, özerklik, çift dil vs. gibi. Türk olmak, Türküm demek ayıp hale geldi neredeyse.
Ekonomimiz haçlı parasının suni teneffüsüyle ayakta duruyor. Yani haçlı devletleri ve para sahipleri, hükümetin ağzına bir kez üflemese tepe taklak gideceğiz. Bakın borca, ödenen faize, satılan bankalara göreceksiniz…
Milletimize kimliği unutturuldu. Batıya benzemek adına ahlaki zafiyetler içerisine itildik. Her türlü ahlaksızlık oranlarında kat ve kat artış oldu… İlginçtir bu gerçekler dediğim gibi din adına ortaya çıktığını iddia eden, her fırsatta batıya bin bir ithamlar yapan, mücahit lakaplı kişilerin iktidarın da oldu. Kısaca milletimize yazık oldu.
İşte bu gerçeklere binaen Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır sözlü ve yazılı olarak yaptığı uyarı, ikaz ve irşadı, 2002 yılında Bağımsız Türkiye Partisi’ni kurarak siyasi alanda daha büyük kitlelere ulaşmak hem de gelecek bu vahim tabloyu engellemek için siyasete girdi.
2005 yalında Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet tezlerini ortaya koydu. Hem siyasi iktidara hem de muhalefete açık çağrı yaptı; “Benim derdim iktidar olmak değil. Bu milleti, bu devleti tarihteki asaletine yeniden kavuşturmaktır. İşte çözüm. Sadece uygulayın. Ben bedava danışmanlığınızı yapayım.”
İktidar ve diğerleri kulaklarını kapadılar. Sayın Baş, muhteşem kadrosu ile halka gitti. Noter tasdikli reçetesini halka sundu. Ne yazık ki halkımız kocakarı ilacına aldandı, Prof. Dr. Haydar Baş’a inanmadı. Şimdi yerinden kalkacak hali yok. Her tarafı felç içinde.
Ama Sayın Baş kızmadı, alınmadı. Modelini hem Türkiye’de hem dünyada anlatmaya devam etti. Milletimiz duymasa da, duymaması için Mekkeli müşriklerin yaptıkları yapılsa da, illaki bu hakikat duyulacak. Çünkü Hakkın, hakikatin önünde kimse duramadı, duramazda.
Ve o hakikatin sesi duyuldu. Hem de içimizdeki bazılarını içine düştükleri küfür bataklığında, “küfr-ü mutlak” olarak tabir ettikleri Rusya tarafından.
Ruslar, Sayın Baş’ın reçetesini gördüler, aldılar. Koskoca Rusya hasta olduğunu kabul etmişti ve tam tedavi için “hocam gel şu hastaya yerinde bir bak” dediler. Sayın Baş da kalktı, gitti hastanın başına.
* Milli Ekonomi Modeli hakikatini gören Ruslar, Sayın Baş’ı ayakta alkışladı.
* Rusya devlet başkanı Putin teşekkürlerini iletti.
* Türk Milleti ve devleti aleyhine düşünce ve çıkışları olanlar “Ne Mutlu Türküm Diyene” dediler.
* Kendi ülkesinde, kendi Meclis’inde “Türküm” diyemeyen başbakan ve vekillere, Sayın Baş, Rus meclisinde “Yaşasın Türk Milleti” diyerek tarihi bir ders verdi. Hülasa bu Şubat ayının 27’sinde Allah-u Teâlâ bizlere çıkış yolunu gösterdi. 28 Şubatta ise bu kurtuluş yoluna girmez isek başımıza neler geleceğini gösterdi. Yarın…
28 Şubat 1997’de adına “darbe” dedikleri bir bildiri, açıklama vs. yaşadık. Bu olayın akabinde hala mağdurları oynayan anlayış Türk siyasetinin başına getirildi. Hemen hemen bütün belediye başkanlıklarını aldı. Ve hala 28 Şubat mağdurunu oynuyorlar.
Din üzerinden siyaset yapan dincilerin, “28 Şubat bize, yani İslam’a yapılmıştır” diye insanımızı kandırdığı, gerçekte ise bu darbenin, dincilere değil dindarlara yapıldığı aşikârdır. Eğer bugünkü iktidar dinci değil de dindar olsaydı, ABD’nin kadim dostu olmazdı. Çalacağı kapı AB kapısı olmazdı. Bebek katilinin ağzına bakmazdı…
Türk siyasetinin ABD ve AB’ye tam teslimiyetinin ve İslam coğrafyasının işgal harekâtının başlangıcı olan bu darbenin ardından neler oldu kısaca bir hatırlayalım…
* Dinlerarası Diyalog açıkça ortaya çıktı. Kendine siyasi ve sosyal zeminler buldu. AKP ile de ülkemizde çalmadık kapı bırakmadı.
* Irak işgali başladı ve AKP desteği ile ABD istediği sonuca ulaştı.
