Resulullah Efendmizin (sav) Kamer mucizesi ile ilgili bahsimize devam ediyoruz...Küfür ahalisinin, "Şakkı Kamer" mucizesini değerlendirirken sordukları bir soru da şudur: Eğer böyle bir hadise vaki olsaydı, onu sadece Mekke ve Hicaz halkı değil, bütün insanlığın müşterek tevatürle nakletmesi gerekirdi. Gökte cereyan eden bir hadiseyi her taraf görmeliydi. Tarih kitapları da yazmalıydı. Bu derece garip ve harikulade bir iş nasıl olur da bilinmez ve bildirilmez?Böyle bir itirazın cevabı, başta Hitabî olmak üzere birçok İslam alimlerince hakkıyla verilmiştir: Böyle bir kayıt ve şart, Kamer mucizesinin meydana gelişindeki tarza uymaz. Zira mucizenin gösterilmesini kafirlerden küçük bir grup istemiş ve mucize onlara gösterilmişti. Muhatapları ve şahitleri mahduk olduğu gibi, gece vaki olmasından ve herkesin istirahate çekilmiş olmasından dolayı, başkalarınca görülüp tespit edilme ihtimali de hayli çok zayıftı. Zira böyle bir hadise olacağı, önceden ilan edilmiş ve etrafa haber salınmış değildi. Sonra hava şartları bakımından o gece Kamer'in her taraftan görülüp görülmediği de ayrı bir meseledir. Allah'ın Resulü, mucizelerini yalnız isteyenlere gösterip onları İslam'a çekmek gayesini güttüklerine göre, hadiseyi herkesin görmesine, kayıt ve zaptetmesine mahsus bir iş sanmak, iyi niyetten uzaktır. Peygamber, mucizesini muhatabına gösterir. Yoksa bütün dünyaya garip işler seyrettirmeye kalkışmaz. İşte o akşam da, Kamer'in iki şak olduğunu, Allah, başta küfrün mucize isteyen zümresi başta olmak üzere dilediklerine göstermiş, birçokları da evlerinde bulundukları veya işin farkında olmadıkları için birşey görememişlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.