Salât-ü Selâm

İstiğfar edilerek kalbin temizliği temin edildikten sonra, kalbin tefrişatı-tezyinatı/süslemesi salât ü selâmla yapılır. Salât ü selâm kalbi en güzel şekilde süsleyendir. 

Resûlullah'ı (s.a.a) sevmenin işaret ve alameti, O'nu anmaktır. Salât ü selâm getirmek, O'nu anmaktır. İnsan sevdiği bir varlığı, bir insanı sadece şahsının değil, herkesin zikretmesini, anmasını ister.

Allah da, Resûlünü o kadar seviyor ki, hem O'nu zikrediyor, hem de kullarının Muhammed'ini (s.a.a.) zikretmesini, anmasını istiyor. Salât ü selâmın büyüklüğünün delilindendir ki, Cenâb-ı Hakk dahi salât ü selâm getirir ve de inananlara Resûlü'ne salât ü selâm getirmeyi emreder:  

"Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavât getirirler. Ey mü'minler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." 

Salât ü selâm getirmek, Allah ile beraber aynı taatı, ibâdeti yapmaktır.

Cenab-ı Hakk onu, "(Resûl'üm!) Biz, Seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik"   buyurarak övmüş ve eşyayı yaratmadan önce, ne Levh, ne Kalem, ne Cennet, ne Cehennem, ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne ins, ne de cin varken ilk önce O'nun nurunu yaratmıştır. 

Bu âleme nur, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.a.) tavassutu ile geldi. Allah'ın nuru O'nunla beraber geldi ve geliyor. O'na ölü demek de câiz değildir.

Evs b. Evs'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 'Günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. Çünkü Âdem o gün yaratılmış ve o gün ölmüştür. Sûr'a üfürme de o gün olacaktır. Sa'ka da (yüksek ses) o gün olacaktır. O gün Benim üzerime çok salât ü selâm getirin! Çünkü salâtlarınız Bana sunulmaktadır.'

Dediler ki: 'Kemiklerin çürüdükten sonra salâtlarımız Sana nasıl ulaşır?'

'Allah toprağa peygamberlerin cesedlerini yemeyi haram kılmıştır' buyurdu." 

Kim inanarak, salât ve selâm okursa, bilmelidir ki, ânında Allah'ın sevgilisi, ona mukabele ediyor. Bu Allah Resûlü'nün beyanıdır:

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Allah'ın, yeryüzünde gezgin melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını Bana ulaştırırlar." 

Günlük hayatta çeşitli rütbe ve mevkilerdeki insanların bizi anması nasıl ki bizi hoşnut ediyorsa, bütün âlemin yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Resûlullah'ın (s.a.a.) bizi zikretmesi selâmımızı kabul etmesi, elbette ençok hoşumuza giden şey olur.

İşte Salât ü selâm bize bunu kazandırır. Bu da yine Resûlullah'ın (s.a.a.) kendi beyanıyla sabittir. Salât-ı şerifi okuyana meleklerde salât eder. Ondan daha üstünüde Cenâb-ı Hakk'ın kulunu zikretmesi, ona selâm ve rahmet etmesidir. Bunu da Cenâb-ı Hakk Resûlü'ne müjdelemiştir:


Ebû Talha'dan, "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) bir gün yüzünde büyük bir sevinç ifadesiyle geldi.

Dedik ki: 'Yüzünde sevinç ifadesi görüyoruz; hayırdır inşaallah.'

Peygamber (s.a.a.), 'Bir melek geldi ve Bana, 'Rabb'inin Sana selâmı var. Diyor ki: Bir kimse Sana bir kere salât ederse, Ben ona on kere rahmet ederim. Sana bir kere selâm ederse, Ben ona on kere selâm ederim. Bu Seni hoşnut etmez mi?'buyurdu."  Ebu Bâsir rivâyet eder:

Ebu Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: "Nebi (s.a.a.) anıldığı zaman ona çok salât getirin. Çünkü bir kimse Nebi'ye bir kere salât getirdiği zaman, Allah ve meleklerden bin saf içerisinde ona bin melek salât getirir. Bunu istemeyen kimse mağrur aldanmış bir cahildir. Allah ve Resûlü ve Ehl-i Beyt'i ondan beridir." 

Salât ü selâmın bir başka veçhesi, bir başka kârı da ukbâ hayatında Allah'ın Sevgilisini vekil etmektir. Salât ü selâm okumak bugünden O'na vekâlet vermektir. Yani, "Ya Resûlallah (s.a.a.)! Ben Senin ümmetinim, beni rûz-i mahşerde yalnız bırakma" demektir ki, bugün O'nu unutmayan ümmetini huzurullahta elbette yalnız bırakmayacaktır. Salât ü selâm okuyan O'nun şefaatine nâil olacaktır.   

