ŞİFRE / Emre AKMAN
Milletin bağrından bir insan çıkıyor. Arkasında ABD, AB, IMF, sermaye grubu, medya desteği olmadan kırk küsur partinin olduğu siyasette, onlarca ismin umut olarak pazarlandığı bir ortamda milyonları arkasından sürüklüyor.
İşte Prof. Dr. Haydar Baş ve O'nun başlattığı Kuvay-ı Milliye hareketini ve o hareketin bağrından doğan BTP'nin bu cazibesinin sırrı ne?
Bu sorunun cevabını elbette ki en iyi cevaplandıracak olan milletin kendisi... Bu sorunun cevabını O'na koşanlara sormak lazım.
Biz de öyle yaptık. Önce BTP katılım gecelerine iştirak eden milyonlar adına konuşanlara kulak verdik.
"Dün yaşasaydım Atatürk ile olurdum. Bugün yaşadığım için Haydar Baş'ı seçtim."
"Vatan kurtarılmayı bekliyordu. Kurtarıcımızı bulduk".
Artık Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in büyüklüğünü O'na koşan millet değil BTP'yi rakip gören parti yetkilileri dahi itiraf ediyor.
Bir ANAP'lı dostumu İstanbul'daki BTP'nin muhteşem katılım gecesine davet etmiştim. Geceyle ilgili gözlemlerini aldım, değerlendirmeleri ilginçti: "Müthiş bir kalabalık. Daha müthiş olan, salona girdiğimde kalabalıklar bayrak denizini andırıyordu. İnsanlarla Türk bayrağı, Türk bayrağı ile partinizin bayrağı adeta bütünleşmişti. Daha da etkileyici olan onbinlerce insanın gözlerindeki ışıktı. Biz ülkeyi perişan ettik. Bu perişanlık içindeki milletin yüzünü güldüren, onları büyük bir hedefe kilitleyen lider olan Haydar Baş elbette sıradan politikacı olamaz."
Bir başka önemli tespiti de DYP'den Bağımsız Türkiye Partisi'ne katılan işadamı dostumuz yapıyordu. Prof. Dr. Haydar Baş'ın BTP gecelerinde, muhtelif illerde yaptığı konuşmaları takip eden dostumuz şu tespitlerde bulunuyordu: "Millet benliğini, aidiyet duygusunu, kendine, devletine, askerine olan güvenini kaybetmek üzereydi. Hedefsiz, heyecansız, çürümüş siyasi yapı, her gelen siyasetçiyi kendisi gibi çürüterek bu karamsar havayı yayıyordu.
Haydar Baş ise bambaşka bir insan. Konuşmalarına dikkat ettim. Önce millete kim olduğunu, milletin büyüklüğünü anlatıyor. Ona yitirdiği özgüveni yeniden kazandırıyor. Büyük millet olma hedefini veriyor. Bu hedefe yürüyebilmek için milletçe bir ve beraber olmanın zaruretine dikkat çekiyor.
Ardından eskisi-yenisi, sağcısı-solcusu devleti küçültmenin, Avrupa'sı, ABD'si devleti dağıtmanın hesabını yaparken, sayın Baş, büyük milletlerin var olabilmesi için büyük devlete sahip olmanın gerekliliğinin altını çiziyor.
Büyük devletin de büyük orduya sahip olması gerektiğini söyleyerek ordu ile milleti bir bütün hale getirmeye çalışıyor. Ardından bütün siyasi partilerin IMF'ye, AB'ye mahkumiyeti savunduğu bir ortamda Milli Ekonomik Model'den bahsediyor. Millete yeni bir tez sunuyor. Günlük siyasi polemiklerle prim toplamak yerine kendi tezini, çözümünü, projelerini anlatıyor. Sayın Baş ekonomide iddialı. Krizden bunalan milletimize 24 saatte çözeceğini söylüyor. Nasıl çözeceğinin ipuçlarını veriyor. Millet anlıyor. Çünkü bu sözler dün dündür, bugün bugündür diyen bir politikacıya değil, dünü ile bugünü bir, doğuda da batıda da yurt içinde de yurt dışında da inandığı, bildiği doğruları delikanlıca dile getiren yürekli bir sese ait. Millet O'nu iyi tanıdığı, bildiği için ardına düşüyor."
Bir başka insanımızın tespiti: "Bugün bütün politikacılar milletine karşı kasıntı, Avrupa ve ABD karşısında süt dökmüş kedi gibi. Oysa Haydar Baş, heybeti ile, hitabeti ile, tezleri ile ülke üzerinde hesapları olanlara karşı onurlu çıkışları ile korku salıyor. Ancak aynı insan halkla iç içe, onlarla birlikte marş söylüyor, ilahi okuyor, türkü söylüyor. Son derece insanına aşık müşfik bir baba..."
Hasılı bir gerçek Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında kendini bir kez daha duyuruyor: Lider olunmaz doğulur. Onun için liderler değişmezler, sadece kendilerini geliştirirler.
Sürekli ortama ayak uydurup değişmeye çalışanlar toplumu dönüştüremez. Bulunduğu yerden daha büyük hedeflere taşıyamaz.
Ve lider, milletlerin dev aynası gibidir. O'na bakan her fert O'nda kendi güzelliğini seyreder. Bu gerçeği de Prof. Baş'ın şahsında bir kez daha görüyoruz. Herkes kendi penceresinden O'na bakıyor ve râm oluyor. Milletimizin onun için artık yüzü gülüyor.
