Kulaklara her dem küpe olması gereken öğütler, uyarılar, yol ve yön gösteren pusulalar çabuk unutulduğu için, gerçekten kulaklara küpe yapılmadığı için sürekli ayaklar taşa, umulmadık işler başa geliyor.
Bugün itibariyle bu ülkenin en tepesindeki ismin, Sayın Cumhurbaşkanı'nın; "Bu şehre ihanet ettik, halen etmeye de devam ediyoruz" şeklindeki itirafı bize bir kez daha Ad kavminin hallerini hatırlattı.
Çeyrek asırdan bu yana İstanbul'u yönetenler, kendi ifadeleri ile nasıl bu şehre ihanet etmişler, şehrin her tepesine yüksek yüksek binalar dikmişlerse, Ad kavmi de kendi çağlarında aynı cürmü işlemişler ve Hud Peygamberin o çok meşhur ve çok anlamlı eleştirisine muhatap olmuşlar:
"Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız? O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz? Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?" (Şuara: 128-130).
"Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine; direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semûd kavmine, kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir." (Fecr: 6-14).
Hud peygamber kendi milletini, gördükleri her yüksek tepeye binalar yapmakla ve yaptıkları bu binaların kendilerine ebedilik kazandıracağını zannetmekle suçluyor ve mealde görüldüğü gibi bir suçlarını daha hatırlatıyor onlara:
"Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?"
Başkalarının hukukuna karşı zorbalık, hiç sınır tanımadan zorbalık...
Uzun zamandan beri ihanet edilen bu şehirde de yapılanlar aynı şeyler değil mi?
Gerek yerli gerekse yabancı para babalarına, geniş sermaye sahiplerine istedikleri tepede istedikleri genişlikte ve yükseklikte gökdelenler kurmalarına ruhsat vermek, geniş halk kitlelerine karşı bir haksızlık değil midir, haklarını gasp etmek değil midir?
Bu şehirde yaşayan insanların ortak kullanım alanları olan denizi, ormanı ve yeşil alanların yapımına ruhsat verilen gökdelenlerle gölgelemek, engellemek bir avuç mutlu azınlığın keyfi için geniş kitlelerin hakkına karşı zorbalık değil midir?
Bir evvelki yazımızda da belirttiğimiz gibi, "suçu itiraf cezayı bertaraf etmediğine göre" nice on yıllardan beri bu şehirde "şehir eminliği" görevini üstlendikleri halde "bu şehre ihanet edenler" elbette ve kesinlikle hesap vermelidirler ve bu ihanetin bedelini ödemelidirler.
Bugün itibariyle bu ülkenin en tepesindeki ismin, Sayın Cumhurbaşkanı'nın; "Bu şehre ihanet ettik, halen etmeye de devam ediyoruz" şeklindeki itirafı bize bir kez daha Ad kavminin hallerini hatırlattı.
Çeyrek asırdan bu yana İstanbul'u yönetenler, kendi ifadeleri ile nasıl bu şehre ihanet etmişler, şehrin her tepesine yüksek yüksek binalar dikmişlerse, Ad kavmi de kendi çağlarında aynı cürmü işlemişler ve Hud Peygamberin o çok meşhur ve çok anlamlı eleştirisine muhatap olmuşlar:
"Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız? O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz? Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?" (Şuara: 128-130).
"Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine; direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semûd kavmine, kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir." (Fecr: 6-14).
Hud peygamber kendi milletini, gördükleri her yüksek tepeye binalar yapmakla ve yaptıkları bu binaların kendilerine ebedilik kazandıracağını zannetmekle suçluyor ve mealde görüldüğü gibi bir suçlarını daha hatırlatıyor onlara:
"Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?"
Başkalarının hukukuna karşı zorbalık, hiç sınır tanımadan zorbalık...
Uzun zamandan beri ihanet edilen bu şehirde de yapılanlar aynı şeyler değil mi?
Gerek yerli gerekse yabancı para babalarına, geniş sermaye sahiplerine istedikleri tepede istedikleri genişlikte ve yükseklikte gökdelenler kurmalarına ruhsat vermek, geniş halk kitlelerine karşı bir haksızlık değil midir, haklarını gasp etmek değil midir?
Bu şehirde yaşayan insanların ortak kullanım alanları olan denizi, ormanı ve yeşil alanların yapımına ruhsat verilen gökdelenlerle gölgelemek, engellemek bir avuç mutlu azınlığın keyfi için geniş kitlelerin hakkına karşı zorbalık değil midir?
Bir evvelki yazımızda da belirttiğimiz gibi, "suçu itiraf cezayı bertaraf etmediğine göre" nice on yıllardan beri bu şehirde "şehir eminliği" görevini üstlendikleri halde "bu şehre ihanet edenler" elbette ve kesinlikle hesap vermelidirler ve bu ihanetin bedelini ödemelidirler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025