Hiç merceğe, gözlüğe gerek görülmeyecek, çıplak gözle gayet net görülebilecek hakikatlerin, tersinden görüldüğü ve gösterildiğine şahit olunca ister istemez gelip bu soruda takılıp kalıyorum.Vicdanları karartan bir ilaç mı keşfedildi?Göründüğü her platformda, sadece doğruları yazarım, doğruları konuşurum havaları atan kalemlerden öyle acayip kelamlar sadır oluyor ki şaşırıp kalıyorsunuz.Sıradan, işinde-gücünde, çoluk-çocuğunun geçimi ile meşgul olan bir vatandaşın bile yüreğini ağzına getiren söylemler ve eylemler karşısındaki pişkin hareketler, umursamaz tavırlar insanı dehşete düşürüyor.Ecdadımızı katil ilan eden, ermeni iftiralarını savunan yazıları ve yazdıkları "hizmet" gazetelerini adamın önüne koyuyorsunuz, pişkin pişkin "başka işiniz yok mu, bir hikmeti vardır" deyip geçiyor.Vakit yazarlarından Hüseyin Üzmez'in 16 Kasım 2006 tarihli yazısına bakarken, hayretler içinde kaldım. Diyor ki sayın Üzmez; "AKP millete verdiği sözleri yerine getirme imkanı bulamadı ama milletin temel inançlarına ters bir icraatta da bulunmadı".Vicdanı olan, iz'anı ve insafı olan bir insan böyle bir cümle kurabilir mi?AKP'nin dört yıllık iktidarı boyunca AB uğruna attığı felaket adımlarını, attığı sefalet imzalarını sayın Üzmez görmemiş, duymamış olabilir mi?Bu nasıl gazeteciliktir, bu nasıl vatanperverliktir ki gerçekleri saklamanın aracı olmuşlardır?Bu hükumetin, temel inançlara ters icraatlarının hangisini sayalım?Yabancılara toprak satışını mı, ecnebi şirketlere maden yataklarının peşkeş çekilişini mi, ders kitaplarında Kelime-i Tevhidin ikinci kısmının çıkarılışını mı, zinanın suç olmaktan çıkarılışını mı, nüfus cüzdanlarındaki "din" hanesinin çıkarılışını mı?Bütün bunları, milletin temel inançlarına ters icraat olarak görmüyor ve göstermiyorsa, sayın Üzmez'e, en son çıkan iki yasanın vehametini anlatan bir yazıyı takdim ederim:Sessiz sedasız iki yasa çıktı. Vakıflar yasası ve tohum yasası. Vakıflar yasası ile Lozan'ın arkasına düştük.. Bütün vahim sonuçları sonra ortaya çıkacak olan bir yasa. Böylece ülkemiz içinde yeni cepheler açılıyor. Kendi elimizle açıyoruz bu cepheyi. Biz kendi Misak-ı milli sınırlarımızdan çekilmekle kalmıyoruz, kendi ülkemiz içinde başkalarına misak-ı milli sınırları çiziyoruz. İşin bu noktasında sizlere yakın tarihimizden bir-iki hatırlatma yapayım. Fener Rum Patrikliğinin açtığı okullardan biri olan İkonomos 1884 yılı ders programı maddelerinden birkaç madde: 1-Türkler ezeli bir düşman olarak Rumlara tanıtılacaktır. (Bu tanıtım Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminde hala uygulanıyor).3-Türkler ekonomik yönden çökertilecektir. Bu amaçla varsıl Türkler, sakat ticaret yollarına götürülecek, onlara yüksek faizli krediler açılacak, ağır koşullarla rehin kabul edilecektir. (Ve ülkem hafıza kaybına uğratılarak Finansbank Yunanistan'a satıldı. Bir kilise bankasına yani..Türk ekonomisinde söz sahibi oldular..Gariban halkım artık kredi alıp bol bol borçlanabilir.!?)5-Türk egemenliği baltalanacaktır. Bu iş yavaş yavaş geliştirilip Bizans yeniden kurulacaktır. (İstanbul Sur içi boşuna istenmiyor. Patrik boşuna devlet içinde devlet gibi davranmıyor. Sevsinler ekümenliğinizi.!?)8-Doktor ve eczacı Rumlar, özellikle kimsesiz Türk hastaları gizlice zehirleyip öldürecek; kör, sağır, sakat edecek ya da saf dışı bırakmaya çalışacaktır. (Yabancı doktor yasasını düşünün ve nelerin önü açılıyor anlayın).12-Rumlar , bir ileri karakol ve gözetleme yeri olan Manastırlardaki istekleri hemen yapacaktır. Verecekleri mektupları kendi işlerinden önce yerine götürüp teslim edeceklerdir..