Bugün çok özel bir günün yıldönümü: 23 Nisan 1920'de Misakı Milli sınırları içinde egemen olabilmek adına Millet Meclisi açıldı, ulus olma ve kendi kaderini belirleme konusunda ilk toplantısını yaptı. Kendisinden çok güçlü uluslara karşı, büyük imkânsızlıklara rağmen vesayet altına girmemek adına büyük bir mücadele verildi ve kazanıldı. Atalarımızla ne kadar övünsek azdır. Ancak bugün içinde bulunduğumuz koşullarda, şekli bırakıp özüne inerek değerlendirdiğimizde utanmamız gerekiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ibaresine rağmen "Egemenlik kayıtsız şartsız yabancı sermaye ve onları yönlendiren dış güçler ile onları destekleyen iç güçlere aittir" önermesinin yerleşmesine kayıtsız kalınmasını anlayabilmemiz mümkün olmuyor. Önemli kavramlar ve insani değerlerin, güçlülerin çıkarına göre yeniden tanımlanması bu ve çelişkileri arttırıyor, sosyal ve hukuk devleti anlayışı çökerken, sadece güçlülerin haklı olduğu anarşi ortamı hortluyor. Bu güçlülerde sözde terörle mücadele ederek diğer kesimlerin bir araya gelmesini her yol ile engelleyip sindirerek egemenliklerini pekiştirmeye çalışıyor. Kula kul olmayın zorlayan bir ortam inançları, insani değerleri tüketiyor. 1918 tarihinde Mondros Anlaşması ile teslim olan Osmanlı'nın toprakları işgal edilmişti. Bu durumu hazmedemeyenler Anadolu'ya geçti, halkla bütünleşerek bir mucize yarattı ve tarihin akışını değiştirerek, güçlülerin oyununu bozdu. Vesayet altına girmedi, rüştünü ispatlayarak egemen yetkiyi eline aldı. Bugün ise yine benzer bir durum var. Yabancı sermayeye tam bağımlı hale gelmiş olmamız, egemen yetkinin dış güçlerin kontrolüne geçmesine sebep olmuş, başka bir deyişle işgal başlamış. Sayıca az fakat görece güçlü bir kesim dış güçlerle işbirliği içine girerek kendi şahsı çıkarları adına bu olumsuzluğu fırsat olarak değerlendirmekte bir sakınca görmemiş! Durumun ciddiyetini farkeden başka bir kesim geçte olsa harekete geçmiş, fakat büyük çoğunluğu temsil eden, yaşam koşulları düzenli olarak ağırlaşan büyük çoğunluk ise siyasetten ümidini kesmiş. Bu tablo fırsat düşkünlerini iyice azdırmış. Meclis, fiilen Milletin Meclisi olmaktan çıkmış, kriz korkusu ile dış güçlerin etkisi altına girmiş, gerçeği gizlemek için karmaşık masallar devreye sokulmuş. Sonuçta gerilim tırmanmaya başlamış, Genelkurmay Başkanı'nın basın toplantısı, Cumhurbaşkanı'nın Harp Akademileri'ndeki konuşması ve Ankara'daki Cumhuriyet'e sahip çık mitingi bir kesimi iyice telaşlandırmış. Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına müdahale ederek gerilimin büyüyerek geniş kesimleri etkilemesini engellemek zorunda kalmışlar! Diğer taraftan sözde ulusal olması gereken finansal piyasaları manipule ederek herşeyin iyi gittiği görüntüsünü oluşturmak için yoğun çaba harcamaları gerekmiş. Sormak gerekiyor bu tabloda milletin Meclisi, milletin vekilleri nerede ve kimlere hizmet ediyorlar? Evet egemenlik yabancı sermayenin kontrolüne geçmiş durumda. Geçen hafta yabancıların satışı ile döviz 1.33'lü seviyelere geriledi, iç borç senetleri değerlendi, sermaye piyasaları yükseldi. Bu eğilimleri tezgâhlayanların hareket yeteneği genişlerken, diğerlerininki önemli ölçüde daraldı. Tersten bakacak olursak bazı gerçekleri daha rahat görebiliriz. Küresel dengesizlikler anormal düzeylere ulaştığı için kırılganlık ve bulaşıcılık oldukça yüksek. Türkiye'deki piyasalarda olumsuz hareketler yaşansa, bu durum önce diğer gelişmekte olan ekonomileri ve devamında gelişmiş olanları da aynı yönde etkileyecek, ortaya çıkan bu dalgalanma sermaye hareketlerinin yön değiştirmesi ile güçlenerek kaosa neden olabilirdi! Bunlar olmadı, tam aksi yönde rüzgarlar estirildi: Türk Lirası değerlendikçe başta Türkiye'de sınai ve tarımsal üretimle uğraşan kesimler ve diğerlerinin geleceği karartıldı. Onların çıkarını koruması gereken Meclis iradesi ise çok uzun süredir hiç görünmedi, tam aksine olumsuz etkilenenler uyutuldu, kendilerine yönelik saldırıya tavır almaları engellendi. Evet bugün 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Çocuk bayramına diyeceğimiz yok, fakat ulusal egemenlik konusunda çok düşünmemiz ve vesayet altına girmemek adına elele vererek birşeyler yapmamız gerekiyor. Aksi takdirde bu utancın yaratacağı kaos herkesi yutacak...Uğur Civelek