Yeniden Kuva-yı Milliye Dergisi'nin son sayısında çok önemli yazılardan birisi de Okan Egesel'in kaleme aldığı; "İki İstanbul, iki kadın, iki..." başlıklı yazı.
Devir, Kanuni Sultan Süleyman devri. Yaşlı bir kadın, sarayın kapısına dayanır ve huzura kabul edilir. Söz konusu yazıdan takip edelim:
"... Kadın bir hışımla huzura girdi. Sert bakışlarını padişaha çevirdi ve hesap sorar bir tavırla konuştu: "Ben tek başına yaşayan bir kadınım. Dün gece evime hırsız girdi. Bunun sorumlusu olarak ne yapmayı düşünüyorsun?"
Padişah irkildi, bir an düşündü, sonra biraz da hiddetle.
"Bana bak badın! Bu ne cürettir. Hem büyük bir gafletle uyuyorsun, evine hırsız giriyor duymuyorsun, hem de gelip beni bundan sorumlu tutuyorsun" dedi.
Yaşlı kadın tavrını hiç bozmadı. Bükülmüş vücudunu biraz daha yukarı kaldırdı, padişaha doğru bir adım attı, bir kurşun gibi şu cümleleri söyledi.
"Ey koca padişah! Biz seni uyanık bilirdik, onun içindir bu rahat uykumuz..."
Koca padişah, o üç kıtanın padişahı. Yani Süleyman, yani "kanuni" yani, muhteşem padişah utandı, sıkıldı, göz pınarları doldu. Bir anda kendini çok güçsüz hissetti. Omuzlarındaki yükü kaldıramaz oldu, birden döndü bir emir verdi:
"Anamızın çalınan mallarının bedelini benim malımdan ödeyin!"
Yazının devamını ve başından itibaren tamamını, Yeniden Kuva-yı Milliye Dergisi'nin Ocak 2005 sayısından okumanızı öneriyorum.
Yaşlı kadının "Biz seni uyanık bilirdik..." cümlesinden hareketle başlıktaki sorumuzu tekrarlıyoruz; ey millet, ey bu toprakları dedelerinin kanı, canı karşılığında elde etmiş vatan edinmiş şehit torunları; siz bu hükümeti uyanık mı biliyorsunuz?..
Nedir bu uzun ve derin uykunuz?
Bırakın evinize hırsızın girmesini, vatan topraklarınız dört bir yandan talan ediliyor. Ciğerpareleriniz, çocuklarınız elinizden, evinizden alınıyor, çalınıyor, tehlike çanları çalıyor, vatan sathında var olan cami sayısı kadar kilise açmaya, açtırmaya azmetmiş bir hükümetimiz var; ve siz bu hükümeti uyanık zannedip uykunuzu uzattıkça uzatıyorsunuz.
Siz, AKP'ye kilise açsın diye oy vermediniz ama, açıyor açtırıyor.
Siz, vatan topraklarını satışını hızlandıran yasalar yapsın diye oy vermediniz ama, bu yasaları yaptı ve topraklar satılıyor.
Siz, AKP'yi iktidara gelince dış politikasını ABD çıkarları AB menfaatleri dolayısıyla Haçlı dünyasının çıkarları üzerine bina etsin, Müslümanlara karşı H safında yer alsın diye oy vermediniz ama, aynen böyle yaptı.
Haçlıların, binlerce yıllık İslam beldeleri olan Bağdat'a, Bosna'ya, Musul'a, Kerkük'e üşüşenleri teşvik etti, cesaretlendirdi, kavlî ve fiilî yardımlarda bulundu ve bulunuyor. İşgalin ilk haftalarında canî Haçlı ordularının, sığınakları bombaladığını, on metre yerin altında patlayan beş bin derece ısı yayan ve insanları kömürleştiren bombaları attığını, yeni yeni sızan haberlerden öğreniyor bütün dünya... Siz, bugünki iktidar partisine, bütün bunları yapsın diye oy vermediniz ama, maalesef yaptı, yapmaya da devam ediyor.
Siz, hâlâ, bu hükümeti millî menfaatlerinin bekçisi belleyerek uykunuzu sürdürecek misiniz?
