Dört bir tarafından kuşatılan Türkiye'de, birilerinin "dış politika dinamiktir" yalanıyla, Türkiye gibi kritik bir coğrafyada bulunan bir ülkenin en istikrarlı ve sağlam olması gereken dış politikasını, kendi iç politikalarına benzetip değişken, "nabza göre şerbet dağıtan" bir kaypaklığa devşirme gayretkeşliği hissedilir seviyede artış gösterdi. Özellikle son günlerde Kuzey Irak merkezli yaşadığımız hızlı gelişmeler, yıllar önce kırmızı çizgileri tarumar edilen bölgeye dair devlet politikamızın yerini, Atlantik ötesinden salık verilen BOP menşeli yeni politikaların aldığını maalesef belirtmek durumundayız.AKP hükümetinin yönünü tayin ettiği yeni devlet politikamız, Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasını artık "casus belli" olarak görmüyor. Peşmerge Talabani'nin Irak cumhurbaşkanı olması nasıl hazmedildiyse, her fırsatta "Kerkük Kürt şehridir" diyen Barzani'nin Kürdistan başkanlığı da kabullenilmiş durumda. Dolayısıyla bir Kürdistan da kabul edilmiş durumda. Baskın basanındır misali, Kırmızı çizgilerimizi birileri ihlal edeceğine, biz değiştirelim mantığıyla hareket eden hükümet, Irak'a dair tüm devlet politikasını, ABD'nin dayattığı şekilde tesis etti. Son birkaç haftadır bu yeni politika tesisiyle ilgili yaşanan gelişmeleri hatırlayalım. İlk olarak Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda Talabani ile ilgili olarak "adam eskiden aşiret reisiydi, şimdi devlet başkanı" diyerek Atlantik ötesinden dayatılan yeni duruma intibak etme sürecine dair ilk sinyali vermişti.Ardından MİT Müsteşarı Emre Taner ve iki üst düzey MİT yetkilisi Kuzey Irak'a giderek Barzani'yi ziyaret etti. Yalanlanmayan bu ziyaret Türkiye'nin politika değişikliğine dair en etkili adım niteliği taşıyordu. Bu ziyaretin perde arkasının anlatıldığı Tempo dergisinde, MİT Müsteşarı Emre Taner ile Barzani arasında daha önce kurulmuş bir yakınlıktan bahsediliyor ve bu ziyaretin sebebi olarak da bu yakınlık gösteriliyor.Dergiye göre bu ziyarette Barzani'nin, Türkiye'den Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunun tanınması, Kuzey Iraklı Kürtlere 'TC vatandaşı' olma olanağı verecek çifte vatandaşlık hakkının tanınması, öğrenci değişimi ve Kuzey Irak Kürt Ordusu'nun Türkiye tarafından eğitilmesi gibi talepleri bulunuyor. Türkiye'nin de Barzani'den yegane isteği olarak "PKK ile etkin mücadele için işbirliği" belirtiliyor.Bu iddialar öyle sıradan ve kolay yutulur cinsten değil. Bu ziyaretin yankıları daha tazeliğini koruduğu bir sırada, yabancı bir gazete, Türkiye'nin aynı şekilde Talabani ile de temas kurduğunu ve PKK ile mücadele karşılığında Talabani'nin partisine maddi destek verileceği yolunda anlaşma sağlandığı yönünde bir haber yayınladı. Bunlar yalanlanmayan ama perde gerisinden yürütülen girişimlerdi. Bir de perde önünde cereyan eden önemli gelişmeler vardı. Fly Air'in Süleymaniye ve Erbil'e uçak seferleri başlatma kararının ardında Dışişleri Bakanlığı'nın olduğu ve ilk aşamada Türk Hava Yolları'nı devreye koymanın uygun olmayacağı kanaatinden dolayı özel bir havayolu şirketinin devreye koyulduğu yönünde ciddi duyumlar sözkonusu. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı bu havayolu şirketinin bu seferleri başlatmasının bir sakınca teşkil etmediğini de resmen duyurdu. AKP'nin Kürt ve derin Genel Başkan Vekili Mir Dengir Fırat'ın şu sözleri de ABD merkezli yeni politikanın hükümetçe nasıl bir misyon olarak telakki edildiğinin işareti: "Bir zamanlar Mandela'yı da farklı yorumlayanların şimdi ne yaptıklarına bakalım. Dış politika dinamiktir. Türkiye gelişmelere göre kendini Kuzey Irak'a adapte etmeli..."Hükümet Türkiye'nin zorla sürüklendiği bu politika değişikliğini medya kuvvetini kullanarak kamuoyuna maletmeye ya da daha doğru bir ifadeyle kamuoyunu bu tehlikeli politikaya adapte etmeye çalışıyor. Güneydoğu'da Barzani'nin burs verdiği öğrenciler, okumak için Kuzey Irak'a aşırılan Güneydoğulu gençler ve Barzani - Talabani ikilisinin özel işlerini yapan Türk şirketlerini sempatik gösterme gayretkeşliğine giren bazı yazarlar gözden kaçmıyor. Ayrıca Türkiye'nin Kürdistan'ı tanıması gerektiği yönünde inceden inceye motiflemeye başlayan "büyük" gazetelerin "büyük" yazarlarının bir yerden talimat almışçasına aynı anda aynı konu üzerinde kafa patlatıp, beyin fırtınası estirmeleri tesadüf değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012