TÜSİAD'dan yerli üretim vurgusu
TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, bu yıl ilk kez sanal ortamda düzenlenen YİK Toplantısı'ndaki konuşmasında, pandeminin tarım sektörünün ve gıda üretiminin stratejik önemini tekrar hatırlattığına işaret ederek, "Bu nedenle, stratejik ürünlerin yurtiçi üretim imkanlarını geliştirecek bir model üzerinde düşünmemiz gerekiyor" dedi.
03.12.2020 16:58:00





RECEP BAHAR / DETAY HABER
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) en önemli etkinliği olan Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Toplantısı tarihinde ilk kez sanal ortamda gerçekleşti. YİK Başkanı Tuncay Özilhan, etkinlikte yaptığı konuşmada, sözlerine "2021 yılına girmemize günler kaldı. Eminim siz de benim gibi bu yılın bitmesini dört gözle bekliyorsunuz" diyerek başladı! Özilhan, şunları söyledi: "Aslında başlarında 2020 yılından da umutluyduk. Ancak Covid-19 pandemisi tüm olumlu beklentileri boşa çıkardı. Ülkemizdeki ekonomik gelişmeler açısından 2021, 2020'ye kıyasla daha fazla umut vaat ediyor. Ekonomi yönetiminde hata yapılmaması durumunda bir dizi gösterge iyileşme sürecine girecek. Bir soluklanma fırsatı yakalıyoruz ve bunu, 'yüksek enflasyon, yüksek faiz, Türk Lirasının değer kaybı, ithalata bağımlılık, ihracatta rekabet gücünün düşüklüğü, borçlanma sarmalı, istihdam yaratamama' gibi kronik sorunların çözümü için iyi kullanmamız gerekiyor. Çünkü ekonomide bir süredir sorunların üst üste yığılıp biriktiği bir dönemden geçtik. Sorunları ileriye ötelemek yerine kökten çözmek için ihtiyaç duyduğumuz en öncelikli unsur, kurumlara duyulan güvenin pekişmesi. Ekonomiyle ilgili tüm kurumların kanunla tanımlanmış görevlerini, kanunların çizdiği özerklik çerçevesinde yerine getirmesi en büyük beklentimiz.
Bu noktada, tüm denetleyici ve düzenleyici kurumlara büyük sorumluluk düşüyor.
Güvenin pekişmesini sağlayacak olan ise şeffaflık ve hesap verebilirlik.
Tüm ekonomik birimlerin sağlıklı analiz ve uzun vadeli tahmin ve planlama yapabilmesi için doğru ve dünyayla kıyaslanabilir bilgiye ve bu bilginin şeffaf biçimde paylaşılmasına ihtiyaç var. Doğru bilgi yoksa doğru karar da verilemiyor."
Ortak akıl devrede olmalı
"Düşüncenin ve eleştirinin özgürce dile getirilebildiği bir tartışma ortamı, çoğulcu ve özgür bir medya, birbirini dinleyen bir toplum, topluma kulak veren bir siyaset anlayışı, yetkin ve çözüm odaklı bir bürokrasi, ülke yönetiminde hata yapma ihtimalini düşürür" temennisinde bulunan Özilhan, şöyle devam etti: "Yine de, kul işidir, hata olabilir ama bu durumda da hatanın boyutu küçük olur; hatadan dönmek kolay olur. Eğer toplum içinde istişare mekanizmaları sağlıklı biçimde çalışabilirse, karar alma süreçleri de aşağıdan yukarıya çalışmaya başlar.
Bu yöntem, deneme yanılma mekanizmasından çok daha iyi çalışır. Daha etkindir ve maliyeti daha düşüktür. Dün alınan kararlar bugün değiştirilmez. Dün yapılan yatırımlar bugün atıl hale gelmez. Kaynak israfı, enerji israfı ve en kötüsü umut israfı ortaya çıkmaz."
Yerli üretim şart
Pandeminin tarım sektörünün, gıda üretiminin stratejik önemini tekrar hatırlattığına işaret ederek, "Aslında, dışarıyla ticaret kanallarında sıkıntı yaşanması durumunda, sadece tarım değil genel olarak yurtiçi üretim kapasitesinin ne kadar hayati olduğu da ortaya çıktı. Üretimde yurtdışına bağımlılık, salgın sırasında olduğu gibi nihai ürün ve ara girdi temini açısından büyük sorun yaratıyor.
