Eski Adana Milletvekili Halit Dağlı "ben Orman Bakanı iken" diye söze başladı. Bakan bey, Adana'ya gelmiş. Vali beyi (dönemin Adana Valisi Oğuz Kağan Köksal... Şimdi İzmir Valisi) ve Orman Bölge Müdürü'nü yanına almış. Helikoptere binmişler. Toros Dağları'na çıkmışlar. Orman köylerini dolaşmışlar. Bu sırada "aşağılardan yer yer dumanlar yükseliyormuş." Köylüler "anız" yakıyorlarmış. "Anız" nedir, bilmeyenler olabilir. Anız, ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü saptır. "Uzmanlar" her ne kadar köylüye "anız yakmayın... Toprağınıza zarar veriyorsunuz" deseler de, pekçok yerde köylü, anız yakar. Anız yakmanın "tehlikeleri" de vardır. Sağa, sola zarar verir. Bakan beyin "köy ziyaretleri" sona erip de dönüşe geçilince. Aşağıda yine "duman" görmüşler. Helikopter biraz alçalmış. Ve farketmişler ki. Anız yakılan tarlanın orta yerinde bir "koruluk. Orman alanı" var. Alevler "oraya doğru" ilerliyor. Bakan bey, pilotlara talimat yağdırmış: Ekiplere haber verin, yangına müdahale etsinler... Biz de hemen aşağıya iniş yapalım. Orman yangınıTarlaların ortasına bir yere inilmiş. Her taraf toz, duman.Görülen manzara: "Köylünün biri, belli ki, tarlasını büyütmek istiyor... Onun için orman alanını ufaktan, ufaktan yakıyor." Bakan, Vali, Orman Bölge Müdürü ve pilotlar taş, toprak ne buldularsa ellerine almışlar. Alevlerle mücadeleye başlamışlar. Yangın, suyla söndürülür. Alev ne Bakan tanır, ne de Vali. "Bizimkiler" yangının üstüne yürüdükçe. Alevler de bizimkilere doğru hamle etmiş. Vali Oğuz Kağan Köksal'ın ceketi tutuşmuş. Bu defa başlamışlar "Vali beyi kurtarmaya." Halit Dağlı: Bir yandan alevlerle boğuşuyorduk... Bir yandan, yangın söndürme ekipleri biran önce gelse diye dua ediyorduk... Bir yandan da ormanı tutuşturan köylüyü arıyorduk. Halit bey bir ara "ağaçların içine" dalmış. Ve ileride, bir ağacın altına "sinmiş... Gizlenmiş" birini görmüş. - Gel buraya... Nedir bu yaptığın? - Kaza ile olmuştur beyim. Helikopterde gözaltıHalit Dağlı adamı yakalamış. Getirmiş, helikopterin içine oturtmuş: Buradan ayrılmayacaksın. Helikopterin kapısını kapatmış. Yine yangın yerine koşmuş. Alevlerle boğuşmaya başlamış. Bu arada "kurtarma ekipleri" yetişmiş. Bakan bey, helikoptere doğru yürümüş.Ama ne görsün? "Ormanı yakan köylü" tazı gibi kaçıyormuş.Halit Dağlı "sabahları spor yapar." "Sağlığı" yerindedir. "Dur kaçma" diye bağırmış. Ve köylünün peşine düşmüş. "Yarışı" sonunda Bakan bey kazanmış. Köylüyü yakalamış. Yeniden helikoptere getirmiş. Halit bey o akşam, uçakla Ankara'ya dönecekmiş.Helikopter pilotuna "doğruca havaalanına gidiyoruz" demiş.Bu arada "Adana medyasına da" haber vermiş: Orman yakan bir köylüyü yakaladım... Helikopterle getiriyorum. Halit Dağlı: Niyetim, o köylüyü teşhir etmekti... Bunu da ancak medya yoluyla yapabilirdim. Havaalanına gelinmiş.Bu sırada köylü, Bakan'a yaklaşmış: Beyim... Masrafınız (helikopterin benzin parası... Vali beyin yanan ceketinin parası) neyse vereyim... Beni bırak, gideyim. Ve elini cebine atmış. Halit Dağlı: Adam bir tomar para çıkardı... İçinde dolar da vardı. Ormanı yakan köylü "teşhir edilmiş." Gazetelerde resmi çıkmış. TV'lerde görüntüleri. Derken, seçim zamanı gelmiş. "Siyaset bilimciler" Halit Dağlı'ya demişler ki: - Siz, ormanı yakıyor diye, kendi partinizden birini bile hapse yollamaktan çekinmediniz... Göreceksiniz, öteki partililer bile size oy verecek. Seçim sandıkları açılınca çıkan durum... Dağlı'nın partisinin Adana genelinde aldığı oy "Türkiye ortalamasının" üzerinde... Ama "ormanlık bölgeye... Ormanın yakıldığı köye... Daha önce orman yangını olan köylere" gelince... Oralardan hiç oy çıkmamış. Tercümesi: "Sen misin, orman yakanı cezalandıran... Biz de sana ceza keseceğiz." Yavuz Donat / SABAH
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.