Zaman" bazen kimi beklentilerin, kimi soruların, kimi tecrübelerin en iyi cevabıdır.
Arif insanlar gelişen olayların akışına bakarak zaman ötesini tahlil eder, sonuç çıkarır. Tebdir alır. Teşhis koyar.
Cahil insanlar ise bırakın zaman ötesini bir adım sonrasını bile hesap edemeyecek kadar fikri acizlik içerisinde olurlar. Hele uyarıldığı halde aldırış etmeyen, söylendiği halde ayıkmayan, yol gösterildiği halde inat edip yola bakmayanlardan Kur'an ifadesiyle "Cahillerden yüz çevir"mek lazımdır.
Peki bilgili insanda cahil olur mu? Haydaaa... Böyle soruda nereden çıktı şimdi!
Buna cevap verebilmek için. Şöyle bir tecrübe yapalım...
Bilgili insan sahip olduğu bilgiden bir şey üretemiyorsa o da cahiller sınıfına sadece başkan olur. Nasıl mı? Bir marangoz bütün bilgileri öğrendikten sonra eğer bir ağacı yontamıyorsa, sayıları öğrenen biri bu sayılardan toplama, çıkarma, bölme yapamıyorsa mukayese yapamıyor, ilmi bir işe yaramıyorsa bu adamlara ne denir? Cahil demesek bile, aklı kıt, ilmi kısır, feraseti bulanık da diyebiliriz....
Bakınız "millet vekili" deyip meclise gönderiyoruz. Peki vekillerimiz bundan sonra ne yapmalıdır. Halkın vekili olarak halkın huzuru için çalışmalıdır. Devlet adamı ciddiyetine, şahsiyetine bürünmelidir. Lakin ne gezer? Siyasiler öğle büyük lokmalarla konuşuyorlar ki: Siyasi menfaatleri, siyasi ihtirasları, siyasi kinleri, siyasi kavgaları çelik-çomak oyununu bir kenara bırakıp halka hizmet için bu makama layık olmaya çalışacağım" dedikleri halde bugün halk inim inim inlerken siyasi feraset nerede kalıyor?
Hani şehirde bir işi olan soruyor: "Yetkili bir tanıdığın var mı?" Ne olacak? Filancadan intikam alacağım da tabi var. Al kartımı filanı gör. Kartlar gider. Yetkili gardını alır. Sonrası malum. Hucum. Ne olmuş?
Cevap: Ne olduğunu sorduğu için ceza çekecek...
Cıvık ayran gibi devlet adamlılığı elbisesi artık öylesine parçalandı ki yama tutmaz hale geldi.
"Zaman cehle aman"
Buradan yeni bir teklif getiriyorum. "Devlet adamı" adayları için bir mülakat yapılsın. Sonra hakkında soruşturma açılsın. Hangi görevde çalışacaksa ona uygun olan zahir (görünen) ve batın (iç) özellikleri araştırılsın. Sevgi, merhamet, adalet, hakkaniyet, hamiyet, müsamaha, af, rikkat, nezaket... sahibi olup olmadığı hakkında bir rapor tutulsun. Her ne halde olursa olsun, ister aç, ister tok, ister güçlü, ister zayıf ihanet etmeyeceği sadakate, su-i istimal etmeyeceği, görev bilincine ulaşmış olsun.
Bu vasıfta bir devlet adamının halkına zulmetmesi, onu ihmal etmesi, menfaatlerine peşkeş çekmesi, insanları şahsi ve siyasi menfaatlerine göre sınıflandırması düşünelebilir mi?
Bugün gelişen olayları, siyasi, ekonomik, kültürel yapıyı ne kadar anlatırsak anlatalım hala bir adım ötesini göremeyen, sadece bina çökeceği zaman "Lütfederek aaa.... bina çöküyor" diyen cahil ve önü ardını hesap edemeyen, gafletten de uyanmaya hiç arzusu olmayanlar elinde arif insanlar "beyin sancıları" çekerler.
Toplumlar ne zaman büyük sıkıntılara düçar olmuşsa, bilim adamları büyük sancılar çekmişlerdir. Nefsine uyanlar, makam, mevki ihtirası, mal evlat çokluğu ile kibrinden sarhoş olanlar enaniyetleri uğruna devleti de, bayrağı da vatanı da satarken gelişen tehlikeleri haber veren aydınlara binbir iftira ve çamur atmayı da maharet sayarlar...
Bir parantez cümleside bu gibiler "Kor ateşi üflemekle sadece alevi artırırlar."
Zaman her şeyin cevabı:
Önemli olan kötü neticelere mahkum olacağımız cevapları duymadan akl-ı selim davranıp, cennet vatanımızda, birlikte, kardeşçe sevgiyle, huzur içinde yaşayalım. Bunun için ayık olalım. Şüheda yurdumuzun harman edip savrulmak istendiği şu günlerde birbirimizin kıymetini bilelim.
Zaman deme aç gözünü yarın geç olmadan
Mukaddesabına sahip çık aşına zehr dolmadan
İlim erbabına kulak ver dinine evladına sahip çık
Cehli yen gönlünü aç, tembel nefsine galip çık.
