Şamil Efendi, sopayı vuracak kimselerin yanlarına varıp, belden üst tarafını soyunduktan sonra; "Emri yerine getirmekte bir an bile tereddüd edip elleri titreyenlere yazıklar olsun! Bütün gücünüzle vurmanızı emrediyorum!" diyerek sırtını döndü. Vazifeliler ilk sopaları vurdukları zaman herkesin gözleri yuvalarından fırlamış, bağırmamak için kendilerini güç zaptetmişlerdi. Her sopa indikçe İmam'ın mübarek vücudunda derin izler meydana geliyor, sopa yerlerine kan oturuyordu. Aynı yere ikinci üçüncü sopalar isabet ettiğinde de, oralardan kan fışkırıyordu. Şamil Efendi ise vazifelilerin önünde dimdik duruyor, en küçük bir inleme ve sopadan sakınmaya teşebbüs etmiyordu. Bu görülmemiş manzara karşısında, bazı naibler ileri atılarak sopanın kendilerine vurulmasını istemişlerse de, Şamil Efendi'nin kararlı bakışlarından korkup geri çekilmişlerdi. Nihayet yüz sopa vuruldu. Şamil Efendi vücudundan sızan kanlara bakarak, Allah-u Teâlâ'nın, kendisine verdiği metanet ve sabır için şükür secdesine kapandı. Sonra ayağa kalkıp ellerini açtı ve Rus zulmünden Müslümanlar'ın muhafazası için Cenab-ı Hakk'a dua etti. Hadiseyi ibretle seyreden halk, bir taraftan ağlayıp gözyaşları döküyor, bir taraftan da Allah-u Teâlâ'nın, böyle adaletli mübarek bir zatı başlarına imam yaptığına şükrediyordu. Artık halk iyice şahlanmış, Ruslarla anlaşma yapmanın ne büyük bir tehlike olduğunu iyi anlamıştı. Onlarla mücadele etmenin din ve vatan borcu olduğuna yakınen inanmışlardı. Şamil Efendi, anasının cezalanmasına sebeb olanların kim olduğunu sordu. Herkes; "Kim?" diye birbirine bakarken, iki etçi huzura geldi. Halk, onların üzerine yürümek istiyor, fakat edebe aykırı bir hareketten de çekiniyorlardı. İmam onlara; "Köylerinize dönünüz. Sizi gönderenlere gördüklerinizi anlatınız. Dinimizi yıkmak isteyen İslam düşmanlarına verilecek cevabımız budur" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.