Türk toplumu ‘göç'e alıştı
Çukurova Kalkınma Ajansı tarafından hazırlanan; ‘Çukurova Bölgesi'ndeki Göç Olgusu: Sebepler,
Sonuçlar ve Çözümler' konulu raporda, Türk toplumunun ‘göç' olgusuna alıştığına dikkat çekildi
15.03.2012 00:00:00
Raporda, göç olgusunun, Türkiye'de yaşanan hızlı değişim sürecinin en temel öğelerinden biri olduğu ifade edilirken, kırdan kente, doğudan batıya, yurt içine ve yurt dışına olan göç hem göçe konu olan kitlelerin, hem göçe hedef olan bölgelerin yaşamını, hem de Türk toplumunu yakından etkilediği yorumu yapıldı. Göçün nedenleri üzerinde yapılacak isabetli değerlendirmelerin, uygulanacak doğru politikalar ve uygun yatırımlar göçün sebeplerini ortadan kaldıracağı vurgulanırken, böylelikle sorunların da önüne geçilebileceği ifade edildi.
Göç, kültür çatışmasına neden oluyor
Göçün psikolojik, ekonomik ve sosyolojik sorunları beraberinde getirdiğine dikkat çekilirken, göçülen kentlerde sosyal ve asayiş problemleri arttığı ve daha sonra ekonomik ve kültürel çatışmaların yaşandığı tespiti yapıldı. Bu sorunların kronikleşmesi oluşması gereken toplumsal mutabakatı engellediği, kentin kendisine özgü yaşam standartlarını ve tarzını yok ettiği vurgulanırken, düzensiz ve plansız yerleşimin doğal bir sonucu olarak da çevre ve kültürel dokunun tahrip olduğunun altı çizildi. Artan nüfus karşısında asayiş hizmetlerinin yetersiz kalmasının, insanların kendi güvenliklerini yine kendilerinin sağlaması sonucunu doğuracağını, bunun da bir hukuk devletinde asla kabul edilemeyeceği ifade edildi. Kırsal kesimden şehir merkezlerine yapılan göçlerde kültürel farklılıklar ve yaşam şekilleri bariz bir şekilde farklılık gösterdiği ve kültür çatışmalarının ortaya çıktığı belirtildi.
Göç olgusuna alıştık
Raporda Türk toplumu için ‘göç' olgusunun alışılmış bir durum olduğu ifade edilerek, şu görüşlere yer veriliyor; “Göç, adeta bir yaşam biçimi konumunda. Tarihsel süreç de bunu gösteriyor. Orta Asya'dan başlayan göç Anadolu'dan balkanlara kadar yayılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte yurtdışından Türk soylu insanların Anadolu'ya göçü devam etmiş, nüfus mübadeleleri ile birçok insan Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelerden Türkiye topraklarına göç etti. 1960'lı yıllarda başlayan yeni
süreçle göç yurt dışına işçi göçü olarak kendini gösterdi. O yıllardaki göçün nedeni; Türkiye'deki ekonomik sıkıntılar yanında Batı Avrupa ülkelerinin imar ve sanayi sürecindeki işçi ihtiyacıydı. 1980'lerin ortalarından itibaren ülkemizde yaşanan terör olaylarına bağlı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden batıya doğru bir iç göç hareketi başladı. Çukurova Bölgesi, bu göçten en çok etkilenen bölge olurken, yoğun bir göçe maruz kaldı.”