Mustafa SABRİ
Arif insanlar gelişen olayların akışına bakarak zaman ötesini tahlil eder, sonuç çıkarır. Tebdir alır. Teşhis koyar.
Cahil insanlar ise bırakın zaman ötesini bir adım sonrasını bile hesap edemeyecek kadar fikri acizlik içerisinde olurlar. Hele uyarıldığı halde aldırış etmeyen, söylendiği halde ayıkmayan, yol gösterildiği halde inat edip yola bakmayanlardan Kur'an ifadesiyle "Cahillerden yüz çevir"mek lazımdır.
Peki bilgili insanda cahil olur mu? Haydaaa... Böyle soruda nereden çıktı şimdi!
Buna cevap verebilmek için. Şöyle bir tecrübe yapalım...
Bilgili insan sahip olduğu bilgiden bir şey üretemiyorsa o da cahiller sınıfına sadece başkan olur. Nasıl mı? Bir marangoz bütün bilgileri öğrendikten sonra eğer bir ağacı yontamıyorsa, sayıları öğrenen biri bu sayılardan toplama, çıkarma, bölme yapamıyorsa mukayese yapamıyor, ilmi bir işe yaramıyorsa bu adamlara ne denir? Cahil demesek bile, aklı kıt, ilmi kısır, feraseti bulanık da diyebiliriz....
Bakınız "millet vekili" deyip meclise gönderiyoruz. Peki vekillerimiz bundan sonra ne yapmalıdır. Halkın vekili olarak halkın huzuru için çalışmalıdır. Devlet adamı ciddiyetine, şahsiyetine bürünmelidir. Lakin ne gezer? Siyasiler öğle büyük lokmalarla konuşuyorlar ki: Siyasi menfaatleri, siyasi ihtirasları, siyasi kinleri, siyasi kavgaları çelik-çomak oyununu bir kenara bırakıp halka hizmet için bu makama layık olmaya çalışacağım" dedikleri halde bugün halk inim inim inlerken siyasi feraset nerede kalıyor?
Hani şehirde bir işi olan soruyor: "Yetkili bir tanıdığın var mı?" Ne olacak? Filancadan intikam alacağım da tabi var. Al kartımı filanı gör. Kartlar gider. Yetkili gardını alır. Sonrası malum. Hucum. Ne olmuş?
Cevap: Ne olduğunu sorduğu için ceza çekecek...
Cıvık ayran gibi devlet adamlılığı elbisesi artık öylesine parçalandı ki yama tutmaz hale geldi.
"Zaman cehle aman"
Buradan yeni bir teklif getiriyorum. "Devlet adamı" adayları için bir mülakat yapılsın. Sonra hakkında soruşturma açılsın. Hangi görevde çalışacaksa ona uygun olan zahir (görünen) ve batın (iç) özellikleri araştırılsın. Sevgi, merhamet, adalet, hakkaniyet, hamiyet, müsamaha, af, rikkat, nezaket... sahibi olup olmadığı hakkında bir rapor tutulsun. Her ne halde olursa olsun, ister aç, ister tok, ister güçlü, ister zayıf ihanet etmeyeceği sadakate, su-i istimal etmeyeceği, görev bilincine ulaşmış olsun.
Bu vasıfta bir devlet adamının halkına zulmetmesi, onu ihmal etmesi, menfaatlerine peşkeş çekmesi, insanları şahsi ve siyasi menfaatlerine göre sınıflandırması düşünelebilir mi?
Bugün gelişen olayları, siyasi, ekonomik, kültürel yapıyı ne kadar anlatırsak anlatalım hala bir adım ötesini göremeyen, sadece bina çökeceği zaman "Lütfederek aaa.... bina çöküyor" diyen cahil ve önü ardını hesap edemeyen, gafletten de uyanmaya hiç arzusu olmayanlar elinde arif insanlar "beyin sancıları" çekerler.
Toplumlar ne zaman büyük sıkıntılara düçar olmuşsa, bilim adamları büyük sancılar çekmişlerdir. Nefsine uyanlar, makam, mevki ihtirası, mal evlat çokluğu ile kibrinden sarhoş olanlar enaniyetleri uğruna devleti de, bayrağı da vatanı da satarken gelişen tehlikeleri haber veren aydınlara binbir iftira ve çamur atmayı da maharet sayarlar...
Bir parantez cümleside bu gibiler "Kor ateşi üflemekle sadece alevi artırırlar."
Zaman her şeyin cevabı:
Önemli olan kötü neticelere mahkum olacağımız cevapları duymadan akl-ı selim davranıp, cennet vatanımızda, birlikte, kardeşçe sevgiyle, huzur içinde yaşayalım. Bunun için ayık olalım. Şüheda yurdumuzun harman edip savrulmak istendiği şu günlerde birbirimizin kıymetini bilelim.
Zaman deme aç gözünü yarın geç olmadan
Mukaddesabına sahip çık aşına zehr dolmadan
İlim erbabına kulak ver dinine evladına sahip çık
Cehli yen gönlünü aç, tembel nefsine galip çık.
Mustafa SABRİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.