(Bu vakıf malları iade edildiğinde nekadar ileri karakol açacağımızı anladınız mı)?Bu maddeler aslında 14 maddedir. Bu yazıya sadece 5 maddeyi aldım.Ve tohum yasası. Ben ziraatçı değilim fakat; biraz beyniniz var ise, bu konunun sadece tohum olmaktan öte stratejik manada önemini kavrarsınız. Bütün uyarılara rağmen yasa çıktı. Ne yazık ki Cumhurbaşkanı da onayladı. Türk tohumu çok uluslu şirketlere teslim edildi. Sanayimiz savunma sanayiine kadar zaten dışarı bağımlı iken, tarımımızı da bağımlı hale getirdik. Gdo'lu, yani genetiği değiştirilen Frankeştayn tohum diye adlandırılan bu tohum casus tohum olarak da adlandırılıyor. İsrail tohumu olarak da bilinen GDO'lu tohum yasası tek bir ülkede , işgal altında olan Irak'da yasallaşmıştır. Kanunlaşan ikinci ülke ise bağımsız?? Türkiye Cumhuriyetidir.Yasa taslağının 15. maddesinde bahsedilen yetki devriyle birlikte kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi, uluslar arası dev tarım şirketlerine bırakılacaktır. Böylelikle de ülkemizin "gıda güvenliği" ve "gıda güvencesi" bir avuç uluslar arası gıda tekelinin insafına bırakılmış oluyor. Ülkemizin 3 bini endemik, toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olup, Anadolu coğrafyası gen bankası niteliğindedir denmektedir. GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacak, çiftçinin tohum ayırma hakkı da elinden alınmış oluyor. Ayrıca ülkemizde bu tohumların zararını kontrol edecek bir kuruluş ve mekanizma da bulunmuyor.Sevgili okurlar, ülkemizin içinde bulunduğu durumun gelin bir özetini çıkaralım. Bu hükümet 4 yıl gibi kısa bir sürede ülke borcuna 170 milyar dolar borç ekledi. Hiçbir yatırım yok. Birçok özelleştirme yapıldı. Peki, bu paralar nerede? Ülke sosyal ve etnik ayrışmaya gidiyor. Toprak satışı (dünyada tarım arazisi satan bir ülke yok sayılır.Bize dayatanlar asla satmaz. Bazılarında teklifi bile tutuklanma sebebidir), ülkenin suçlu cennetine çevrilişi..Misak-ı milli sınırlarımızdan çekilmemiz.Talabani-Barzani pkk hamilerine Türk halkından daha ucuza elektrik satıyoruz.(Kimse bu elektrikten pkk faydalanmıyor diyemez). Barzani 'ye Mersin gümrüğünden giden tekel ürünleri ve hatta silahlar Türk eskortları eşliğinde koruma altında Irak sınırına bırakılıyor. Tabii ki ücretsiz. Yani Türk halkının cebinden.Bu ülkede pkk gazete çıkarıyor. Bu ülkede bebek katili özel konutundan eli kanlı örgütünü idare ediyor. Bu ülkede pkk yandaşı belediye başkanları nerede ise federasyon istiyor. Bu ülkede Kandil'deki eşkiya devletten maaş alıyor. Yani şehit ailelerinin de ödediği vergiden..!! Bu ülkede yabancı istihbarat kuruluşları istediği gibi at oynatıyor. Küresel şebekelerin kurdurduğu sözde sivil birçok vakıf ve dernek ülkenin altını dinamitliyor" (Zahide Uçar, İcazeti Dışardan Alırsanız, İnterfaks)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025