Gecekondu önleme bölgeleri
Yoğun göç alan illerdeki yerel yönetimlerin merkezi hükümetten ve genel bütçeden alacakları payların yükseltilmesi ve geciktirilmeden verilmesi gerektiği kaydedilirken, ‘kentten-kente göç'ü engelleyecek çeşitli önlemlerin yanı sıra kentsel alanlardan en yakın kırsal alanlara göçün özendirilmesi, hammaddeye bağlı olmayan serbest sanayi kuruluşlarının iş gücü arzının en yüksek olduğu bölgelere kurulması da sunulan çözüm önerileri arasında gösterildi. Orman köylerinden göçe katılanların oranını düşürmek amacıyla ormanlardan köylünün bilinçli ve etkin bir biçimde yararlanabilmesi noktasında olanaklar oluşturulması ve orman köylülerinin yerinde kalkındırılması için gerekli olan fon imkanlarının arttırılması istendi. Hazine arazilerinin belediyelere ve toplu konut kooperatiflerine devriyle gecekondu önleme bölgeleri oluşturulması, gecekonduya karşı proje uydu kentler yapılması, TOKİ'nin bu hususta daha etkin kullanılması konusu gündeme taşındı. (İHA)
Göç, kültür çatışmasına neden oluyor
Göçün psikolojik, ekonomik ve sosyolojik sorunları beraberinde getirdiğine dikkat çekilirken, göçülen kentlerde sosyal ve asayiş problemleri arttığı ve daha sonra ekonomik ve kültürel çatışmaların yaşandığı tespiti yapıldı. Bu sorunların kronikleşmesi oluşması gereken toplumsal mutabakatı engellediği, kentin kendisine özgü yaşam standartlarını ve tarzını yok ettiği vurgulanırken, düzensiz ve plansız yerleşimin doğal bir sonucu olarak da çevre ve kültürel dokunun tahrip olduğunun altı çizildi. Artan nüfus karşısında asayiş hizmetlerinin yetersiz kalmasının, insanların kendi güvenliklerini yine kendilerinin sağlaması sonucunu doğuracağını, bunun da bir hukuk devletinde asla kabul edilemeyeceği ifade edildi. Kırsal kesimden şehir merkezlerine yapılan göçlerde kültürel farklılıklar ve yaşam şekilleri bariz bir şekilde farklılık gösterdiği ve kültür çatışmalarının ortaya çıktığı belirtildi.
Göç olgusuna alıştık
Raporda Türk toplumu için ‘göç' olgusunun alışılmış bir durum olduğu ifade edilerek, şu görüşlere yer veriliyor; “Göç, adeta bir yaşam biçimi konumunda. Tarihsel süreç de bunu gösteriyor. Orta Asya'dan başlayan göç Anadolu'dan balkanlara kadar yayılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte yurtdışından Türk soylu insanların Anadolu'ya göçü devam etmiş, nüfus mübadeleleri ile birçok insan Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelerden Türkiye topraklarına göç etti. 1960'lı yıllarda başlayan yeni
süreçle göç yurt dışına işçi göçü olarak kendini gösterdi. O yıllardaki göçün nedeni; Türkiye'deki ekonomik sıkıntılar yanında Batı Avrupa ülkelerinin imar ve sanayi sürecindeki işçi ihtiyacıydı. 1980'lerin ortalarından itibaren ülkemizde yaşanan terör olaylarına bağlı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden batıya doğru bir iç göç hareketi başladı. Çukurova Bölgesi, bu göçten en çok etkilenen bölge olurken, yoğun bir göçe maruz kaldı.”
Gecekondu önleme bölgeleri
Yoğun göç alan illerdeki yerel yönetimlerin merkezi hükümetten ve genel bütçeden alacakları payların yükseltilmesi ve geciktirilmeden verilmesi gerektiği kaydedilirken, ‘kentten-kente göç'ü engelleyecek çeşitli önlemlerin yanı sıra kentsel alanlardan en yakın kırsal alanlara göçün özendirilmesi, hammaddeye bağlı olmayan serbest sanayi kuruluşlarının iş gücü arzının en yüksek olduğu bölgelere kurulması da sunulan çözüm önerileri arasında gösterildi. Orman köylerinden göçe katılanların oranını düşürmek amacıyla ormanlardan köylünün bilinçli ve etkin bir biçimde yararlanabilmesi noktasında olanaklar oluşturulması ve orman köylülerinin yerinde kalkındırılması için gerekli olan fon imkanlarının arttırılması istendi. Hazine arazilerinin belediyelere ve toplu konut kooperatiflerine devriyle gecekondu önleme bölgeleri oluşturulması, gecekonduya karşı proje uydu kentler yapılması, TOKİ'nin bu hususta daha etkin kullanılması konusu gündeme taşındı. (İHA)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.