‘Söz ürken bir av gibidir’
Bir adam, “İman nedir?” diye sorduğunda, İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdu: “Yarın gel de insanların yanında söyleyeyim. Eğer sözümü unutursan diğerleri onu senin için ezberler. Söz ürken bir av gibidir; biri onu kapar, diğeri ise kaybeder
02.07.2023 10:20:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





Haris b. Huvt, İmam Ali (a.s)'ın yanına gelerek, "Benim Cemel ashabını sapık olarak bildiğimi mi zannediyorsun?" dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Ey Haris, sen kendi altına baktın, üstüne değil. Bu yüzden de şaşırıp kaldın. Sen hakkı tanımamışsın ki ehlini tanıyasın; bâtılı tanımamışsın ki ona yöneleni tanıyasın!"
Haris, "O halde ben Said b. Malik ve Abdullah b. Ömer'le birlikte savaştan el çekiyoruz" dediğinde de şöyle buyurdu: "Şüphesiz Said ve Abdullah b. Ömer hakka yardım etmeyip bâtılı da terk etmediler."
Bir adam, "İman nedir?" diye sorduğunda, İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdu: "Yarın gel de insanların yanında söyleyeyim. Eğer sözümü unutursan diğerleri onu senin için ezberler. Söz ürken bir av gibidir; biri onu kapar, diğeri ise kaybeder."
Ömer b. Hattab'ın hükümeti döneminde Kâbe'nin ziynet eşyalarının çoğaldığı söylendi. Bir grup, "Onları İslam ordusu için harca, bunun sevabı daha çoktur; Kâbe'nin ziynete ne ihtiyacı vardır?" dediler. Ömer onların önerisini uygulamak istedi. Bu iş hakkında Hz. Ali (a.s)'ın da görüşünü almak istediğinde Hz. Ali şöyle buyurdu: "Kur'an Peygambere nazil olduğu zaman, mallar dört kısımdı: Biri Müslümanların malıydı ki onu vârisleri arasında miras hükümlerince dağıttı. İkincisi, savaş ganimetleriydi ki onu da müstahak olanlara taksim etti. Üçüncüsü humustu ki onu da Allah istediği yerde karar kıldı. Dördüncüsü de sadakalardı ki, Allah onu da kendi yerinde karar kıldı. O gün de Kâbe'nin ziynet eşyaları vardı, Allah onu olduğu şekilde bıraktı, unutarak terk etmedi, yeri de Allah'a gizli değildi. O halde sen de onu Allah'ın ve Resulünün karar kıldığı yerde bırak."
Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurdu:
"Ey Âdemoğlu, daha gelmemiş gününün rızık endişesini, gelmiş olan bu gününe yükleme. Eğer gelmemiş gün ömründense Allah rızkını ulaştırır."
"Dostunu ihtiyatla sev; çünkü bir gün düşmanın olabilir; düşmanına da teenni ile (düşünerek) düşman ol; çünkü bir gün dostun olabilir."
"İnsanlar dünyada amel açısından iki kısımdır: Birisi dünyada dünya için çalışır ve dünya onu ahiretten alıkoyar. O geride bırakacaklarının fakirliğinden korkar ama kendisinin (kıyamet gününün) fakirliğinden güvendedir, böylece ömrünü başkalarının menfaati için geçirir. Diğeri ise dünyadan sonrası için amel eder, kendini zahmete atmadan dünyadaki nasibi kendisine gelir, böylece her iki nasibini de elde eder, her iki dünyaya sahip olur, Allah katında değer kazanır ve Allah'tan istediği hiçbir haceti geri çevrilmez."
"Sultanın arkadaşı, aslana binen kimse gibidir; başkaları ona gıpta ederken, o ne kadar tehlikeli yerde olduğunu bilir."
"İnsanların geride bıraktıklarına (evlatlarına) iyilik edin ki, sizin de geride bıraktıklarınızı korusunlar."
"Hekimlerin sözleri doğru olursa derman, hata olursa derttir."
Haris, "O halde ben Said b. Malik ve Abdullah b. Ömer'le birlikte savaştan el çekiyoruz" dediğinde de şöyle buyurdu: "Şüphesiz Said ve Abdullah b. Ömer hakka yardım etmeyip bâtılı da terk etmediler."
Bir adam, "İman nedir?" diye sorduğunda, İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdu: "Yarın gel de insanların yanında söyleyeyim. Eğer sözümü unutursan diğerleri onu senin için ezberler. Söz ürken bir av gibidir; biri onu kapar, diğeri ise kaybeder."
Ömer b. Hattab'ın hükümeti döneminde Kâbe'nin ziynet eşyalarının çoğaldığı söylendi. Bir grup, "Onları İslam ordusu için harca, bunun sevabı daha çoktur; Kâbe'nin ziynete ne ihtiyacı vardır?" dediler. Ömer onların önerisini uygulamak istedi. Bu iş hakkında Hz. Ali (a.s)'ın da görüşünü almak istediğinde Hz. Ali şöyle buyurdu: "Kur'an Peygambere nazil olduğu zaman, mallar dört kısımdı: Biri Müslümanların malıydı ki onu vârisleri arasında miras hükümlerince dağıttı. İkincisi, savaş ganimetleriydi ki onu da müstahak olanlara taksim etti. Üçüncüsü humustu ki onu da Allah istediği yerde karar kıldı. Dördüncüsü de sadakalardı ki, Allah onu da kendi yerinde karar kıldı. O gün de Kâbe'nin ziynet eşyaları vardı, Allah onu olduğu şekilde bıraktı, unutarak terk etmedi, yeri de Allah'a gizli değildi. O halde sen de onu Allah'ın ve Resulünün karar kıldığı yerde bırak."
Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurdu:
"Ey Âdemoğlu, daha gelmemiş gününün rızık endişesini, gelmiş olan bu gününe yükleme. Eğer gelmemiş gün ömründense Allah rızkını ulaştırır."
"Dostunu ihtiyatla sev; çünkü bir gün düşmanın olabilir; düşmanına da teenni ile (düşünerek) düşman ol; çünkü bir gün dostun olabilir."
"İnsanlar dünyada amel açısından iki kısımdır: Birisi dünyada dünya için çalışır ve dünya onu ahiretten alıkoyar. O geride bırakacaklarının fakirliğinden korkar ama kendisinin (kıyamet gününün) fakirliğinden güvendedir, böylece ömrünü başkalarının menfaati için geçirir. Diğeri ise dünyadan sonrası için amel eder, kendini zahmete atmadan dünyadaki nasibi kendisine gelir, böylece her iki nasibini de elde eder, her iki dünyaya sahip olur, Allah katında değer kazanır ve Allah'tan istediği hiçbir haceti geri çevrilmez."
"Sultanın arkadaşı, aslana binen kimse gibidir; başkaları ona gıpta ederken, o ne kadar tehlikeli yerde olduğunu bilir."
"İnsanların geride bıraktıklarına (evlatlarına) iyilik edin ki, sizin de geride bıraktıklarınızı korusunlar."
"Hekimlerin sözleri doğru olursa derman, hata olursa derttir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.