15 Temmuz üzerinden yaklaşık 8 ay geçti. FETÖ'nün beyin takımı hakim karşısında. Dün davaları (FETÖ) için imanını, vatanını, şahsiyetini, itibarını, ailesinin geleceğini satanlar şimdi birbirlerini satıyor. İtiraflar peş peşe sıralanıyor.
40 yıldır devletin içine nasıl sızdıklarını, sınavlarda, mülakatlarda nasıl adam seçildiğini, hak edenlerin önünün nasıl kesilip, seçilmiş ve beyinleri yıkanmış kişilerin nasıl görevlere getirildiğini tek tek anlatıyorlar.
Burada aklıma gelen soru; 35-40 yıldır yaşananlar bir sır mıydı? Gerçekten hiç kimsenin haberi yok muydu?
Vardı, vardı. Nasıl yani, diyecek olursanız, bir hikaye (yaşanmış) ile anlatayım;
Geçmiş dönemlerde Tarım Bakanlığı bir talimatname ile Tarım İl Müdürlüklerinden, tarıma zarar veren yaban domuzlarının sayısının bildirilmesini istemiş ve eklemiş "eğer sayıları 150'yi geçerse sürek avı başlatın. Vurulan yaban domuzlarının da kuyruğunu kesip yollayın."
İl Tarım Müdürleri genelgeyi okumuşlar. Tabii kimse, başına iş almak, uğraşmak istememiş. Haliyle kimse de yaban domuzu sayısını 150'nin üzerinde göstermemiş. Kimi 60, kimi 70, kimi 80. Böylece görev yerine getirilmiş.(!)
Tabii Ankara'nın genelgesine göre her yıl rakamları yenilemek gerekiyor. Müdürler onun da çaresini bulmuşlar. Bir yıl önce 70 domuz var, diyen bir yıl sonra 75'e çıktı, demiş. Haliyle sayı 150'yi bulmadığı için de ne sürek avı gerekmiş, ne de domuzun kuyruğunu kesip Ankara'ya yollamak.
Gün gelmiş bir ilin tarım müdürü değişmiş. Yeni müdür eski listeyi incelemiş. Bakmış ki, her yıl 5 er 5 er arta arta domuz sayısı 145'e ulaşmış görünüyor. Düşünmüş taşınmış, nasıl olsa Ankara anlamaz diye kafasına göre yeni rakam bildirmiş; yaban domuzu sayısı 95.
Bakanlıkta bir yetkili evrakları incelerken, o ilden gelen yazı dikkatini çekmiş ve bir evvelki yıl 145 olan domuz sayısının neden 95'e düştüğünü, 145 eksi 95 eşittir 50 olduğunu ve bu elli yaban domuzunun ne olduğunun araştırılarak, ivedilikle cevap verilmesi istenmiş ve eğer vuruldularsa "kuyrukları nerede?" diye sorulmuş.
İl Müdürünü almış bir telaş. Uykuları kaçmış, düşünmüş taşınmış aklına bir "çıkış yolu" gelmiş. Cevaben yazmış; "Sayı 150'ye yaklaştığı için sürek avına çıkıldı? Yaban domuzları takip edildi? Vurulacağını anlayan 50 yaban domuzu komşu kente geçti."
Ankara cevabı okumuş. Ve hemen komşu kente bir yazı yazılmış. "Bitişiğinizdeki kentten size 50 yaban domuzu geçti. Ne yaptınız? Acele bildiriniz."
Komşu ili almış bir telaş ve onlar da aynı formülle cevap vermişler; "İlimize 50 yaban domuzunun geçtiğini haber alınca sürek avına çıktık? Tam vuracaktık ki komşu ilin sınırlarına girdiler?"
Yazışmalar sürüp gitmiş. İl müdürleri birbirleriyle haberleşerek Ankara'yı idare etmişler. Yaban domuzları hep komşu ile gide gide sonunda sınır kentimiz Kars'a dayanmış.
Ankara, Kars'a sormuş; "50 yaban domuzunun akıbetinin acele bildirilmesi... Vurulduysa kuyruklarının gönderilmesi?"
Kars'tan cevap gelmiş; "Sürek avına çıkıldı? Yaban domuzları izlendi? Ancak komşu ülke Ermenistan'a kaçtıkları için vurulamadı?"
Aynen böyle. Şimdi birçok FETÖ'cü olmayan emekli asker, emniyetçi, istihbaratçı, üst düzey kamu görevlileri, vekiller vs. FETÖ'nün devlete nasıl girdiğini, hangi sınavlarda kaç kişi aldıklarını, hangi görevlere getirildiklerini, tarih tarih, sayı sayı veriyorlar.
Demek ki, bir zamanlar bazıları başına iş almak istememiş, kuyruk kesimiyle vs. uğraşmak istememiş?
40 yıldır devletin içine nasıl sızdıklarını, sınavlarda, mülakatlarda nasıl adam seçildiğini, hak edenlerin önünün nasıl kesilip, seçilmiş ve beyinleri yıkanmış kişilerin nasıl görevlere getirildiğini tek tek anlatıyorlar.
Burada aklıma gelen soru; 35-40 yıldır yaşananlar bir sır mıydı? Gerçekten hiç kimsenin haberi yok muydu?
