Birlik ve beraberliği temin edecek, devlet ve milletine bağlı bireylerin yetiştirilmesi de vazgeçilemez esastır. İnsanın yetiştirilmesi bahsinde ele alınması gereken bir diğer önemli husus ise, her milletin kendine ait değerleri özelde ise Türk Milleti'ne ait değerleri gençliğimize kazandırmamızdır.
Bugün hangi millete bakarsanız bakınız; örnek bir modeli vardır. Bir İngiliz veya bir Alman vs. gencini farklı milletlerin gençliğinden ayıran bir modeli mevcuttur.
Kendi değerleriyle, örfüyle, adetiyle kısacası medeniyeti ile yoğrulmuş "model anlayış", örgün ve yaygın eğitim ile kendine öğretilmiştir. Bizde ise, böyle bir Türk modeli henüz belirlenmemiştir.Dolayısıyla gençliğimizin yetiştirilmesinde de ona örnek olaraksunulan bir Türk modeli maalesef yoktur. Bu boşluk, ister istemez globalizmin kültür anlayışı ile doldurulmaktadır. Globalizmin zihinler üzerindeki en etkili yaptırımı, fertlere, farkında olmadan kendi düşünce kalıplarını, kültürünü ve medeniyetini kabul ettirmektir. Böylece yapılan reklamlar ve kampanyalarla Batılılaşmayı, Batı patentli eşyaları kullanmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yemek veya onlar gibi davranmak olarak anlayan bir millet oluşturulmaktadır.
Çağdaşlaşmayı "Batılı gibi olma" şeklinde algılayan bu nesil, kendi gibi hareket etmeyenlere karşı taklit ettikleri ile bir üstünlük kazandığını düşünmektedir. Sahip olduğu değerlerini, milli kimliğini ve medeniyetini hiçe sayan bu anlayış, Batı taklidinde bir hayat telakkisi ile modernleştiğini düşünürken; geldiği noktada öz kimliğini ve değerlerini yitirmektedir. Böyle bir nesil, geleceğimizi globalizme ipotek etmek demektir, dolayısıyla Globalizm karşısında dik durabilmek, değerlerinesahip çıkan bir gençliğin yetiştirilmesi ile sağlanabilir. Verilecek eğitim bu nedenle kültürümüze, tarihimize ve değerlerimize sahip çıkan bir hayat telakkisi ekseninde olmalıdır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Dr. Birol Şensoy / KKTC - Öğretim ÜyesiMilli Devlet dışındaki tezler sınıfta kaldıMilli Devleti, diğer sistemlerle kıyaslanmayacak kadar farklı bir noktaya taşıyan, tezin gayesine ve merkezine "insanın konulması"dır. "İnsanı tanıma" gerçeğiyle sağlanacak bir devlet anlayışı, Milli Devlet modeli ile hayata geçirilmektedir. Yaşanamayan hak, insan hakkı değildir. Hakların yaşanmadığı bir toplumda gerçek manada özgürlüklerden bahsetmek mümkün değildir. Özellikle sosyal ve iktisadi haklar, bu çerçeveden ele alındığında Sosyal Devlet/Milli Devlet dışındaki bütün tezlerin, gerek teorik, gerekse uygulamada sınıfta kaldıkları görülmektedir. Müslüman Türk tarihindeki devlet anlayışı, şu öz cümle üzerine oturur: "insanı yaşat ki devlet yaşasın." Yani insana sahip olduğu hakları yaşatan devletler, hayatlarını devam ettirebilirler. Gerek kapitalist, gerekse Marksist anlayışlar, sınıflar arasında sürekli bir kavganın varlığına dikkat çekmektedirler. Bu zihniyetlerin hakim olduğu toplumlarda, bireyler arasında ve milletler arasında kavga bir hayat tarzı olarak ortaya çıkmaktadır.
Bugün hangi millete bakarsanız bakınız; örnek bir modeli vardır. Bir İngiliz veya bir Alman vs. gencini farklı milletlerin gençliğinden ayıran bir modeli mevcuttur.
Kendi değerleriyle, örfüyle, adetiyle kısacası medeniyeti ile yoğrulmuş "model anlayış", örgün ve yaygın eğitim ile kendine öğretilmiştir. Bizde ise, böyle bir Türk modeli henüz belirlenmemiştir.Dolayısıyla gençliğimizin yetiştirilmesinde de ona örnek olaraksunulan bir Türk modeli maalesef yoktur. Bu boşluk, ister istemez globalizmin kültür anlayışı ile doldurulmaktadır. Globalizmin zihinler üzerindeki en etkili yaptırımı, fertlere, farkında olmadan kendi düşünce kalıplarını, kültürünü ve medeniyetini kabul ettirmektir. Böylece yapılan reklamlar ve kampanyalarla Batılılaşmayı, Batı patentli eşyaları kullanmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yemek veya onlar gibi davranmak olarak anlayan bir millet oluşturulmaktadır.
Çağdaşlaşmayı "Batılı gibi olma" şeklinde algılayan bu nesil, kendi gibi hareket etmeyenlere karşı taklit ettikleri ile bir üstünlük kazandığını düşünmektedir. Sahip olduğu değerlerini, milli kimliğini ve medeniyetini hiçe sayan bu anlayış, Batı taklidinde bir hayat telakkisi ile modernleştiğini düşünürken; geldiği noktada öz kimliğini ve değerlerini yitirmektedir. Böyle bir nesil, geleceğimizi globalizme ipotek etmek demektir, dolayısıyla Globalizm karşısında dik durabilmek, değerlerinesahip çıkan bir gençliğin yetiştirilmesi ile sağlanabilir. Verilecek eğitim bu nedenle kültürümüze, tarihimize ve değerlerimize sahip çıkan bir hayat telakkisi ekseninde olmalıdır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Dr. Birol Şensoy / KKTC - Öğretim ÜyesiMilli Devlet dışındaki tezler sınıfta kaldıMilli Devleti, diğer sistemlerle kıyaslanmayacak kadar farklı bir noktaya taşıyan, tezin gayesine ve merkezine "insanın konulması"dır. "İnsanı tanıma" gerçeğiyle sağlanacak bir devlet anlayışı, Milli Devlet modeli ile hayata geçirilmektedir. Yaşanamayan hak, insan hakkı değildir. Hakların yaşanmadığı bir toplumda gerçek manada özgürlüklerden bahsetmek mümkün değildir. Özellikle sosyal ve iktisadi haklar, bu çerçeveden ele alındığında Sosyal Devlet/Milli Devlet dışındaki bütün tezlerin, gerek teorik, gerekse uygulamada sınıfta kaldıkları görülmektedir. Müslüman Türk tarihindeki devlet anlayışı, şu öz cümle üzerine oturur: "insanı yaşat ki devlet yaşasın." Yani insana sahip olduğu hakları yaşatan devletler, hayatlarını devam ettirebilirler. Gerek kapitalist, gerekse Marksist anlayışlar, sınıflar arasında sürekli bir kavganın varlığına dikkat çekmektedirler. Bu zihniyetlerin hakim olduğu toplumlarda, bireyler arasında ve milletler arasında kavga bir hayat tarzı olarak ortaya çıkmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.