Gezi Parkı eylemi olarak başlayan, Taksim’de büyüyen ve bütün yurda yayılan, hatta yurt dışına taşan toplumsal tepkiler gösteriyor ki ortalıkta bir yanlış var. İnsanlar durup dururken evini, barkını, işini, gücünü bırakıp meydanlara; cop, tazyikli su ve biber gazı yemeye, itilip kakılıp gözaltına alınmaya hevesli değildir. İnsanlar meydanlarda infial halinde; siyasiler, güvenlik görevlileri, medya, olanları anlamaya çalışıyor. Dolayısıyla herkes de kendince bir şeyler söylüyor. Toplumun heyecanını yatıştırmak ve oluşan tepkilerin çığırından çıkmasını önlemek için politik de olsa Sayın Başbakan’ın dışında hemen herkes geri adım atmak peşinde ama geri adım atmak için vakit çok geç. Bu olaylar göstermiştir ki iktidarın bundan sonra işi pek de kolay olmayacak. Türk toplumuna artık her şeyi dayatamayacaklar. Çünkü yıllardır iktidar tarafından oluşturulan korku duvarı yıkılmıştır.Toplumda herkes üzerine düşen dersleri çıkartmaya çalışırken, en çok öz eleştiriyi yapan da medya olarak görünmektedir. Kartel medyadaki yazarçizerler ve eleştirmenler: “Eğer biz iktidarın sesi değil de toplumun sesi olsaydık, görevimizi yerine getirseydik, sosyal medyaya gerek kalmaz, bugünkü noktaya gelmezdik” diyorlar.Medyanın kendine böyle bir ders çıkartması güzel bir gelişme ama açıkça söyleyelim ki, medya bu tavrında bile samimi değildir. Eğer bugüne kadar samimi olsalardı, zaten bu yaşananlar belki de yaşanmazdı. Baktılar iktidar sallanıyor, güç artık iktidarda değil, milletin eline geçti. Başladılar iktidarı ve hatta Başbakanı eleştirmeye. Yani bu tavırlarıyla bile güçlünün yanında olma rolüyle samimi olmadıklarını ortaya koyuyorlar. Evet, bu ülkenin bu hale gelmesinde en büyük pay sizindir; Sayın kartel medya patronları ve mensupları... Bugüne kadar “kral çıplak” deseydiniz. Kendini, kral zanneden biri olmayacaktı. Siz değil misiniz, ekranlarda, köşelerinizde, soytarılar gibi kralı memnun etme programları tertipleyenler?Siz değil misiniz, Başbakanın yanlışlarına doğru diyenler?Siz değil misiniz, haklının değil güçlünün yanında yer alanlar? Siz değil misiniz, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlar?Siz değil misiniz, çözümü olanlara karartma uygulayıp, Başbakanı alternatifsiz gösterenler?Siz değil misiniz, Başbakan’ı gaza getirenler?Siz değil misiniz, Başbakanın hırslarının dizginlenemez hale gelmesini sağlayanlar?Bardak dolmuş, taşmış. Sabır taşı çatlamış. Millet çileden çıkmış, Meydanlara dolmuş. Her şeyden sonra kalkmış birileri diyor ki: “Birileri Başbakana yanlışta olduğunu söylemeliymiş”, “Kendisine oy vermeyenlerin de Başbakanı olmalıymış”, “Demokratik toplumlarda vatandaşın istekleri dikkate alınmalıymış.” Samimi olduğunuz konusunda pek de inandırıcı görünmüyorsunuz. Bu kaçıncı yanlışınız, bu kaçıncı tövbeniz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025