Vardı, vardı. Nasıl yani, diyecek olursanız, bir hikaye (yaşanmış) ile anlatayım;
Geçmiş dönemlerde Tarım Bakanlığı bir talimatname ile Tarım İl Müdürlüklerinden, tarıma zarar veren yaban domuzlarının sayısının bildirilmesini istemiş ve eklemiş "eğer sayıları 150'yi geçerse sürek avı başlatın. Vurulan yaban domuzlarının da kuyruğunu kesip yollayın."
İl Tarım Müdürleri genelgeyi okumuşlar. Tabii kimse, başına iş almak, uğraşmak istememiş. Haliyle kimse de yaban domuzu sayısını 150'nin üzerinde göstermemiş. Kimi 60, kimi 70, kimi 80. Böylece görev yerine getirilmiş.(!)
Tabii Ankara'nın genelgesine göre her yıl rakamları yenilemek gerekiyor. Müdürler onun da çaresini bulmuşlar. Bir yıl önce 70 domuz var, diyen bir yıl sonra 75'e çıktı, demiş. Haliyle sayı 150'yi bulmadığı için de ne sürek avı gerekmiş, ne de domuzun kuyruğunu kesip Ankara'ya yollamak.
Gün gelmiş bir ilin tarım müdürü değişmiş. Yeni müdür eski listeyi incelemiş. Bakmış ki, her yıl 5 er 5 er arta arta domuz sayısı 145'e ulaşmış görünüyor. Düşünmüş taşınmış, nasıl olsa Ankara anlamaz diye kafasına göre yeni rakam bildirmiş; yaban domuzu sayısı 95.
Bakanlıkta bir yetkili evrakları incelerken, o ilden gelen yazı dikkatini çekmiş ve bir evvelki yıl 145 olan domuz sayısının neden 95'e düştüğünü, 145 eksi 95 eşittir 50 olduğunu ve bu elli yaban domuzunun ne olduğunun araştırılarak, ivedilikle cevap verilmesi istenmiş ve eğer vuruldularsa "kuyrukları nerede?" diye sorulmuş.
İl Müdürünü almış bir telaş. Uykuları kaçmış, düşünmüş taşınmış aklına bir "çıkış yolu" gelmiş. Cevaben yazmış; "Sayı 150'ye yaklaştığı için sürek avına çıkıldı? Yaban domuzları takip edildi? Vurulacağını anlayan 50 yaban domuzu komşu kente geçti."
Ankara cevabı okumuş. Ve hemen komşu kente bir yazı yazılmış. "Bitişiğinizdeki kentten size 50 yaban domuzu geçti. Ne yaptınız? Acele bildiriniz."
Komşu ili almış bir telaş ve onlar da aynı formülle cevap vermişler; "İlimize 50 yaban domuzunun geçtiğini haber alınca sürek avına çıktık? Tam vuracaktık ki komşu ilin sınırlarına girdiler?"
Yazışmalar sürüp gitmiş. İl müdürleri birbirleriyle haberleşerek Ankara'yı idare etmişler. Yaban domuzları hep komşu ile gide gide sonunda sınır kentimiz Kars'a dayanmış.
Ankara, Kars'a sormuş; "50 yaban domuzunun akıbetinin acele bildirilmesi... Vurulduysa kuyruklarının gönderilmesi?"
Kars'tan cevap gelmiş; "Sürek avına çıkıldı? Yaban domuzları izlendi? Ancak komşu ülke Ermenistan'a kaçtıkları için vurulamadı?"
Aynen böyle. Şimdi birçok FETÖ'cü olmayan emekli asker, emniyetçi, istihbaratçı, üst düzey kamu görevlileri, vekiller vs. FETÖ'nün devlete nasıl girdiğini, hangi sınavlarda kaç kişi aldıklarını, hangi görevlere getirildiklerini, tarih tarih, sayı sayı veriyorlar.
Demek ki, bir zamanlar bazıları başına iş almak istememiş, kuyruk kesimiyle vs. uğraşmak istememiş?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Narin / 15.09.2024
- Peygamberimizin ‘kardeşlerim’ dediği bizler miyiz? / 14.09.2024
- Sünnet ehli olmak / 13.09.2024
- Milli Eğitim Gazze’yi hatırladı ama yanlış hatırladı / 12.09.2024
- Sahi, siz kime kılıç kaldırıyorsunuz? / 11.09.2024
- Atatürk’ü anlamanız için acı çekmek mi gerek? / 09.09.2024
- ‘Men Atatürk’ün esgeriyem’ / 08.09.2024
- Peygamberimiz ve İmam Ali aynasında liderlik -2- / 07.09.2024
- Peygamberimiz ve İmam Ali aynasında liderlik -1- / 06.09.2024
- Büyüdük mü, büyüttük mü? / 05.09.2024
- Peygamberimizin ‘kardeşlerim’ dediği bizler miyiz? / 14.09.2024
- Sünnet ehli olmak / 13.09.2024
- Milli Eğitim Gazze’yi hatırladı ama yanlış hatırladı / 12.09.2024
- Sahi, siz kime kılıç kaldırıyorsunuz? / 11.09.2024
- Atatürk’ü anlamanız için acı çekmek mi gerek? / 09.09.2024
- ‘Men Atatürk’ün esgeriyem’ / 08.09.2024
- Peygamberimiz ve İmam Ali aynasında liderlik -2- / 07.09.2024
- Peygamberimiz ve İmam Ali aynasında liderlik -1- / 06.09.2024
- Büyüdük mü, büyüttük mü? / 05.09.2024