Sosyal yaşantı gün geçtikçe zorlaşmakta, ülkenin her yöresinden acı haberler gelmektedir. Hırsızlık, gasp, adam öldürmeler, intiharlar, iflaslar, bunalımlar, aile faciaları artarak devam etmektedir. Tez elden çare bulunmadığı takdirde, korkarım bu haberler artarak devam edecektir.
Kilis'ten bir haberle yazımıza devam edelim; "Kilis'te eşi vefat eden ve kendisine bağlanan Bağ-Kur maaşıyla geçinemeyen kadın ilaç içerek yaşamına son vermek istedi. Herkesin içini burkan olay Yavuz Sultan Selim Mahallesi Altınçekiç Sokaktaki 29 nolu evde meydana geldi. Eşi vefat eden ve kendisine bağlanan Bağ-Kur emekli maaşı ile geçinemeyen 40 yaşındaki D.D. adlı kadın 3 çocuğunun eğitim masraflarını karşılamada zorlanınca bunalıma girdi.Aile yakınlarından da yeterli desteği alamayan D.D. çareyi yaşamına son vermekte buldu. Evde bulduğu 15 adet hapı içen talihsiz kadın baygın halde bulundu. Devlet Hastanesi'nde midesi yıkanarak mutlak bir ölümden yeniden yaşama döndürülen D.D. polise verdiği ifadede, "Eşim vefat etti. Bana sadece Bağ-Kur maaşı kaldı. 3 çocuğum var ve 3'ü de okula gidiyor. Aldığım maaşla öğrenim giderlerini bile karşılayamıyorum. Maddi sıkıntı içinde çocuklarımın bir gece aç, bir gece tok yaşamalarına tahammül edemeyerek intihara karar verdim" diye konuştu (Kent Gazetesi/Kilis).
Bu ve benzeri haberleri duyunca, insanın vicdanı sızlıyor ama maalesef vatandaş olarak yapacak çok fazla bir şeyimizin de olmadığını biliyorum. Çünkü; vatandaşına bakmak, sosyal refahını sağlamak: devletin görevidir. Devletlerin yönetimi geçici bir süre için halk tarafından seçilen iktidarlar tarafından yapılır. Hükümetler de öncelikle kendi vatandaşının ihtiyaçlarını temin etmekten mesuldür. Halk tarafından seçilen iktidarlar da ne hikmetse Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından, (1938'den) sonra, milli politikalardan uzaklaşmış, haçlı batının istekleri, kendi vatandaşlarımızın istek ve arzularının önüne geçmiştir. Netice itibariyle vatandaşın düştüğü durum meydandadır.
Vatandaş bundan sonra sosyal yaşantısını düzeltmek ve refah içerisinde yaşamak istiyorsa; yapılacak seçimlerde, gerçekten kendi dertlerini dert edinen, milli politikalar üretebilen, projesi ve kadrosu olan birilerini seçmez zorundadır. Aksi takdirde yapacağı yanlış tercihlerin cezasını millet olarak hep birlikte çekmekteyiz.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Bursa da düzenlenen 4. Uluslararası Sosyal Devlet Milli Devlet Kongresi'nde yaptığı konuşmada "Bizim ne bir ikbal, ne bir istikbal derdimiz yoktur, bizim derdimiz milletimizdir, yani sizsiniz siz" ifadesiyle, milletimize çözümün adresini işaret etmişti. Derdi millet olan, Milli Ekonomi Modeli sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı da anlamak, seçmek ve onunla bütünleşmek de sizin göreviniz olsa gerektir.Vesselam..!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025