Rahmet iklimine girerken

Bizleri yoktan var eden Allah (cc) İnsanlığa işaret taşı hükmünde özel günler ve geceler lütfetmiştir. Beşer olduğumuzu, sürekli şaşmaya meyyal olduğumuzu, sık sık çıkmaza düşeceğimizi bildiği için, kulunu darda koymayacak çözümler de sunmuştur.Kameri aylardan; Recep, Şaban, Ramazan aylarını kapsayan ve üç aylar diye anılan, adeta rahmet iklimi niteliği arz eden bu ayların başlangıcı olan Recep ayına yaklaşmış bulunmaktayız. Bu ve benzeri zamanları gereği gibi değerlendirildiğimiz takdirde bizlere neler kazandıracağını hatırlatmakta fayda görmekteyim.Şunu peşinen kabul etmek gerekir ki; "insanlık âlemi çok zor günler yaşamaktadır." Gerek ekonomik, gerek kültürel, gerek inanç ve ahlak değerleri olarak sıkıntının en hat safhada yaşandığını görmekteyiz.  Tabir yerinde ise "insanlık insanlığını unutmuş bir vaziyettedir." Etrafında cereyan eden bütün olumsuzlara rağmen kimse zevki sefasından, nefsi arzularından, hiçbir taviz vermeden günlük yaşantısına devam etmektedir. Bu durum insanlık adına bir zulümdür. Yanlışlıktır. Ayıptır. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir." Peygamber buyruğuna rağmen, bırakın komşunun açlığını tokluğunu, ölümcül dertlerini bile paylaşmaz, acılarına ortak olmaz olduk.Bu ayıbın, yanlışlığın, günahın bir an önce durdurulmaması halinde insanlığın kıyameti kopmaya yakındır. Yaşanan olumsuzluklardan, topyekûn bir insanlık ailesi mesuldür, ortaktır. Çünkü toplumsal her olayda fertlerin katkısı vardır. İlahi ihtar niteliği arz eden bir kelamı kibar(söylenmiş güzel söz) vardır." Rahmet gelirse has Nâsa, Bela gelirse, umum Nâsa"?Bu sözden anlamamız gereken; bir topluma bela, musibet kabilinde gelebilecek bir zararlığın, kimseyi ayırt etmeden geleceğidir. Toplumun helaki ya da musibetlerle imtihan edilmesinin önüne ancak güzel işlerin artırılması sayesinde geçilebileceği, aksi takdirde herkesin musibetten nasiptar olacağı hatırlatılmıştır.Kur'an ifadesiyle insanoğlunun imtihan gereği; isyana, unutmaya, zulme, nankörlüğe, meyilli olarak yaratıldığı haber verilmiştir. Buna karşılık korunma yolları da gösterilmiştir. Korunma yolu kulluk şuuruna ermekten geçmektedir. Görünen o ki; işler yolunda gitmiyor. O zaman bu gidişin mutlaka bir sonu ya da dertlerin çaresi mevcuttur. Ölümden başka her derdin çaresinin varlığını yine Peygamberimiz bize haber vermiştir.Yaşanılan sıkıntıdan kurtulmak için önce temiz bir niyet, ardından da bizleri yoktan var eden Rabbimize dua ile işe başlamak, daha sonra da yapılan niyet ve duanın gereğinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Allah (cc) kulunun duasına çok önem vermektedir. Kur'an-ı Kerim'de  "Duanız yoksa ne ehemmiyetiniz olabilir ki!'' (Furkan,25/77) buyrulmaktadır. "Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir." (Mümin,40/60); "Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez." (Araf,7/55)Duaların kabul edilmesinin daha kolay ve faziletli zamanları vardır. Bunların en faziletli zamanları Üç aylar dediğimiz Recep, Şaban, Ramazan aylarıdır. Yüce Peygamberimiz bu günlerde "Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır." Diye dua ederek, bu günlerin özelliğine dikkat çekmiştir.Mademki insanlık zor günlerden geçmektedir, o zaman şöyle bir kendimizi hesaba çekelim, dünyanın yaşanmaz hale gelmesinde insanların payları olduğuna göre, her birimiz de insanlık ailesinin birer fertleri olduğumuza göre, kendi payımıza düşen hataları telafi etmenin yollarına bakmalıyız. Recep ayının ilk günü 26. Temmuz Çarşamba günüdür. Bu günde nafile oruç tutmak faziletlidir.Oruç tutup, nefislerimizi dizginlemeli, ibadet yoğunluğu sağlanmalı, böylece Hak yakınlığı kazanmalı, gönül âlemimizi süslemeli, günahlarımıza tevbe etmeli, günahsız dillerle hem kendimize, hem milletimize, hem zulüm gören, cefa çeken mazlumlara dualarda bulunmalıyız. Rahmet iklimi başlangıcı olan Recep ayının cümlemize hayırlar getirmesini diliyorum.