Dünya petrolünü ele geçirmek için kıyasıya mücadele veren devletler yaptıkları stratejik hamlelerle rakiplerini diskalifiye etmenin hesabını yapmaktalar. Bugün Ortadoğu merkezli sürdürülen petrol köşe kapmacasında Amerika üstünlüğü ele geçirmiş durumda.Amerika karşısında petrol bölgelerinde etkili olamayan ülkeler petrol şirketleri kanalıyla bu açığı telafi etmeye çalışıyorlar. Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya uluslararası petrol şirketlerindeki hisselere oynamaktalar. Kazak ve Hazar petrolünde de aynı durum sözkonusu.Türkiye'nin petrol üzerinden sürdürülmekte olan siyasetine yani petro-siyasetini bakacak olursak acıklı bir tabloyla karşılaşırız.Böyle bir siyaseti olmadığı gibi kendi petrol potansiyelini dahi değerlendirememektedir.Düşünsenize; topraklarımızın hemen bitişiğinde Musul ve Kerkük'te milyarlarca varil petrol potansiyel olarak bulunurken bizim topraklarımızda bu potansiyel hiç mi yok ya da sızma adına hiç arama çalışmalarında bulunuldu mu ya da milli şirketlerimiz bu aramanın hangi aşamasında ve ne mesafede bulundular. Var da biz mi çıkaramıyoruz yoksa çıkarmak mı istimiyoruz?Coğrafya kitaplarında ülkemizin yeraltı kaynakları olarak yıllardan beri Ereğli'de taşkömürü, Batman'da petrolü,Küre'de bakır madenin bolluğunu okuturuz ama bu bölgeler dışında fazlasıyla bulunduğu bilinen aynı kaynakları arama adına yıllardır berir bekler dururuz.Dünya rezervinin yüzde 65'ini bulundurduğumuz bor minerallerinden sözetmeyiz. 300 yıllık bir rezerve sahip bor minerali 250'yi aşkın sektörde yaygın kullanım alanına sahipken bu potansiyeli değerlendirme adına adım atmayız. 380 bin ton toryum rezervimiz konusunda milli çalışmalar dahi yapmayız.Üstüne üslük Türkiye'nin yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından zengin olduğunu da aklımıza not alıp bunu ulusal gurur olarak yakamızda taşırız. Üç tarafı denizle çevriliyizdir ama balıkçılık adına, deniz taşımacılığı adına uluslararası açılımlarda bulunamayız.Akarsularımızın çokluğuna bakarak bölgenin su yönünden en zengin ülkesi olduğumuzu zannederiz ve " Onların petrolü varsa bizim de suyumuz var" sloganına sarılırız. İçeride yaşadıklarımız ve hissettiklerimizle dışarıda olanlar ve olabilecekler arasında bağ kurmaya çabalamayız.Petrol kadar stratejik bir kaynak da sudur. Bu bir gerçek. Petrolsüz yaşanabilir ama susuz bir yaşam sürdürmenin imkanı yoktur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005





























































