Bu nedenle, stratejik ürünlerin yurtiçi üretim imkanlarını geliştirecek bir model üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Üretim olmazsa ihracat da, istihdam da, katma değer de, vergi de olmaz. Yeni bir üretim seferberliğine hemen başlamazsak, yarın çok geç kalmış olmaktan korkarım. Makroekonomik istikrarın ciddi ölçüde bozulduğu durumlarda, şok tedavisi olarak faiz artışı kaçınılmaz olur.
Ancak adı üzerinde, şok tedavisi uzun süre kullanılmaz. Yüksek reel faiz, sonuçta, para üzerinden para kazanmaktır. Para üretime gitmez. Bunun sonucunda üretim kapasitesi daralır, kaynaklar verimli projelere değil spekülatif alanlara kayar.
Üstelik gelir dağılımı da bozulur. Bunlar arzu edilir sonuçlar değildir. Faiz oranlarını kalıcı olarak düşürmek istiyorsak enflasyonu düşürmemiz, ekonomik reformları yapmamız, siyasi ve jeopolitik riskleri hafifletmemiz ve öngörülebilirliği sağlayacak olan hukuk reformlarını tamamlamamız gerekiyor.
Aksi takdirde, faizler asansör gibi bir iner bir çıkar."
Avrupa Birliği'ni de eleştiren Özilhan, "Doğrudur, Avrupa Birliği'nin siyasi liderleri geçmişte Türkiye'ye taraflı davranmış, çifte standart uygulamış, haksızlık yapmıştır. Bugün de durum çok farklı değil. Ancak ilişkilerde, kurumsal bir düzlemde ilerleme sağlanması, Türkiye'nin de, Avrupa Birliği'nin de çıkarlarına uygundur. Bu anlamda, güncelliğini yitirmiş olan Gümrük Birliği'nin Yeşil Anlaşma, Dijital Avrupa, tarım, kamu alımları ve hizmetleri de içine alacak şekilde güncellenmesi, vize serbestisi diyaloğunun tamamlanması gibi atılacak somut adımlarla ilişkilerde yeni bir dinamik harekete geçebilir. Türkiye'nin müthiş bir potansiyeli var. Bu müthiş potansiyeli hayata geçirebilecek bir dönüm noktasına yaklaşıyoruz" şeklinde konuştu.
Zor bir yıl bizi bekliyor
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski de, 2020 yılını değerlendirdiği konuşmasında, koronavirüs salgınının ülkelere, bireylere, ekonomilere büyük zarar verdiğine işaret ederek, "Gelir dağılımı uçurumu derinleşti. Eşitsizlik ve yoksullukta patlama yaşandı. Dışarıdan tedarikin riskleri su yüzüne çıktı. Yerli sanayinin korunmasının önemi giderek daha fazla vurgulanır oldu" dedi. Dünyada artan şirket ve devlet borçluluğunun yeni şartlara uyum açısından herkesi zorladığına işaret eden Kaslowski, Türkiye ekonomisi ile ilgili şunları söyledi: "Yeni ekonomi yönetimiyle yeni bir başlangıç yapma olanağı doğdu. Nitekim ilk alınan tedbirler piyasalarda hemen bir rahatlamaya yol açtı. Yaşadığımız onca deneyimden sonra, ekonomi yönetiminde neye ihtiyacımız olduğunu şaşmaz bir kesinlikle biliyoruz: Yalınlık, şeffaflık, öngörülebilirlik, kurumsallık, hesap verilebilirlik, karar vericilerle ekonominin aktörleri arasında yapıcı ve süreklilik arz eden bir iletişim. Yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir ders daha var: Ekonomi politikaları, piyasaların işleyişi, sermaye akışlarının yönü elbette rasyonel yaklaşımlara, iyi yönetime, konusuna hâkim teknokrat ve bürokratlara gereksinim duyuyor. Ancak bunlara ilaveten hukukun üstünlüğü, hızlı ve adil şekilde çalışan güvenilir bir yargı sistemi olmadan, bu özellikler kalıcı ve sürdürülebilir büyümenin önünü açmaya, yatırım sermayesinin ülkeye akmasını tek başlarına sağlamaya yetmiyor." Yeni yıla zor koşullarda girileceğine işaret eden Kaslowski, "Daha önce pek çok kriz yaşamış, bunları yönetmiş ve atlatmış bir ülkeyiz. Temel hak ve hürriyetler konusunda daha az güvenlikçi, daha fazla özgürlükçü bir çizgiye geldiğimiz takdirde, ülkemizin enerjisini verimli ve yapıcı bir yöne sevk edebileceğinden eminim."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.