Size bir kez daha, belki bin kez daha hatırlatmak isterim. Dedemiz Erzurum'da Lalapaşa Camii'nin mihrap duvarına şöyle bir cümle koymuş:
"Gafleti çok olanın
Devleti yok olur"
Devir, Kanuni Sultan Süleyman devri. Yaşlı bir kadın, sarayın kapısına dayanır ve huzura kabul edilir. Söz konusu yazıdan takip edelim:
"... Kadın bir hışımla huzura girdi. Sert bakışlarını padişaha çevirdi ve hesap sorar bir tavırla konuştu: "Ben tek başına yaşayan bir kadınım. Dün gece evime hırsız girdi. Bunun sorumlusu olarak ne yapmayı düşünüyorsun?"
Padişah irkildi, bir an düşündü, sonra biraz da hiddetle.
"Bana bak badın! Bu ne cürettir. Hem büyük bir gafletle uyuyorsun, evine hırsız giriyor duymuyorsun, hem de gelip beni bundan sorumlu tutuyorsun" dedi.
Yaşlı kadın tavrını hiç bozmadı. Bükülmüş vücudunu biraz daha yukarı kaldırdı, padişaha doğru bir adım attı, bir kurşun gibi şu cümleleri söyledi.
"Ey koca padişah! Biz seni uyanık bilirdik, onun içindir bu rahat uykumuz..."
Koca padişah, o üç kıtanın padişahı. Yani Süleyman, yani "kanuni" yani, muhteşem padişah utandı, sıkıldı, göz pınarları doldu. Bir anda kendini çok güçsüz hissetti. Omuzlarındaki yükü kaldıramaz oldu, birden döndü bir emir verdi:
"Anamızın çalınan mallarının bedelini benim malımdan ödeyin!"
Yazının devamını ve başından itibaren tamamını, Yeniden Kuva-yı Milliye Dergisi'nin Ocak 2005 sayısından okumanızı öneriyorum.
Yaşlı kadının "Biz seni uyanık bilirdik..." cümlesinden hareketle başlıktaki sorumuzu tekrarlıyoruz; ey millet, ey bu toprakları dedelerinin kanı, canı karşılığında elde etmiş vatan edinmiş şehit torunları; siz bu hükümeti uyanık mı biliyorsunuz?..
Nedir bu uzun ve derin uykunuz?
Bırakın evinize hırsızın girmesini, vatan topraklarınız dört bir yandan talan ediliyor. Ciğerpareleriniz, çocuklarınız elinizden, evinizden alınıyor, çalınıyor, tehlike çanları çalıyor, vatan sathında var olan cami sayısı kadar kilise açmaya, açtırmaya azmetmiş bir hükümetimiz var; ve siz bu hükümeti uyanık zannedip uykunuzu uzattıkça uzatıyorsunuz.
Siz, AKP'ye kilise açsın diye oy vermediniz ama, açıyor açtırıyor.
Siz, vatan topraklarını satışını hızlandıran yasalar yapsın diye oy vermediniz ama, bu yasaları yaptı ve topraklar satılıyor.
Siz, AKP'yi iktidara gelince dış politikasını ABD çıkarları AB menfaatleri dolayısıyla Haçlı dünyasının çıkarları üzerine bina etsin, Müslümanlara karşı H safında yer alsın diye oy vermediniz ama, aynen böyle yaptı.
Haçlıların, binlerce yıllık İslam beldeleri olan Bağdat'a, Bosna'ya, Musul'a, Kerkük'e üşüşenleri teşvik etti, cesaretlendirdi, kavlî ve fiilî yardımlarda bulundu ve bulunuyor. İşgalin ilk haftalarında canî Haçlı ordularının, sığınakları bombaladığını, on metre yerin altında patlayan beş bin derece ısı yayan ve insanları kömürleştiren bombaları attığını, yeni yeni sızan haberlerden öğreniyor bütün dünya... Siz, bugünki iktidar partisine, bütün bunları yapsın diye oy vermediniz ama, maalesef yaptı, yapmaya da devam ediyor.
Siz, hâlâ, bu hükümeti millî menfaatlerinin bekçisi belleyerek uykunuzu sürdürecek misiniz?
Size bir kez daha, belki bin kez daha hatırlatmak isterim. Dedemiz Erzurum'da Lalapaşa Camii'nin mihrap duvarına şöyle bir cümle koymuş:
"Gafleti çok olanın
Devleti yok olur"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025