Hangi dine mensup, hangi mezhebin takipçisi olursanız olun, Yaratan'ın kurallarından feyz almak, onları bilmek ve olduğunca uygulamaya çalışmak gerekir. Dinler öylesine bir hale gelmiş ki, din adına söylenenlerin hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu kavramakta zorlanıyoruz.
Din adına her söylenene inanmak için ya kör cahil olmanız ya da sorgulama yeteneğinden yoksun olmanız gerekiyor. Oysa insanoğlu akıl ve zekâsını kullanarak sorguladığı doğa olayları sayesinde bilim ve sanatı keşfetmiş, geleceğin yaşamını kurmayı başarmıştır.
Maalesef nasıl ve neden yaşadığının farkında olmayan insanoğlunun insanlığını yok eden şey, doymak bilmeyen nefsi ve kibridir. Maalesef kimse başına bir felaket gelmeden veya bir sevdiğini yitirmeden bunların farkına varmaz.
Mutluluk dediğimiz şey çok para, çok mal, çok fazla dosta sahip olmak değildir. Mutluluk denilen şey öncelikle sağlık, kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürebilmek, kederini ve sevinçlerini paylaşabileceğin birkaç dosttan ibarettir.
Allaha inanmayan, inanıyor gibi görünen, dini ticarete ve siyasete alet eden, yalan dolanın alıp yürüdüğü; insanların birbirine olan güvenini kaybettiği; büyük firmaların bile hileli ürünler sattığı; reklamasyonun egemen olduğu günümüzde başımıza gelen dertler sonuçta bizim eserimizdir.
* * *
'Vera'; dini veya insani düşüncelerce, inançlarda yasak olduğu bilinen veya kabul görmüş, ahlaka aykırı ve günah olduğundan şüpheye düşülen, insana yakışmayan davranış ve işlerden uzak durma eylemidir.
Zehirli ürünlerin yetiştiği bir çayırda atların otlamaya bırakılması nasıl ona zarar verir ise, insanlarda çevrelerinde var olan kötü alışkanlıklarla dolu yerlerden zarar görürler. Bu nedenle insanın kendi nefsini kontrol etmesi daha küçük yaştan itibaren iyi ahlaklı bireyler olarak yetiştirilmesi önem kazanır.
Günümüzde her insanın bir 'etik' anlayışı vardır. Bazı toplumlarda sahipsiz dolaşan bir kuzuyu çalmak sahiplenmek olarak görülebilir. Oysa etik anlayış kuzunun sahibini aramak, bulana kadar onu muhafaza etmek ve zarar vermemek olmalıdır.
Aylarca ürettiği bir ürünü satmak için bekleyen köylünün malına göz dikmek ve piyasa fiyatları altında satın almak, bazıları için açıkgözlülük iken bazıları için aç gözlülüktür.
Tartı ile oynayanlar, ürün kalitesini düşürenler, özellikle doğadan gelen bir nimeti halka haksız kazanç elde ederek ulaştıranlar, sıkışık durumdaki insanların malını ucuza kapatanlar 'vera' sahibi insanlar değillerdir.
Dürüstlüğün, doğru sözlülüğün, hak yemezliğin enayilik kabul edildiği toplumlar ve buna göz yumanlar helak edilmeyi hak etmişlerdir.
Başlarına nasıl bir musibetin geleceği, yeryüzünden silinmeleri için Yaratıcının onlara nasıl bir cezayı uygun gördüğünü fark etmeleri mümkün değildir.
Günahlardan ve şüpheli şeylerden uzak durmak tavsiye edilse de, toplumun yüzde kaçı acaba ne kadar bu kurala uymaktadır?
Yaratıcıdan korkmak, dinden çıkmak, günah işlemek bir yana; insanın yaptıklarından ötürü mağdur olan yetimden, öksüzden, duldan ve saf insanlardan yüklendiği sorumluluğa ne demeli? Onlara kötülük edenler sadece kendi inançlarını yok etmekle kalmaz, nefsine uymanın, kötülük ettiği insanların günahlarını da üstlenmenin ve bu dünya nimetlerinden haz almanın mutlu olmanın önünü de kapatırlar.
Geride bıraktığımız yaşamımızda 'vera'yı ihmal etmiş isek, kalan ömrü hayatımızda inşallah bizler iyi birer insan olarak bu dünyadan göçer gideriz.
Kalın sağlıcakla…
- Para mı sağlık mı? / 05.11.2025
- Melamet hırkası… / 16.10.2025
- Geleceği savunmak… / 12.10.2025
- Çaresizlik… / 06.10.2025
- Düzen ve düzensizlik… / 27.09.2025
- Şehitliklerimiz… / 19.09.2025
- Tepki göstermek… / 06.09.2025
- Eski dostlar… / 03.09.2025
- Çocuk ve gençlerin eğitimi… / 26.08.2025




















































































