Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülen kemik zayıflamasında, cinsiyetin yanı sıra ırk, kilo, boy ve beslenme alışkanlıkları da önemli etken
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kamil Göncü, düşük kemik kütlesi ve kırık riskinin artmasıyla karakterize bir hastalık olan osteoporozisin, erkeklere oranla kadınlarda, siyah ırka oranla beyaz ırkta, şişmanlara oranla zayıflarda, uzun boylulara oranla kısa boylularda daha sık görüldüğünü söyledi.
HASTALIK TANINMIYOR
Türkiye'de ortalama yaşam süresinin uzamaya başlamasıyla birlikte osteoporozisin, sağlıkta güncel konular arasıdaki yerini aldığını ancak, halkın bu hastalıkla ilgili yeterince bilgi sahibi olmadığını belirten Prof. Dr. Göncü, şöyle konuştu:
"Osteoporozis, kemik erimesi değil, kemik zayıflamasıdır. Hastalar, kulaktan dolma bilgiler nedeniyle (kemiklerim eriyor) kaygısıyla paniğe kapılmamalıdır. Yaş ilerledikçe cilt nasıl zayıflıyor ve esnekliğini kaybediyorsa, kemikler için de bu geçerlidir. Ayrıca, Türkiye ileri derecede bir osteoporozis ülkesi sayılmaz. Bu hastalığın kabus gibi korkulacak bir yönü de yoktur."
NE KADAR RİSK ALTINDASINIZ?
Prof. Dr. Göncü, ırk, boy ve kilo gibi etken faktörlerin yanı sırabeslenme alışkanlığının kemik kaybını tetiklediğini belirterek, "Bunun için öncelikle sadece küçük yaşlarda değil, yaşamın her devresinde başta süt olmak üzere kalsiyum ve D vitamini yönünden zengin gıdalar alınmalıdır" dedi.
Genetik yapının da hastalıkta bir başka etken faktör olduğunu, ailesinde bu tür rahatsızlığı bulunanların daha dikkatli ve temkinli davranmaları gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Göncü, şunları kaydetti:
"Tiroid ve epilepsi ilaçlarının yanı sıra fosfat bağlayan antiasitler de hastalığı tetikler. Bu nedenle bu ilaçlar alınırken, yan etkilerini hafifletecek başka ilaçlar da önerilmelidir. Bu arada, sürekli masa başında çalışanlar da hastalık tehdidindedir. Bu yüzden mümkün olduğunda egzersiz yapılmalıdır."
Prof. Dr. Göncü, kemik zayıflamasının kadınlarda adet kesimiyle (menapoz) birlikte yoğunlaştığını, özellikle ilk 5 yılda hızlı bir seyir görüldüğünü, bu dönemde hastada bel ve sırt ağrıları, kamburlaşma ve boy kısılması oluştuğunu belirtti.
FOSFOR VE D VİTAMİNİYLE KORUNUN
Prof. Dr. Kamil Göncü, risk faktörlerini taşımayanların, kemik zayıflaması yaşamayacakları gibi bir yanılgıya düşmemeleri gerektiğinide vurgulayarak, "Risk grubundakilerde hastalık daha hızlı gelişir. Risk grubunda olmayanlardaki hastalık ise daha hafif düzeydedir. Bu yüzden risk taşımayan kadınlar da erkekler de temkinli davranmalıdır. Çünkü, 60 yaş sonrası erkeklerin tamamına yakın bir bölümünde de kemik zayıflaması görülmektedir" diye konuştu.
"En etkin tedavi yöntemi, erken yaşlardan itibaren korunmadır" diyen Prof. Dr. Göncü, fosfor ve D vitamini yönünden zengin yiyecek tüketimine özen gösterilmesi, sigara ve alkol kullanımından ise uzak durulması gerektiğini sözlerine ekledi.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kamil Göncü, düşük kemik kütlesi ve kırık riskinin artmasıyla karakterize bir hastalık olan osteoporozisin, erkeklere oranla kadınlarda, siyah ırka oranla beyaz ırkta, şişmanlara oranla zayıflarda, uzun boylulara oranla kısa boylularda daha sık görüldüğünü söyledi.
HASTALIK TANINMIYOR
Türkiye'de ortalama yaşam süresinin uzamaya başlamasıyla birlikte osteoporozisin, sağlıkta güncel konular arasıdaki yerini aldığını ancak, halkın bu hastalıkla ilgili yeterince bilgi sahibi olmadığını belirten Prof. Dr. Göncü, şöyle konuştu:
"Osteoporozis, kemik erimesi değil, kemik zayıflamasıdır. Hastalar, kulaktan dolma bilgiler nedeniyle (kemiklerim eriyor) kaygısıyla paniğe kapılmamalıdır. Yaş ilerledikçe cilt nasıl zayıflıyor ve esnekliğini kaybediyorsa, kemikler için de bu geçerlidir. Ayrıca, Türkiye ileri derecede bir osteoporozis ülkesi sayılmaz. Bu hastalığın kabus gibi korkulacak bir yönü de yoktur."
NE KADAR RİSK ALTINDASINIZ?
Prof. Dr. Göncü, ırk, boy ve kilo gibi etken faktörlerin yanı sırabeslenme alışkanlığının kemik kaybını tetiklediğini belirterek, "Bunun için öncelikle sadece küçük yaşlarda değil, yaşamın her devresinde başta süt olmak üzere kalsiyum ve D vitamini yönünden zengin gıdalar alınmalıdır" dedi.
Genetik yapının da hastalıkta bir başka etken faktör olduğunu, ailesinde bu tür rahatsızlığı bulunanların daha dikkatli ve temkinli davranmaları gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Göncü, şunları kaydetti:
"Tiroid ve epilepsi ilaçlarının yanı sıra fosfat bağlayan antiasitler de hastalığı tetikler. Bu nedenle bu ilaçlar alınırken, yan etkilerini hafifletecek başka ilaçlar da önerilmelidir. Bu arada, sürekli masa başında çalışanlar da hastalık tehdidindedir. Bu yüzden mümkün olduğunda egzersiz yapılmalıdır."
Prof. Dr. Göncü, kemik zayıflamasının kadınlarda adet kesimiyle (menapoz) birlikte yoğunlaştığını, özellikle ilk 5 yılda hızlı bir seyir görüldüğünü, bu dönemde hastada bel ve sırt ağrıları, kamburlaşma ve boy kısılması oluştuğunu belirtti.
FOSFOR VE D VİTAMİNİYLE KORUNUN
Prof. Dr. Kamil Göncü, risk faktörlerini taşımayanların, kemik zayıflaması yaşamayacakları gibi bir yanılgıya düşmemeleri gerektiğinide vurgulayarak, "Risk grubundakilerde hastalık daha hızlı gelişir. Risk grubunda olmayanlardaki hastalık ise daha hafif düzeydedir. Bu yüzden risk taşımayan kadınlar da erkekler de temkinli davranmalıdır. Çünkü, 60 yaş sonrası erkeklerin tamamına yakın bir bölümünde de kemik zayıflaması görülmektedir" diye konuştu.
"En etkin tedavi yöntemi, erken yaşlardan itibaren korunmadır" diyen Prof. Dr. Göncü, fosfor ve D vitamini yönünden zengin yiyecek tüketimine özen gösterilmesi, sigara ve alkol kullanımından ise uzak durulması gerektiğini sözlerine ekledi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.