Milletin bağrından bir insan çıkıyor. Arkasında ABD, AB, IMF, sermaye grubu, medya desteği olmadan kırk küsur partinin olduğu siyasette, onlarca ismin umut olarak pazarlandığı bir ortamda milyonları arkasından sürüklüyor.
İşte Prof. Dr. Haydar Baş ve O'nun başlattığı Kuvay-ı Milliye hareketini ve o hareketin bağrından doğan BTP'nin bu cazibesinin sırrı ne?
Bu sorunun cevabını elbette ki en iyi cevaplandıracak olan milletin kendisi... Bu sorunun cevabını O'na koşanlara sormak lazım.
Biz de öyle yaptık. Önce BTP katılım gecelerine iştirak eden milyonlar adına konuşanlara kulak verdik.
"Dün yaşasaydım Atatürk ile olurdum. Bugün yaşadığım için Haydar Baş'ı seçtim."
"Vatan kurtarılmayı bekliyordu. Kurtarıcımızı bulduk".
Artık Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in büyüklüğünü O'na koşan millet değil BTP'yi rakip gören parti yetkilileri dahi itiraf ediyor.
Bir ANAP'lı dostumu İstanbul'daki BTP'nin muhteşem katılım gecesine davet etmiştim. Geceyle ilgili gözlemlerini aldım, değerlendirmeleri ilginçti: "Müthiş bir kalabalık. Daha müthiş olan, salona girdiğimde kalabalıklar bayrak denizini andırıyordu. İnsanlarla Türk bayrağı, Türk bayrağı ile partinizin bayrağı adeta bütünleşmişti. Daha da etkileyici olan onbinlerce insanın gözlerindeki ışıktı. Biz ülkeyi perişan ettik. Bu perişanlık içindeki milletin yüzünü güldüren, onları büyük bir hedefe kilitleyen lider olan Haydar Baş elbette sıradan politikacı olamaz."
Bir başka önemli tespiti de DYP'den Bağımsız Türkiye Partisi'ne katılan işadamı dostumuz yapıyordu. Prof. Dr. Haydar Baş'ın BTP gecelerinde, muhtelif illerde yaptığı konuşmaları takip eden dostumuz şu tespitlerde bulunuyordu: "Millet benliğini, aidiyet duygusunu, kendine, devletine, askerine olan güvenini kaybetmek üzereydi. Hedefsiz, heyecansız, çürümüş siyasi yapı, her gelen siyasetçiyi kendisi gibi çürüterek bu karamsar havayı yayıyordu.
Haydar Baş ise bambaşka bir insan. Konuşmalarına dikkat ettim. Önce millete kim olduğunu, milletin büyüklüğünü anlatıyor. Ona yitirdiği özgüveni yeniden kazandırıyor. Büyük millet olma hedefini veriyor. Bu hedefe yürüyebilmek için milletçe bir ve beraber olmanın zaruretine dikkat çekiyor.
Ardından eskisi-yenisi, sağcısı-solcusu devleti küçültmenin, Avrupa'sı, ABD'si devleti dağıtmanın hesabını yaparken, sayın Baş, büyük milletlerin var olabilmesi için büyük devlete sahip olmanın gerekliliğinin altını çiziyor.
Büyük devletin de büyük orduya sahip olması gerektiğini söyleyerek ordu ile milleti bir bütün hale getirmeye çalışıyor. Ardından bütün siyasi partilerin IMF'ye, AB'ye mahkumiyeti savunduğu bir ortamda Milli Ekonomik Model'den bahsediyor. Millete yeni bir tez sunuyor. Günlük siyasi polemiklerle prim toplamak yerine kendi tezini, çözümünü, projelerini anlatıyor. Sayın Baş ekonomide iddialı. Krizden bunalan milletimize 24 saatte çözeceğini söylüyor. Nasıl çözeceğinin ipuçlarını veriyor. Millet anlıyor. Çünkü bu sözler dün dündür, bugün bugündür diyen bir politikacıya değil, dünü ile bugünü bir, doğuda da batıda da yurt içinde de yurt dışında da inandığı, bildiği doğruları delikanlıca dile getiren yürekli bir sese ait. Millet O'nu iyi tanıdığı, bildiği için ardına düşüyor."
Bir başka insanımızın tespiti: "Bugün bütün politikacılar milletine karşı kasıntı, Avrupa ve ABD karşısında süt dökmüş kedi gibi. Oysa Haydar Baş, heybeti ile, hitabeti ile, tezleri ile ülke üzerinde hesapları olanlara karşı onurlu çıkışları ile korku salıyor. Ancak aynı insan halkla iç içe, onlarla birlikte marş söylüyor, ilahi okuyor, türkü söylüyor. Son derece insanına aşık müşfik bir baba..."
Hasılı bir gerçek Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında kendini bir kez daha duyuruyor: Lider olunmaz doğulur. Onun için liderler değişmezler, sadece kendilerini geliştirirler.
Sürekli ortama ayak uydurup değişmeye çalışanlar toplumu dönüştüremez. Bulunduğu yerden daha büyük hedeflere taşıyamaz.
Ve lider, milletlerin dev aynası gibidir. O'na bakan her fert O'nda kendi güzelliğini seyreder. Bu gerçeği de Prof. Baş'ın şahsında bir kez daha görüyoruz. Herkes kendi penceresinden O'na bakıyor ve râm oluyor. Milletimizin onun için artık yüzü gülüyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.