Köhne duvarların sadık bekçileri etrafta kuş uçurtmuyorlar.
Onlara göre, asırlar boyunca İslam adına konuşup, yazıp-çizip de Kitaptan ve Sünnetten hiçbir delile dayanmayan fetva üretenler ve fetvaları, özene-bezene korunmalı ve asla toz kondurulmamalıdır.
Söz konusu duvarlar yıkılırsa bu sadık bekçilerin kelleri ortaya çıkacağı için, yanlışlıkları ısrarla savunuyor, ısrarla sahipleniyorlar.
Eski fıkıh kitaplarına, ilmihal kitaplarına her nasılsa girmiş olan "kadın algısı" baştan sona, tepeden tırnağa yanlış olduğu halde, İslam'ın temel kaynakları ile hiç alakası olmadığı halde söz konusu yanlışlar hala dillendiriliyor ve savunuluyor.
İki bin on yedi Türkiye'sinde hala kitleler önünde şu saçmalıkları tekrarlayan sözde hocalar var:
"Kadının saçı uzun aklı kısadır, kadının aklı da dini de yarımdır, kadınlar bu ümmetin en büyük sorunudur, kadın eğe kemiğinden yaratılmıştır?" ve daha neler neler
Yanlışta ısrar niye?
Söz konusu yanlışlar kuşaktan kuşağa, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiş olabilir ama bizlerin de bu yanlışları bizden sonraki nesillere aktarmak gibi bir görevimiz mi var?
Bizden önceki nesiller yanlışları tekrarladılar, camilerde anlattılar, kitaplarına yazdılar diye onların yanlışlarını düzeltmek gibi bir görevimiz yok mu?
Bize yüklenen görev, bize kadar ulaşan yanlış bilgileri, aykırı algıları aynen muhafaza etmek mi yoksa düzelterek, algıları değiştirerek gelecek nesillere aktarmak mı?
Kadının ikinci sınıf insan olduğuna dair bir bilgi, bir bulgu ve bir vurgu mu var Kur'an'da?
Erkeğin erkek olduğu için birinci sınıf, kadının kadın olduğu için ikinci sınıf insan olduğuna işaret eden zerre kadar bir bilgi kırıntısı mı var temel kaynaklarda?
Kadının da erkeğin de yaratıcısı Yüce Allah olduğuna göre, kadına bir takım eksiklikler, bir takım nakısalar yakıştırırken ?haşa- Yaratıcıyı beğenmemek ve eleştirmek olmuyor mu?
Aynı doğrultudaki yalan-yanlış rivayetleri Hz. Peygamberin ağzından naklederek hem Allah'a hem de O'nun Son Elçisine iftira edilmiş olmuyor mu?
Bir kucak sakalıyla kitlelerin karşısına geçip kadını aşağılayıcı, kadını ikinci sınıf olarak vasfedici konuşmalar yapan ahmaklar bilmezler mi ki Allah katında üstünlük "takva" iledir, cinsiyetle hiçbir alakası yoktur.
Bu adamlar ne yazık ki kafalarına eseni konuşmaktan, rastgele esip-savurmaktan Kur'an'daki ilgili ayetlere dahi bakmaya vakit bulamıyorlar.
Kur'an adına, İslam adına konuşuyor ne Kur'an'dan haberi var ne de İslam'dan:
"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah'ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır. Muhakkak ki Allah her şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır." (Hucurat: 13).
"Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız." (Nahl: 97).
"Kim bir kötülük işlerse, sadece o kadar cezalandırılır. Ama, mümin olarak, ister erkek ister kadın, kim makbul ve güzel bir iş yaparsa, işte onlar cennete girer ve orada hesapsız nimetlere nail olurlar." (Mü'min: 40).
Onlara göre, asırlar boyunca İslam adına konuşup, yazıp-çizip de Kitaptan ve Sünnetten hiçbir delile dayanmayan fetva üretenler ve fetvaları, özene-bezene korunmalı ve asla toz kondurulmamalıdır.
Söz konusu duvarlar yıkılırsa bu sadık bekçilerin kelleri ortaya çıkacağı için, yanlışlıkları ısrarla savunuyor, ısrarla sahipleniyorlar.
Eski fıkıh kitaplarına, ilmihal kitaplarına her nasılsa girmiş olan "kadın algısı" baştan sona, tepeden tırnağa yanlış olduğu halde, İslam'ın temel kaynakları ile hiç alakası olmadığı halde söz konusu yanlışlar hala dillendiriliyor ve savunuluyor.
İki bin on yedi Türkiye'sinde hala kitleler önünde şu saçmalıkları tekrarlayan sözde hocalar var:
"Kadının saçı uzun aklı kısadır, kadının aklı da dini de yarımdır, kadınlar bu ümmetin en büyük sorunudur, kadın eğe kemiğinden yaratılmıştır?" ve daha neler neler
Yanlışta ısrar niye?
Söz konusu yanlışlar kuşaktan kuşağa, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiş olabilir ama bizlerin de bu yanlışları bizden sonraki nesillere aktarmak gibi bir görevimiz mi var?
Bizden önceki nesiller yanlışları tekrarladılar, camilerde anlattılar, kitaplarına yazdılar diye onların yanlışlarını düzeltmek gibi bir görevimiz yok mu?
Bize yüklenen görev, bize kadar ulaşan yanlış bilgileri, aykırı algıları aynen muhafaza etmek mi yoksa düzelterek, algıları değiştirerek gelecek nesillere aktarmak mı?
Kadının ikinci sınıf insan olduğuna dair bir bilgi, bir bulgu ve bir vurgu mu var Kur'an'da?
Erkeğin erkek olduğu için birinci sınıf, kadının kadın olduğu için ikinci sınıf insan olduğuna işaret eden zerre kadar bir bilgi kırıntısı mı var temel kaynaklarda?
Kadının da erkeğin de yaratıcısı Yüce Allah olduğuna göre, kadına bir takım eksiklikler, bir takım nakısalar yakıştırırken ?haşa- Yaratıcıyı beğenmemek ve eleştirmek olmuyor mu?
Aynı doğrultudaki yalan-yanlış rivayetleri Hz. Peygamberin ağzından naklederek hem Allah'a hem de O'nun Son Elçisine iftira edilmiş olmuyor mu?
Bir kucak sakalıyla kitlelerin karşısına geçip kadını aşağılayıcı, kadını ikinci sınıf olarak vasfedici konuşmalar yapan ahmaklar bilmezler mi ki Allah katında üstünlük "takva" iledir, cinsiyetle hiçbir alakası yoktur.
Bu adamlar ne yazık ki kafalarına eseni konuşmaktan, rastgele esip-savurmaktan Kur'an'daki ilgili ayetlere dahi bakmaya vakit bulamıyorlar.
Kur'an adına, İslam adına konuşuyor ne Kur'an'dan haberi var ne de İslam'dan:
"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah'ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır. Muhakkak ki Allah her şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır." (Hucurat: 13).
"Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız." (Nahl: 97).
"Kim bir kötülük işlerse, sadece o kadar cezalandırılır. Ama, mümin olarak, ister erkek ister kadın, kim makbul ve güzel bir iş yaparsa, işte onlar cennete girer ve orada hesapsız nimetlere nail olurlar." (Mü'min: 40).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025