İstiklal Marşımızı okudukça, dinledikçe aziz ecdadımızın şecaatine, cesaretine, vakarına, haysiyetine ve şahlanışına şahit oluyoruz. "Tek dişi kalmış canavar"ın bütün gücü ile, salyalı ağzı ile, cennet vatanımıza, çilekeş ecdadımıza gözü dönmüş katil gibi saldırışını ve karşısına "Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var" diyerek dikilen, geçit vermeyen, "Ya istiklal, ya ölüm" parolası ile ehli salibi yurdundan kovan dedelerimizin gayretine, şecaatine şahit oluyoruz. Şiirler, dünü bugüne yansıtan ayna vazifesi görüyorlar.
Yine Akif'imizin Çanakkale zaferini anlatan şiirini okurken, ehl-i kitabın, ehli salibin ne yaman bir can düşmanımız olduklarını görüyoruz. Şairin ifadesi ile: "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela/Hani taunede züldür bu rezil istila" tanımlamasına giren milletler, aldanmıyalım bugün de görev başındalar, sadece "maskeler başka, vahşetler denk". Çanakkele şiiri, "Çanakkale geçilmez" gerçeğini haçlıların kafasına kazıyan 253 bin şehidimizin anısına dikilen ve dünya durdukça duracak, solmayacak, eskimeyecek olan bir anıttır.
Şiir deyip geçmeyelim ve 12 Mart'ı destanlaştıran şairlerimize kulak verelim.
Önce Yaşar Reyhani:
Ey kara günlerin kanlı yaprağı
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Ey şehidin rengi Türk'ün bayrağı
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim.
Sen bir sabah erken uyanmış idin
Yarı bahar idin yarı kış idin
Bir yuvası harab olmuş kuş idin
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Kara zarflı mektup geldi Pasin'den
Bir şehid askerin inlemesinden,
Su yerine kan içerdin taşından
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Dadaşın dizinden en son dermanı
Ölüm diye imzalandı fermanı
Bunu anlamıştı kalleş Ermeni
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Reyhani'yim bilmem bu nasıl alem
Bugünü yazmaya yetmiyor kalem
Şehitlere rahmet sağlara selam
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim.
Arif Nihat Asya'dan:
Gök kapanır da nuru sönmez bu mumun
Gökten bir ses der gibidir: "Erzurum'un
Hür halkına çağlarca şefaatçi yeter
Kalbindeki şefkat Nene Hatun kulunun.
Salim Özmen'den:
Güneş karlı dağlardan doğarken yavaş yavaş
Şeklini değiştirmiş şehre girmişti savaş
Şanlı Türk ordusuyla olmuş da sarmaş dolaş
Allah Allah sesleri dinlemekte Dadaşım
Analar sevincinden hüngür hüngür ağlıyor
Halaskarı Mehmed'in ayağını yalıyor
Bir yanda Türk süngüsü şerefiyle parlıyor
Bir tarafta haklıca eğlenmekte Dadaşım
Bu öyle bir hatıradır ki Oniki Mart bayramı
Senin kadar benim de tazeler iç yaramı
Yüreğin yanıksa da yas tutacak sıra mı?
Erzurum al bayrakla şenlenmekte Dadaşım.
Yine Akif'imizin Çanakkale zaferini anlatan şiirini okurken, ehl-i kitabın, ehli salibin ne yaman bir can düşmanımız olduklarını görüyoruz. Şairin ifadesi ile: "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela/Hani taunede züldür bu rezil istila" tanımlamasına giren milletler, aldanmıyalım bugün de görev başındalar, sadece "maskeler başka, vahşetler denk". Çanakkele şiiri, "Çanakkale geçilmez" gerçeğini haçlıların kafasına kazıyan 253 bin şehidimizin anısına dikilen ve dünya durdukça duracak, solmayacak, eskimeyecek olan bir anıttır.
Şiir deyip geçmeyelim ve 12 Mart'ı destanlaştıran şairlerimize kulak verelim.
Önce Yaşar Reyhani:
Ey kara günlerin kanlı yaprağı
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Ey şehidin rengi Türk'ün bayrağı
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim.
Sen bir sabah erken uyanmış idin
Yarı bahar idin yarı kış idin
Bir yuvası harab olmuş kuş idin
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Kara zarflı mektup geldi Pasin'den
Bir şehid askerin inlemesinden,
Su yerine kan içerdin taşından
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Dadaşın dizinden en son dermanı
Ölüm diye imzalandı fermanı
Bunu anlamıştı kalleş Ermeni
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim
Reyhani'yim bilmem bu nasıl alem
Bugünü yazmaya yetmiyor kalem
Şehitlere rahmet sağlara selam
Gel Oniki Mart'ım gel dertleşelim.
Arif Nihat Asya'dan:
Gök kapanır da nuru sönmez bu mumun
Gökten bir ses der gibidir: "Erzurum'un
Hür halkına çağlarca şefaatçi yeter
Kalbindeki şefkat Nene Hatun kulunun.
Salim Özmen'den:
Güneş karlı dağlardan doğarken yavaş yavaş
Şeklini değiştirmiş şehre girmişti savaş
Şanlı Türk ordusuyla olmuş da sarmaş dolaş
Allah Allah sesleri dinlemekte Dadaşım
Analar sevincinden hüngür hüngür ağlıyor
Halaskarı Mehmed'in ayağını yalıyor
Bir yanda Türk süngüsü şerefiyle parlıyor
Bir tarafta haklıca eğlenmekte Dadaşım
Bu öyle bir hatıradır ki Oniki Mart bayramı
Senin kadar benim de tazeler iç yaramı
Yüreğin yanıksa da yas tutacak sıra mı?
Erzurum al bayrakla şenlenmekte Dadaşım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025