"Tarım en stratejik sektördür", "Topsuz, tüfeksiz savaşılabilir ama ekmeksiz, gıdasız savaşılamaz" derdi merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamız…
Dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nde de tarım konusuna çok geniş bir yer ayırmıştı.
O'nun tarım projelerini hayata geçiren başta Rusya gibi BRICS devletleri bugün tarımda bir numara haline geldiler.
Dünyada tahıl ve buğday ihracatında Rusya, ABD'ye ciddi bir fark atmış durumda…
Peki, içimizden çıkmasına rağmen bu eşsiz Modele ve Sahibi'ne sırt dönen biz Türk milletinin ve Türkiye'nin hali ne durumda?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerini baz alarak bir çalışma yapan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu'nun (TGDF) Dijital Veri Paneli'nde yayınlanan verilerle durumumuzu görmeye çalışalım.
2020 yılının ilk 5 ayında tarım, gıda ve içecek sektöründe geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10,9'luk bir artışla 8 milyar 150 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştirildi.
Aynı dönemde ithalat artışı yüzde 18,4 oldu ve 6 milyar 690 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Gördüğünüz gibi ithalat artışı ihracat artışından daha fazla…
Mayıs ayında gerçekleşen rakamlar ise ilk 5 aylık verilerden çok daha kötü durumda…
Mayıs'ta ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,1 azalarak 1,36 milyar dolar olarak gerçekleşti; ithalat ise yüzde 11,2'lik bir artışla 1,47 milyar dolara yükseldi.
Dikkat ediniz, tarım, gıda ve içecek sektöründe yaptığımız ithalat ihracatı sollamış durumda, ama böyle giderse, bu kritik sektörde çok daha fazla dış ticaret açığı vereceğiz; para kazanmamız gereken sektör, ülke ekonomisinin sırtına büyük bir yük haline gelecek.
Halbuki Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye kara sabanla tarım üretimi yaparak ülke insanının ihtiyacını karşıladığı gibi, tarım, Osmanlı'dan kalan borçların ödenmesinde de büyük bir kaynak olmuştu.
Tarım üretimi ve tarıma dayalı sanayi sayesinde Türkiye yıllarca üst üste cari fazla, bütçe fazlası vermişti.
Bir dönem dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan ülkemiz, bugün 1 ayda 1,5 milyar dolarlık, 5 ayda da 7 milyar dolarlık ithalat yapıyor.
Halbuki Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin açıklamasına göre Türkiye'nin sadece buğday üretim potasiyeli 50 milyon ton…
Bugün 20 milyon ton civarında üretiyoruz, yıllık 10 milyon ton da ihracat yapmak için ithal ediyoruz.
Eğer sağlıklı bir tarım politikasıyla potansiyelimizi devreye koyabilsek şu an ürettiğimizden 30 milyon daha fazla üretebileceğiz.
Buğday ithalatı için ton başına 230 dolar ödediğimiz dikkate alındığında şu anda sadece 1 yılda ödediğimiz buğday ithalatı parası 2,3 milyar dolar…
Eğer biz potansiyelimizi devreye koyabilseydik, buğdaydan ülkemizin kasasına 7 milyar dolar para girecekti.
Tarım hem karnımızın doymasını sağlayan bir sektör olduğu gibi, ülkemizi bütün borçlarından kurtarabilecek de bir sektördür. Dün zor şartlarda başardık bugün bu kadar teknolojik altyapıyla niye başarmayalım?
Ülkemizin tarım, gıda ve içecek sektöründe ithalat faturasını kabartan ürünlerin tamamı Türkiye'de rahatlıkla üretebileceğimiz ürünler…
Buğday, soya fasulyesi, ayçiçeği, ayçiçeği yağı, tütün, mısır vs…
Toprak var, su, var, güneş var, çiftçi var, her şey var ama biz her geçen bu ürünler konusunda ithalata daha fazla bağımlı hale geliyoruz.
Her şey var ama bir şey olmuyorsa, bu işbilmezliğin bir neticesidir.
Ülkemizin ekonomisini ve tarımını yönetenler, en iyi ihtimalle bu işi bilmiyorlar.
Toprağa buğday ekeceksin, buğday biçeceksin, bir ekeceksin, 100 biçeceksin.
Bu kadar verimli topraklarda, bu kadar bereketli bir sektörde dikiş neden tutmuyor?
Türkiye'nin küsüratı kadar tarım arazisi olmayan Hollanda, bugün tarım ve hayvancılıkta dünyada ciddi bir konumdaysa, biz her geçen gün eriyorsak burada çok ciddi bir işbilmezlik sorunu var demektir.
Dün tahıl konusunda ABD'nin yanında esamesi bile okunmayan Rusya, bugün ABD'yi bu konuda da açık ara fark atıyorsa, dünyada bir numara oluyorsa, sizce de uyguladığı doğru bir şey yok mudur? Niçin ısrarla ayıkmıyoruz?
Rusya nasıl bu noktaya geldiğini hiçbir zaman gizlemedi.
Hatta uyguladığı Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı parlamentosuna davet ederek 6 saat konuşturdu. Ve tüm dünyaya "Biz bu Model ve bu Modelin sahibi sayesinde bu noktalara geldik" diye ilan etti.
Rus siyasetçiler "Dünyanın Haydar Hoca'ya ihtiyacı var" dediler.
Çözümü görme konusunda inat ettikçe daha iyi bir noktaya gitmiyoruz.
Artık inadı bırakalım ve Milli Ekonomi Modeli'ni ve bu eşsiz Modelin şifrelerini bilen Bağımsız Türkiye Partisi'ni, bizlere tarım konusunda da "kutlu kaderler" yaşatacak olan BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı baş tacı edelim ki akibetimiz hayrolsun.
- Savaş riski varsa, ithalat neden? / 27.11.2024
- Siyasiler, bölünmeyi teşvik ediyor / 26.11.2024
- Birlik ve beraberliğin merkezi: Ehl-i Beyt / 23.11.2024
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024