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kıyâmet Günü Bana en yakın olacak kişi, Bana en çok salâtü selâm getirendir." 

Hadislerde ve âyetlerde bildirildiğine göre, Cennet ehlinin de dereceleri vardır. mü'minin dercesi yükseldikçe de Peygamber Efendimize yaklaşır:

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim Bana bir kere salât-ı şerife getirirse, Allah ona on salât eder, on günahını siler, on derece de yükseltilir." 

Salât-ı şerife okumanın bir önemli veçhesi de okuyanı nifak ehli olmaktan kurtarmasıdır:

"Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim Bana bir kez salât ü selâm getirirse Allah ona on salât eder, kim Bana on kez salât getirirse Allah ona yüz salât eder. Kim Bana yüz salât ü selâm getirirse, Allah onun iki gözü arasına ateşten ve nifaktan beraat ettiğini yazar. Kıyâmet Günü'nde ise onu şehitlerle beraber kılar." 

Abdullah b. Sinan, rivâyet eder: "Ebu Abdullah'ın (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:

Resûlullah (s.a.a.), 'Bana salât getirirken sesinizi yükseltin çünkü Bana salât getirmek nifakı ortadan kaldırır' buyurmuştur ki." 

Salât ü selâm Resûlullah ile dost olmanın yolunu temin eden, Allah muhabbetini açan, Allah'a giden yolları açan, Cennet'in kapısını açan bir anahtardır. En büyük bir ibâdettir.

Muhammed b. Müslim, İmam Muhammed Bâkır (a.s.)ve İmam Sadık'dan (a.s.)rivâyet eder:

"Mizan'da Muhammed'e (s.a.a.) ve Âl-i Muhammed'e getirilen salâttan daha ağır bir şey yoktur. Bir adamın amelleri Mizan'a konur, ameller hafif kalır. Resûlullah (s.a.a.) kendisine getirdiği salâtı Mizan'a koyar ve adamın amellerinin bulunduğu kefe ağır basar."  Ağaçlar, dağlar, taşlar dahi O'na selâm verirdi:

İmam Ali'den (a.s.); "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile Mekke'deydik. Bazı yerleri gezmeye çıktık, yanından geçtiğimiz her ağaç, her dağ O'na şöyle diyordu: 'Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!"
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Mekke'de bir taş var ki, peygamberlik geldiği zaman geceler boyu Bana selâm verdi. O taşı şimdi bile tanıyorum." 

Ağaçlar, dağlar, taşlar dahi O'na selâm verirken, O'na Salât ü selâm okumayı ihmal eden Cennet yolunu bulamaz.

İmam Ali'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Yanında anıldığım hâlde Bana salât ü selâm getirmeyen kişi cimrinin ta kendisidir." 

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim Bana salât ü selâmı getirmeyi unutup ihmal ederse Cennet yolunu şaşırır." 

Salât okumakla ilgili önemli bir mevzu vardır. Salât okurken "Allahümme salli ala Muhammed" şeklinde yarım, eksik bırakmamalı, O'nun mübarek Ehl-i Beyt'ini de unutmamalıdır.

Yani, "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala âl-i Muhammed" şeklinde okumalıdır. Zira Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde, salâtı eksik bırakmamayı Ehl-i Beyt'ini de unutmamayı hatırlatmış ve nasıl okunması gerektiğini öğretmiştir:

Ebu Muhammed Ka'b b. Ucre (r.a.) şöyle demiştir:  "Allah'ın Resûlü yanımıza geldi, biz de O'na,'Ey Allah'ın Resûlü! Sana nasıl selâm vereceğimizi biliyoruz ancak Sana nasıl salât ve dua edeceğiz?" diye sorduk.

O da, 'Allah'ım! Muhammed'e ve O'nun Ehl-i Beyt'ine, İbrahim Peygamber'e rahmet ettiğin gibi rahmet et. Şüphesiz ki Sen hamd edilmeye lâyıksın. Allah'ım! Muhammed›e ve O'nun Ehl-i Beyt'ine, İbrahim Peygamber'e verdiğin gibi bereket ihsan eyle. Şüphesiz ki Sen hamd edilmeye lâyıksın' dememizi buyurdu."

Salât ü selâm okumanın fazileti bu kadar delilleriyle ortada iken, Resûlullah ile dost olmanın yolunu temin eden, Allah muhabbetini açan, Allah'a giden yolları açan, Cennet'in kapısını açan bir anahtar olan salât ü selâmı günde otuz üç kere okuyabiliyorsak yüz kere "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala âl-i Muhammed" okumak bizim için zevk hâline gelmeli." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)