Prof. Dr. Tevfik Özlü, hastanelerin hastaların kendilerini yalnız ve yabancı hissettiği ürkütücü ortamlar olduğunu ifade ederek, "Hastalığın ortaya çıkardığı ağrı ve ıstıraplar yanında, geleceğe dair endişe ve korkuları da yoğun olarak yaşayan hastalar, hastanede her zamankinden daha fazla desteğe, paylaşıma ihtiyaç duyarlar" dedi. Ziyaretçi ve refakatçilerin, hastanın iyileşmesine olumlu etki yaptığını vurgulayan Özlü, şöyle devam etti: "Hasta, kendisiyle konuşacak, karamsar düşüncelerinden kurtarıp umut verecek, ölüm olasılığı ve hastalık üzerinde odaklanan zihinsel ilgisini yaşama çekecek bir yakın dosta, güven duyduğu bir arkadaşa gereksinim duyar. Bu ihtiyaç, haftada bir iki gün, bir iki saatlik protokol icabı ziyaretlerle giderilemez. Hastane yetkilileri, hizmetleri aksatabilir veya hijyeni bozabilir gerekçesine sığınarak işin kolayına kaçıp yasaklayıcı veya kısıtlayıcı olmak yerine, mümkün olabildiğince hastaların zamanlarını sevdikleriyle daha fazla birliktegeçirebilmelerine fırsat tanımalı, bunun için gerekli önlemleri almalıdırlar." Özlü, hasta odalarının soğuk, donuk, boş mekanlar olmaktan kurtarılması gerektiğini ifade ederek, "Belirli ölçüler içerisinde izin verilen özel eşyalarıyla hastaya sıcak, tanıdık bir yüz kazandırılmalıdır. Hastanın yattığı odayı benimsemesi, kendisini oraya ait hissetmesi, orada olmaktan dolayı tedirgin olmaması sağlanmalıdır. Bu durum, hastanın tedaviye uyumunu önemli ölçüde artıracaktır" diye konuştu.