22 milyonun canı tehlikede
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, Türkiye'de 6.7 milyon riskli konut olduğuna işaret ederek, "Bu evlerde 22 milyon vatandaşımız yaşıyor. Ortada böyle bir veri varken toplumun da artık acilen harekete geçmesi gerektiğine inanıyoruz" dedi.
18.11.2020 14:52:00





M. YASİN ERKOL / DETAY HABER
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği'nin (İMSAD) geleneksel hale gelen 'Gündem Buluşmaları' toplantısının 38'incisi pandemi nedeniyle 7'nci kez internet üzerinden gerçekleştirildi. "Değişmeyen Gündem: Deprem Gerçeği" başlığı altında yapılan toplantıda konuşan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İzmir depreminin ardından yaptığı açıklamada şu ana kadar riskli yapı tespiti yapılan 1 milyon 395 bin bağımsız birimdeki kentsel dönüşüm çalışmaları için 5 milyon kişiye yaklaşık 15.5 milyar liralık destek verildiğini dile getirdiğini hatırlatarak, "Türkiye'de hâlâ 6.7 milyon konutun dönüşmesi gerekiyor" dedi. Küçükoğlu, şunları söyledi: "Kentsel dönüşüm eylem planına göre önümüzdeki 5 yılda da 1.5 milyon konutun dönüşmesi hedefleniyor. Ortalama bir hesap yaptığımızda kamunun kentsel dönüşüme destek için bugünkü fiyatlarla kira ve taşınma için 28 milyar TL, konut üretimi için ise 280 milyar TL kaynağı aktarması gerekecek. Ancak ülkemizin de sınırlı kaynakları olduğunun farkındayız. Dolayısıyla bizlerin, binalarımızda deprem güvenliği konusunda tüm ümidimizi ucuz kredilere ve kentsel dönüşüm desteklerine bağlamadan, bilinçli hareket ederek, kendi kaynaklarımızı da zorlamamız gerekiyor. Dönüştürülmesi gereken 6.7 milyon riskli konutta, TÜİK verilerine göre konut başına 3.4 kişi düştüğünden yola çıkarak hesapladığımızda, yaklaşık 22 milyon vatandaşımız yaşıyor. Ortada böyle bir veri varken toplumun da artık acilen harekete geçmesi gerektiğine inanıyoruz. Halkımızın kaynaklarını bilinçli bir şekilde buraya aktarması lazım. Bir can bile kurtarmak bizim gururumuz olacaktır."
Öncelik deprem güvenliği olmalı
Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan da, konut alırken deprem güvenliğinin sorgulanması gerektiğinin altını çizerek, şunları söyledi: "İnsanlar, buzdolabı, çamaşır makinesi satın alırken; makinenin harcadığı enerjiyi ve enerji sınıfını sorgularken, otomobilin güvenlik sistemlerinden frenleme mesafesine, tükettiği yakıttan yol tutuşuna kadar sorgulama yaparken; başını soktuğu evin başta deprem olmak üzere yangın ve diğer doğal afetlere karşı dayanıklılığını, kendisine nasıl bir konfor, yaşam ve hava kalitesi, enerji ve su tasarrufu ile atık yönetimi sağladığını aynı duyarlılıkla sorgulamıyor. Sorgulamaya en azından kentsel dönüşüm sürecinde yenilenen binalarla başlayabiliriz. Bu binaların gerçekten ne kadar dönüştüğünün kullanıcılar tarafından takip edilmesi gerekir. Bu binaların Enerji Kimlik Belgeleri var mı? Ortam hava kalitesi nedir? Ses kirliliği var mı? Su tasarrufu nasıl? Depreme dayanıklılığı ne durumda? Yani konforun, can ve mal emniyetinin basit bileşenleri, tüm insanlarımız için temel ihtiyaçlardır. Dolayısıyla lüks ile konfor birbiriyle karıştırılmamalı. Konut alıcısı güvenli yapı ile ilgili sorgulamayı bilinç eksikliğinden dolayı atlıyor. Çünkü ya müteahhide ya arkadaşına ya da bulunduğu bölgeye güveniyor."
Marmara Bölgesi durursa Türkiye durur
Deprem riski altındaki Marmara Bölgesi'nin önemine dikkat çeken Ferdi Erdoğan, "Marmara Bölgesi durursa Türkiye durur. Bölgede 11 il bulunuyor, 26 milyona yakın insan yaşıyor. Nüfusun yüzde 30'dan fazlasının yaşadığı Marmara Bölgesi, ekonomik büyüklüğün de yüzde 50'sini üretiyor, istihdamın da 3'te 1'ini bünyesinde bulunduruyor. Bu nedenle Marmara Denizi'ndeki olası bir deprem sadece bu bölgenin değil, topyekûn Türkiye'nin sorunudur. Sanayi, ticaret, üretim, ihracat çok ciddi zarar görür. Bu bakımdan can kaybı başta olmak üzere tüm risklerin önüne geçmek için doğru yol haritasının çıkarılması gerekiyor" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.