* BOP ve medeniyetler ittifakı hayata geçti. Ortadoğu’ya haçlı seferleri başladı. Yine AKP hükümetiyle Türk milleti ve askeri haçlının yanında, Müslüman’ın karşısında oldu.
* Afganistan’daki haçlı işgaline AKP, Türk milletini, Türk askerini ortak etti.
* Lübnan’da, İsrail’in varlığını muhafaza etmek isteyen haçlı gücüne yine AKP iktidarıyla Türk milleti, Türk askeri ortak oldu.
* Emperyalist ABD ve AB, Erdoğan’a “devleti küçülteceksin” dedi. Erdoğan en çok satanlar listesinde birinci sıraya çıktı. Öyle ki, sadece toprak satışında bile Cumhuriyet hükümetlerinin tam on katı toprak sattı. Devletin gelir getiren tüm kurumlarını sattı. Ne hikmetse devletin borcu biteceğine dört kat daha arttı.
Hülasa Erdoğan, Gül ve AKP, 28 Şubat mağduru değil tam aksine ürünüdür. Çok basit bir soru; 28 Şubat’ın öne çıkan ismi Çevik Bir ile Erdoğan bu darbenin hemen ertesinde niçin bir araya geldi? Ne görüştüler?
Evet, geldiğimiz nokta ortada. Artık TBMM’de ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atacak icraatlar yapılıyor. Federasyon, özerklik, çift dil vs. gibi. Türk olmak, Türküm demek ayıp hale geldi neredeyse.
Ekonomimiz haçlı parasının suni teneffüsüyle ayakta duruyor. Yani haçlı devletleri ve para sahipleri, hükümetin ağzına bir kez üflemese tepe taklak gideceğiz. Bakın borca, ödenen faize, satılan bankalara göreceksiniz…
Milletimize kimliği unutturuldu. Batıya benzemek adına ahlaki zafiyetler içerisine itildik. Her türlü ahlaksızlık oranlarında kat ve kat artış oldu… İlginçtir bu gerçekler dediğim gibi din adına ortaya çıktığını iddia eden, her fırsatta batıya bin bir ithamlar yapan, mücahit lakaplı kişilerin iktidarın da oldu. Kısaca milletimize yazık oldu.
İşte bu gerçeklere binaen Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır sözlü ve yazılı olarak yaptığı uyarı, ikaz ve irşadı, 2002 yılında Bağımsız Türkiye Partisi’ni kurarak siyasi alanda daha büyük kitlelere ulaşmak hem de gelecek bu vahim tabloyu engellemek için siyasete girdi.
2005 yalında Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet tezlerini ortaya koydu. Hem siyasi iktidara hem de muhalefete açık çağrı yaptı; “Benim derdim iktidar olmak değil. Bu milleti, bu devleti tarihteki asaletine yeniden kavuşturmaktır. İşte çözüm. Sadece uygulayın. Ben bedava danışmanlığınızı yapayım.”
İktidar ve diğerleri kulaklarını kapadılar. Sayın Baş, muhteşem kadrosu ile halka gitti. Noter tasdikli reçetesini halka sundu. Ne yazık ki halkımız kocakarı ilacına aldandı, Prof. Dr. Haydar Baş’a inanmadı. Şimdi yerinden kalkacak hali yok. Her tarafı felç içinde.
Ama Sayın Baş kızmadı, alınmadı. Modelini hem Türkiye’de hem dünyada anlatmaya devam etti. Milletimiz duymasa da, duymaması için Mekkeli müşriklerin yaptıkları yapılsa da, illaki bu hakikat duyulacak. Çünkü Hakkın, hakikatin önünde kimse duramadı, duramazda.
Ve o hakikatin sesi duyuldu. Hem de içimizdeki bazılarını içine düştükleri küfür bataklığında, “küfr-ü mutlak” olarak tabir ettikleri Rusya tarafından.
Ruslar, Sayın Baş’ın reçetesini gördüler, aldılar. Koskoca Rusya hasta olduğunu kabul etmişti ve tam tedavi için “hocam gel şu hastaya yerinde bir bak” dediler. Sayın Baş da kalktı, gitti hastanın başına.
* Milli Ekonomi Modeli hakikatini gören Ruslar, Sayın Baş’ı ayakta alkışladı.
* Rusya devlet başkanı Putin teşekkürlerini iletti.
* Türk Milleti ve devleti aleyhine düşünce ve çıkışları olanlar “Ne Mutlu Türküm Diyene” dediler.
* Kendi ülkesinde, kendi Meclis’inde “Türküm” diyemeyen başbakan ve vekillere, Sayın Baş, Rus meclisinde “Yaşasın Türk Milleti” diyerek tarihi bir ders verdi. Hülasa bu Şubat ayının 27’sinde Allah-u Teâlâ bizlere çıkış yolunu gösterdi. 28 Şubatta ise bu kurtuluş yoluna girmez isek başımıza neler geleceğini gösterdi. Yarın…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025